17 C
Bursa
21 Kasım 2024 Perşembe
spot_img
Ana SayfaGenelİçimizdeki Empati Duygusu

İçimizdeki Empati Duygusu

Merhabalar değerler okuyucularım. Bu ayki yazımda çağımızın en nadide kelimelerinden bir tanesi ile konuya giriş yapmak istiyorum izninizle.

EMPATİ!

Evet, kelime olarak gayet güzel değil mi? İçerik olarak ise manidar bir anlama sahip olmakla beraber günümüz toplumlarında eksikliğini yüksek dozda hissettiğimiz bir anlayış ve davranış biçimi olarak adeta aslanlar gibi karşımıza dikiliyor bu empati konusu. Eksikliğini bazen o kadar çok hissediyoruz ki bir yerden çıksa da gelse şu hayat kargaşamıza tatlı bir su serpse diyoruz içimizden. Lakin eksikliğini hissettiğimiz bu empati konusunu hırslarımızın ve hayat gailemizin içinde barındırdığımız arzu ve isteklerimiz sebebiyle bir türlü kendimize bile davet edemiyoruz ki bu çok üzücü bir durum olsa gerek.

Kendimize bile umarsızca o kadar çok bencil davranıyoruz ki çevremize nasıl duygu, anlayış ve hissiyat bakımından bonkör davranalım değil mi. Aslında bu davranış da elimizde olamayabiliyor maalesef. Çünkü etrafımızda iyilik timsali olan o kadar az örneğimiz var ki anlatamaması bile düşündürücü. Demişler ya, önce kendine iyi davranmalı insan. Önce kendi kendine empati yapabilmeli insan. Önce kendini anlayabilmeli insan… Daha sonra zaten başkalarıyla empati yapıp onları anlamaya başlayacaktır.

Çocukluğumuzdan itibaren ailemizden aldığımız, okulumuzdan aldığımız, eğitim, öğretim, saygı, sevgi vb. gibi kültürel değerler aslında empati kelimesini kullanmadan bize başkalarının halini anlamanın ne demek olduğunu öğretiyordu. Çocukluk döneminde, ergenlik hatta yetişkinlik dönemimizde bile bu kültürel değerlerle büyüdük, yaşamımızı bu çerçevede devam ettirdik. Lakin popüler kültür bizi bu empati davranışlarından, kişilerin haliyle hallenme yardımseverliğinden uzak tutmaya çalıştı. Maalesef ki bu da acı gerçeklerimizden birisi oldu aslında. Dijital dünyaya o kadar çok kendimizi kaptırdık ki sosyal hayat, gerçek dünya nedir göremez duyamaz olduk. Hâlbuki yapmamız gereken şey, biraz daha yakına belki biraz daha uzağa bakmak olacaktı. Mesela komşularımıza selam vermek, arkadaşlarımıza çay ısmarlamak, onların dertleriyle hem hâl olmak. Hatta erdemlilik seviyesini bir üst katmana taşıyıp sokaktan geçen simitçi çocuğun elinde ki tüm simitleri satın alıp onun gün sonunda ki sevincine ortak olmak gibi örneklemler var ki bunlar çoğaltılabilir. En azından tanımadığımız yada tanıdığımız insanlara baş selamı ile küçük bir tebessüm bile yeter, yetmez mi… Fakat ilk önce yapmamız gereken, kendimize iyi davranıp kendimize eziyet etmekten vazgeçmek olmalıdır. Aynaya bakıp önce kendi kendimizle hem hâl olup kendi sorunlarımızı dinlememiz gerekir. Ki unutmamak lazım, insanın en iyi arkadaşı, en sağlam sırdaşı yine kendisidir.

Biz ne zaman kendimize iyi gelmeye başlarsak, kendimizi tam anlamıyla tanıdığımızı fark edersek şayet işte o zaman özümüze ulaşıp başka insanların özlerine ulaşmasına yardımcı olmaya başlarız demektir. Tıpkı ümmet bilinciyle bilinçlenmeye çalıştığımız gibi…

Vesselam…

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Hatice yorumladı Yalan Dünya
Sümeyye yorumladı Yalan Dünya
Başak koçoğlu yorumladı Gençlik ve Din
Yunus yorumladı Gençlik ve Din
Levent Ateş yorumladı Gençlik ve Din