8.2 C
Bursa
3 Aralık 2024 Salı
spot_img
Ana SayfaPeygamberimizPeygamber'i (s.a.v.) Rehber Edinmek

Peygamber’i (s.a.v.) Rehber Edinmek

Bu ayki yazımda sizlere şahsımda bulunan bir davranıştan bahsederek yaşam alanınızda kullanmanızı ısrarla tavsiye edip duracağım. Haydi, çayınızı kahvenizi aldıysanız sohbetimize başlayalım.

Hayat mottosunda karşıma çıkan bir duruma tepki vermeden evvel kendi zihnimde güçlü bir muhakemeye tutuşurum.

“Peygamberimiz (sav) bu durumla karşılaşsa ne yapar, nasıl tepki verirdi?” diye düşünüp kendimle konuşmadan evvel hızlıca bir sonuca varmaktan fevkalade korkar, çekinirim.

Dostlarla oturduk sıcacık çaylar eşliğinde, içtiğimiz çaylardan da sıcak koyucasına bir sohbete dalmış gidiyoruz… Diyelim ki aniden bir dostum bilerek veya bilmeyerek, ruhumu incitecek bir söz söyledi.

“Aman sen nasıl bana böyle konuşursun, terbiyesiz seni!” diye çıkışacak mıyım yani? Dinleyin beni Değerli Dostlar, bir Müslüman olarak yargısız infaz, hele hele acımasız bir infaz bizlere yakışır mı?

Diyelim ki o an dostumun kullandığı o söz beni öylesine derinden üzdü ki kendime hakim olamadım, aklıma mantığıma sığamayacak sözler kullanıp bu defa da ben onu kırdım! Sözlerime o kadar üzüldü ki ardından benim ona karşı kullandığım kötü sözlerin kat be katını o bana kullanmaya başladı… İşin sonunda koca bir kavgaya tutuştuk.

Peygamberimiz, İstemeden birinin canını yaktığında ona kısas yapma yetkisi tanırdı. (Ebû Dâvûd, “Diyât”, 14)

Oldu mu şimdi Değerli Dostlar? Efendimizin kısas yetkisi tanımış olması, kırıldığımız vakit hoşgörüden taviz vereceğimiz anlamını taşımıyor!

Bireyler arası çatışmalar birer kar tanesi misali zamanla büyüyüp koca, tehlikeli bir çığa dönüşür. Bireyler arası hadsiz çatışmalardan doğan bu olguya da “toplumsal kargaşa” adı veriliyor. Dostum beni kırdı, ben onu kırdım, ardından o tekrar beni kırdı ve sonra da ben onu… Allahuekber, bu kısır döngüye girmekten Rabbim bizleri korusun.

Bir kez daha anlıyoruz ki İslam, insan ve toplumun huzuru için vardır. Barış, esenlik ve hoşgörü dini olan İslam; alttan almayı, sabretmeyi ve hoş olmayan sözlerden kaçınmayı emreder. İnsanlar birbirine her daim hoşgörüyle yaklaşıp affedici olur ise toplumsal huzur sağlanmış olur. İslam bunu söylüyor Dostlar! Peki yanlış mı? Asla…

Bazı konuşmalarımda bu durumu dile getirdiğim zaman bana şu sözü yöneltenler oldu: Ben arkadaşımla bir tartışma yaşadıysam yaşadım, bundan kime ne? Toplumu ne ilgilendirir!

Bakın dostlar, insan tek başına hayatta kalabilecek düzeyde yaratılmış bir canlı değildir, yaşamak için diğer insanlara yani topluma ihtiyacı vardır. Toplumdaki A bireyi ile B bireyi arasında geçen bir çatışma diğer bireylere ve bireyler arası ilişkilere de yansır. Yansımak zorundadır, kaçınılmazdır! Buradan çıkarılabileceği üzere de, “Yaparım, kime ne!” sözü oldukça bencil bir karakterin ürünüdür. Toplumdaki A bireyinin davranışı diğer bireyleri elbette ki ilgilendirir, üç maymunu oynamaya çalışan ise işin sonunda yenilmeye mahkumdur.

