8.6 C
Bursa
26 Aralık 2024 Perşembe
spot_img
Ana SayfaSağlıkNefsimizle Baş Etme Sanatında Galip Obezite

Nefsimizle Baş Etme Sanatında Galip Obezite

Günümüzde obezite problemi gün geçtikçe artmakta. Özellikle Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından bu sene yapılan çalışmalar sonucunda Türkiye olarak ilk sırayı almış durumdayız. Obezite konuşulduğunda aslında aklımıza sadece fazla yemek yemeden kaynaklı bir problem olduğu gelebilir. Ancak bu durum çeşitli hastalıkların beraberinde getirdiği ya da hareketsizlikle beraber gelen bir problem de olabilir. Obeziteyi pek çok hastalıkla beraber görebilmemiz aslında iki taraflı bir ilişkiye dayanıyor. Şöyle ki ‘’iki ucu sivri bıçak’’ misali obezite çeşitli hastalıkların (diyabet, kadiyovasküler bozukluklar, eklem problemleri vs.) oluşumunda rol alırken pek çok hastalık (hormon bozuklukları, kas ve eklem rahatsızlıkları, diyabet, koroner arter hastalıkları gibi) da obezite oluşumuna neden olabiliyor. Burada önemli olan şey her ikisinin de önünü kesebilmek olacak. Bunu da sağlıklı, dengeli beslenme ve hareketli yaşam ile sağlamamız mümkün.

Obezite yaş aralığı olarak da oldukça geniş bir kitleyi kapsıyor. Maalesef ki 0-5 yaşlarından başlayarak 65 ve üstü yaş grubuna kadar oldukça fazla görülmeye başlandı. Ülkemiz geneline baktığımızda toplamda fazla kilolu olanlar %34,6 iken fazla kilolu ve şişman olanlar %64,9 ve çok şişman olanların oranı %2,9 olarak bulunmuş. Burada ‘’Neden ve nasıl bu duruma geldik?’’ elbette sorgulamamız gereken temel soru bu. Sorumuzun cevabı da pek uzakta değil aslında. Hem kendimize hem çevremize baktığımızda doymuş yağ oranı yüksek olan yiyeceklere olan eğilimimiz arttı. Abur cubur tüketimimiz arttı. Fast food gün geçtikçe ülkemizde daha yaygın hâl almaya başladı. Bunları söylediğimde bazı insanların aklına maalesef ki şu soru geliyor: ‘’E ama eskiler daha fazla şey yiyordu, tereyağ, kaymak, bal her şeyi bizim iki üç katımız kadar tüketiyordu. Onlar bizden daha sağlıklı demek ki problem burada değil.’’  Şimdi bu konuya şu yönden bakalım eski insanlar daha çok hareket ediyorlardı, GDO kavramından uzaklardı, kendi yemeklerini kendileri yapıyorlardı dışarıdan yemek almıyorlardı, sabah erken kalkıp akşam erken uyuyarak belirli bir uyku düzenine sahiplerdi, daha az teknolojik ürüne maruz kalmışlardı hatta çoğu teknolojik aletlerin varlığından habersizdi, tarım ilaçları ve gübrelere egzoz dumanlarına maruz kalan besinlerden uzaklardı. Bunu arttırmak mümkün elbette. Aslında işin sırrı belli ama uygulamaya geldiğimizde maalesef ki pek çoğumuz bunu göz ardı ediyoruz. Pek çoğumuz kolay yollardan (zayıflama çayları, detokslar, ameliyatlar, ilaçlar vb.) zayıflamaya çalışıyoruz ve fazlasıyla geri alıyoruz. Bu durum hem psikolojik olarak hem de bedenen insanları yıpratır hale geliyor. Burada pek çoğumuz uzman bir desteğe ihtiyaç duyduğumuzun farkına varamıyoruz. Bazen maddi bazen ise manevi nedenlerden dolayı bunları erteliyoruz. Aslında çözüm çok basit: ‘’Sağlıklı, dengeli beslen ve hareketli yaşa’’. Bunların yanında motivasyonumuzu yüksek tutmak, uyku düzenimizi oluşturmak da bonus diyebiliriz. Bunlar bazen özellikle de bu çağda uygulaması nefsimize ağır gelen şeyler olabiliyor. Ancak bir yerden başlanması ve insanın kendine değer verdiğini gösteren temel esaslardan. Özellikle de beslenme konusu.

Sağlıklı ve dengeli beslenmekten bahsediyoruz ama bu nasıl mümkün oluyor dilerseniz bir de ondan bahsedelim. Aslında hepimizin günlük hayatta harcadığı enerji bir değil. Bunun için örnek verecek olursak bir bankacı ile fitness antrenörünün harcadığı enerjiler çok farklı. Her iki insana da aynı yemeği aynı vakitte verdiğimizi düşünelim. Bankacı bu yemeği yediği için kilo alabilecekken fitness antrenörüne bu yemek yetersiz gelerek daha fazla yemeğe ihtiyaç duyabilir. Yani sağlıklı ve dengeli beslenmede sadece sağlıklı besinleri tercih etmek değil bireylerin ihtiyaçlarına yönelik de beslenmesini sağlamak önemli oluyor.

Beslenmeye bir pencereden daha bakarak yazımı sonlandırmak istiyorum. İslamiyet’te beslenmeden ne gibi söz edilmiş? Öncelikle helalinden ve temiz olanları yemek elbette bizim ana kavramımızken, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şerifte “Hastalıkların başı, aşırı yemektir.” (Zürkani) buyuruyor. Yine Enes’in (r.a.) anlattığına göre başka bir hadiste de Rasûlullah (sav) buyurdular ki; “Her iştiha duyduğunu (her istediğini) yemen israftandır.” (İbnu Mace) İnsanın her canının çektiğini yemesi israf olduğu gibi, aşırı yemeyi de beraberinde getiriyor. Aslında aşırı yemek yemek hem beden, hem ruh hem de akıl sağlığımızı büyük oranda etkiliyor. Yine Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sevdiğim bir hadisini sizlerle paylaşmak istiyorum. “Muhakkak ki bir kişilik yemek iki kişiye yeter, iki kişilik yemek de üç ve dört kişiye yeter. Dört kişilik yemek de beş-altı kişiye yeter.” (Buhârî) Burada hem paylaşmanın bize vereceği bereketten söz ederken hem de az yemeyi beraberinde getireceğinden söz ediyor. Aslında nefsimizi kontrol altına almaya başlarsak -ki bu çok zor belki, hepimizde nefs denen şey var biliyoruz maalesef- pek çok şeyin de beraberinde geleceği inancındayım. Önce nefsimizle baş etme sanatını öğrenirsek ardından daha az yemeye, daha az tembelliğe ve daha az hazır besine ihtiyaç duyacağız.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı Süreyya
Süreyya yorumladı Süreyya
Melek gün yorumladı Ruhun Secdeye Varışı
Melek gün yorumladı Hakikatin Yolu Meşakkatlidir