Cenneti ayaklarının altına sermek, şefkat ve merhamet timsali bir abideye bürünmek, her dem yüreğiyle anlamak, anlamlandırmak, yürekle anlam bulmak, hissiyatın zirvesinde köşk kurmak, yorulmamak, sızlanmamak, bütün zorlukları muhatabına yansıtmadan, inci tanesi gözyaşlarıyla akıtabilmek ve gözyaşlarını yüreğinin ardındaki okyanusta asilce gizleyebilmek, bu bağlamda dile getirilen bütün politik söylem ve eylemlerin malzemesi olmamak, nesneleşmemek, tutunacak bir dalı olmadığında kendine tutunabilmeyi başarabilmek kısacası Anne olmak, ne kadar da zor imiş.
Annelik, kadının varoluşsal gerekçesi. Kadının kendisini besleyen temel taşı. Kadının ve kadınlığın özü. Çocuğu için rol-modellik. Aile kültür ve geleneğini, kuşaktan kuşağa aktaran köşe taşı. Aile kutsallığının sürdürülebilirliğinin kilit taşı. Kocanın gönüldaşı ve yoldaşı. Toplum olabilmenin temel taşı.
Annelik, din ve siyaset gibi herkesin malzemesi olan bir kavram. ‘Annelik ön plana çıkartılıyor, kadın olmak ikinci plana itiliyor, annenin kadınlığı elinden alınıyor, anne kadınlığına yabancılaştırılıyor’ diye feveran edecek kadar mühim bir malzeme.
Öyle ki, anneliğin ve her annenin çocuğuna karşı merhametli ve şefkatli olmasının, sonradan üretilmiş bir efsane olduğunu söyleyecek kadar akademik makalelere konu edilen bir malzemedir annelik.
Hâlbuki annelik, biz çocukların her türlü durumda sığınacağı en güvenli limanıdır. Geceleyin korkularımızdan, karabasanlarımızdan bizi azade eden kahramanımızdır annelerimiz. Soğuk düşlerimizden bağrına sığındığımız sımsıcak yuvamızdır. Annemiz bizlere her sarıldığında, bizi sarmalayan şefkatini, anneliğin vermiş olduğu sıcaklığı iliklerimize kadar hissederiz. Ona her bakışımızda gözlerindeki acıyı, hüznü, merhameti ve derin hissiyatları akar kalbimizin derinliklerine. Gri dünyamızı renklendiren huzur kaynağımızdır annemiz.
Annelik üzerine ne zaman bir şeyler yazmaya kalksam ellerim titrer. İçim burkulur. Hüzünlenir ve başka dünyalara demir atar kalbim. Bu nedenledir ki, satırlar arasını dolduramam. Kalemim üşür yazamaz hale gelir. Klavyemin tuşları hissiyatımın hızına yetişemez. Sadrımın akıttığını satırlara nakşedemem. İşte annelik bu…