Peki, kullandığı bir tek söz ile kalbimizi kıran o dostumuzun muhabbetine geri dönelim. Düşünüyorum:
“Efendimiz (sav) bu durumda ne yapardı?”

Bir dostu/hasmı, Efendimizi bilmeden veyahut bilerekten kırmış, incitmiş olsun. Efendimiz kabahatini onun yüzüne vurup azarlayarak mı tepki verirdi?

Asla…

Kötülüğe kötülükle karşılık vermez, insanları bağışlayıp kusurlarını görmezden gelirdi. (Tirmizî, “Birr”, 69)

O ki alemlere rahmet olarak gönderilmiş nur yüzlü peygamberdir. Böyle bir durumda kırgınlığını, karşısındakini incitmekten çekinerek, hoş sözlerle dile getirirdi. Ki, yaşamı boyunca böyle de yapmıştır.

Sizce hangi tutum-davranış daha uygun? Sudan sebeple kavgaya tutuşmak mı yoksa bağışlayıcı ve hoşgörücü bir tutum sergilemek mi? Bana sorarsanız Efendimiz en iyisini bilir, en iyisini yapar! Ben O’ndan tarafım, peki ya siz?

Hayat ya bu, karşımıza olur olmadık insanlar ve davranışlar çıkıyor. Bu insanlara ve tutumlarına karşı her daim sevecen bir hoşgörüyle yaklaşmalı; kalp kırmaktan, incitilmiş dahi olsak incitmekten korkarak yaşamalıyız.

Görgüsüz bedevîlerin kaba davranışlarına rağmen, bu davranışlar karşısında gülümsemekle yetinirdi. (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 1; Nesâî, “Ķasâme”, 23, 24)

Ben size şöyle yapmalıyız böyle yapmalıyız diye anlatıyorum da kendim “melek” olduğumdan mı acaba? Elbette hayır, ben de yaşamımın her anında sabırlı olup her yapılana hoşgörüyle yaklaşamıyorum maalesef ancak şunun kesinliğinden bahsedebilirim ki bu konu üzerine öylesine büyük bir çabam var ki!

Bir insan beni incitti. Düşünüyorum, Peygamber (sav) ne tepki verirdi? Esnaf para üstünü eksik-fazla verdi. Düşünüyorum, Peygamber (sav) nasıl yapardı? Bir vatandaşı yere çöp atarken gördüm! Düşünüyorum, Peygamber (sav) bu durumu görse ne yapardı? Namaz vakti geçiyor ama ders de çalışmam lazım… Düşünüyorum, Peygamber (sav)’in önceliği hangisi olurdu?

Düşünelim dostlar, düşünelim. Bir gönlü incitmeden önce Efendimizi düşünelim. Bizlere rehber olsun diye gönderilmiş bir insan var ya hu, O nur yüzlüyü düşünmeyeceğiz de kimi düşüneceğiz biz?
Kötü bir söz söylemeden evvel muhakeme edelim, “O benim yerimde olsa hoş sözle mi karşılık verirdi yoksa kaba mı davranırdı?” sorgulaması çok da zor sayılmaz.

Efendimiz ne söylerdi, ne yapardı, nasıl yapardı? Hep düşünmek, hayatımızın her anında O gül yüzlüye yer açmak lazım.

Kendisi binek üzerindeyken bir başkasının yanında yaya yürümesinden rahatsızlık duyan (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 127, 128) bir Peygamber’in ümmetiyiz Değerli Dostlar, Efendimizi hayatımızın her anında kendimize rehber edinmeliyiz.

Bir sonraki yazıma kadar Efendimizi hayatınızın her anına dahil edip kendinize rehber edinmeniz, bir duruma tepki vermeden önce, “Peygamber (sav) nasıl davranırdı?” diye muhakeme etmeyi ihmal etmemeniz duası ile.

Sevgilerimle.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Hatice yorumladı Yalan Dünya
Sümeyye yorumladı Yalan Dünya
Başak koçoğlu yorumladı Gençlik ve Din
Yunus yorumladı Gençlik ve Din
Levent Ateş yorumladı Gençlik ve Din