8.2 C
Bursa
27 Aralık 2024 Cuma
spot_img
Ana SayfaGenelKorkusuzdan Korkulur

Korkusuzdan Korkulur

Korkuyla yaşamak, içinde olanları keşfetmeden, sana ait olanla ariyet olanları çözmeden yaşamaktır.

Bizim sandıklarımız, bizim bildiklerimiz, bize emanet olunanlar, ince zar perdelerle konumlanır içimizde.

Kişinin kendiyle meşguliyeti sabah yürüyüşü, sağlıklı kahvaltı, akşam duşu, cilt bakımı, spor, eğlence gibi kendine sunulan, hatta dayatılan kalıp yaşamdan ibaretse, kendini çok ihmal ediyor demektir.

Ruhun varlığını, unutturma gayretinde insanlık. Ruhun varlığını bilme ve onu besleyerek yaşamak, insan olma meziyet ve erdemlerini kuşanma demektir. Bu vasıflara haiz insanı, şaşırtmak, kullanmak, elindekini ayağındakini alıp, medeni köle yapmak zordur. Bununla uğraşmak yerine toplum bilimciler, manipüleyi seçtiler. Bu çok daha şık, çok daha sessizdi.

Marka ve onsuzluğun değersizlik ifade ettiğini dizilerle insana enjekte ettiler önce. Dahilsen oraya aitsin, dışına çıkmak sonun olur. Dahil olduğuna kendini verirken sana bir şey bırakırsan, senden bir şey bırakırsan aidiyet olmaz. Sen yoksun, dahlinde olduğun grup, ekol, dernek, kulüp, takım, sanatçı her ne ise kendini bütünlediğin artık orada bir hücre bir zerresin. O kadar o dokuya ait, o kadar şuursuz idraksiz.

Kişi kontrol sistemi, uzaktan kumanda moduna alınınca, geriye sadece sürü olarak hareket eden güruhlar kalıyor. Necisin, şucusun. Öyleyse sen bu kadarsın, busun. Bunun bir sonu yok. Ayakkabılarından saç boyasına kadar aynı gezinen, dövme, küpe, renk seçimi gibi beyin devre dışı yaşayanlar, geleceğin bittiği korkusunu yayıyor bize.

Korku, mevcudu yitirmek veya mevcuda zarar gelme acısı yaşamaktır. Mevcut olmayınca korku da kalmıyor. Alt beyin seni önce hiçleştirmiş sonra da sadece kendiyle var sayan baskılarla yaşayan ölüye çeviriyor, sonrası geldiğimiz yer.

Hemen her gün intihar olaylarını okuyoruz. İnsanlık tarihi boyunca bu seviyede intihar vakası olmamış. Sayı bu kadar değildi bir cevap değil. Bu kadar mutsuz insan yoktu da kabul edilemez. Güdülenen kişiliksiz nesil onlara sunulanla akıyor, yönü bizce meçhul. Kontrol edenlerce malumdur inşallah. Hezeyanlar içindeki bir takım sapmışla akıyorsa bu gençlik vay halimize.

Ebedi olana inanan, bu dünyadan sıkılmayı geçiciliğine bağlayıp, gayretini ebediye hazırlığa yönlendiriyordu. Ebedi olan, zihinlerden çıkarılınca, geçici ve sıkıntılı dünya da var oluş çok saçma bir süreç olarak görünüyor.

Tek sermayesi, cildi, saçı, bedeni olan bir insana, bu da çok kısa süre senin deyince, ipler çözülmüyor, kopmuyor, külliyen eriyor. O zaman ben neyim, niyeyim. Nefes alıp kendini bulur ihtimaliyle korkan yönetenler bu tehlikeyi de müzikle ortadan kaldırıyor. Kulaklıklarla direkt alt beyne inen, iki üç sabit tınılı müzikler, gençleri kendi istedikleri tarafa çekip akıtıyorlar.

Yeni genç modeli, algılar kapalı, dikkat devre dışı, merhamet çevrim dışı, şefkat filizlenmemiş, acıma, koruma, sahip çıkma gibi değerler banal, sevgi sadece menfaat için söylem, aşk eşittir cinsellik, savaş yalnızca sana lazım olanı elde etmek için kaçınılmaz, sadece kendi istek ve arzuları olan ve onlarla var olan bir garip yaratık.

Korku, kendine ait mevcudu olmadığı için yalnızca bedeni ile ilgili. Saçı yanlış boyanınca intihar edip, yüzünde sivilce çıkınca dışarı çıkmayan bir garabet. Bu anlamsız hayat süren, nefes tüketen kalabalığı, üst yönetici şer beyin tabakası, dilediğince kullanıyor. İntihar eylemi yapan teröristte bu boş beyinlerden seçiliyor, kasıp kavuran baskınları yapan sapıklarda. Düğmeye basıp blender çalıştırmak kadar kolay günümüz genci üzerinden hareket oluşturmak.

Çözüm mü, sanırım çok zor. Beyni uyuşturup algıları hasara uğratan ilk faktör, kimyasal içerikli gıda ki; makarnadan salçaya, market rafı için paketlenen her üründe fazlasıyla mevcut. Elinle tuttuğunu al, arada sanayi paketleme olmasın diyorlardı uzmanlar. Elimle tuttuğum domates hormonlu. Açık olsa ne, olmasa ne. Kendi ürettiğini ye desen, tohum oynanmış, gübre dokunulmuş. İçeriden ele geçirilmiş beyin, sadece sinyali bekliyor onu alınca da yürüyüp gidiyor.

Varsa bir bildiği olan elinden geleni yapsın. Aborjinler gibi kaçmalı mı, dağ başı bulup saklanmalı mı bilemem ama korkusu yok edilmiş insanlıktan korkuyorum, korkarım o kadar.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı Süreyya
Süreyya yorumladı Süreyya
Melek gün yorumladı Ruhun Secdeye Varışı
Melek gün yorumladı Hakikatin Yolu Meşakkatlidir