Niçin Kur’an?
Acılara, pusulara, savaşlara, hilelere, fitnelere karşı; her gün Kur’an-ı Kerim okumalıyız.
Kur’an-ı Kerim, insan şuurunu yerine getiriyor.
Kur’an-ı Kerim, tavır kazandırıyor.
Kur’an-ı Kerim, kıbleyi düzeltiyor.
Kur’an-ı Kerim, arındırıyor.
Kur’an-ı Kerim, ruhu teselli eder.
Kur’an-ı Kerim, acıyı sağaltır.
Kur’an-ı Kerim, hakikati inşa ediyor.
Kur’an-ı Kerim, zorluğu kolay kılar.
Kur’an okuyun! Kur’an dinleyin!
***
Vahyin İnişi ve Oluşu
Vahyin inişinden bahsedilir hep. Ancak buna “oluş” demek daha doğru olur. İnsanın yürüyüşü, arayışı, tepkisi, algılayışına göre vahiy; bir yön, arınma, inşa çabasının ürünüdür. Son peygamberin vefatından bu yana geçen yıllar vahyi eskitemiyor. Her daim taze ve diri bir halde, yaşanan gerçeklik üzerinden mesaj vermeye devam ediyor.
Mekânlar, bu büyük mücadelenin en büyük tanıklarıdır. Yaşadığı zamana yabancılaşmayan bir insan, düşünüyor, sorguluyor, yorumluyor. Değişmeyen hakikatin vicdani dirilişi cevap veriyor.
Hira’da oluşumun ilk habercisinden ilk sözleri işitiyor. Şehre dönüyor, insanlığa dönüyor, ailesine dönüyor. Ev’i yeniden inşa etmek istiyor. Girişine izin verilmiyor. O da kendi evini, Erkam’ın evini merkez ediniyor. Oku’yor, Safa tepesine çıkıyor. Sokağa yöneliyor, yani haykırıyor, anlatıyor, konuşuyor insanlara.
***
Kur’an Sineması
Çağımızda anlatım ve paylaşım dili; göz ve kulak üzerinden gerçekleşen görsellik üzerindedir. Kur’an-ı Kerim’in mesajının, müzik, yazılım, sinema ve animasyon üzerinden paylaşımı çok güçlü bir şekilde yapılmalıdır. Sadece metinsel okuma ve anlatım ile sınırlandığında, bu çağ için çok anlamlı ve kalıcı olmayacaktır.
***
Okunan Kur’an
Kur’an okunan evler… Kur’an okuyan aileler… Kur’an okuyan çocuklar… Kur’an okuyan anne ve babalar… Kur’an okunan kışlalar… Kur’an okuyan askerler… Kur’an okuyan yargıçlar… Kur’an okuyan cumhurbaşkanları… Kur’an okunan okullar… Kur’an okunan fabrikalar… Kur’an okuyan işçiler ve patronlar… Kur’an okunan mahalleler… Kur’an okunan yürekler…
***
Kur’an’da Kim ve Ne?
Vahyi, tarihin tozlu yapraklarının hikâyesi olarak değil, yaşayan ve dirilten bir mesaj olarak okuyabilmek için coğrafyaların, şehirlerin, milletlerin, dinlerin isimleri yerine kendi isminizi koyun. Daha iyi anlayacaksınız.
Allah’ın sözü, onu okuyan kişi, şehir ve ülkeyedir. Bu ülke ve bu topraklarda ayetlerin an itibariyle okuma çabasıdır. Ayetler kaim, yorum insanidir. Yorumda isabet edilip edilmediği tartışılabilir.
Kur’an-ı Kerim metin olarak değişmez. Ama her insan; işçi, köylü, çırak, manav, kasap, esnaf, ev kadını, çocuk, memur, şoför başta olmak üzere okuyan her insan bu metni okuyabilir, yorumlayabilir, düşündüklerini paylaşabilir. Kur’an-ı Kerim’i okumak ve anlamak için ehliyet aranmaz.
Kur’an-ı Kerim’in buradaki hitabı, vahye muhatap olmuş tüm kesimleri kapsar. O gün için okunduğunda Yahudi ve Hristiyanlar da muhataptı. Ama bugün okuduğumuzda, bizler de Kur’an’da sadece bu ayet değil, tüm Yahudi ve Hristiyanları muhatap alan ayetlerin muhatabı olmaktayız. Çünkü Müslümanlar da kitap ehli olarak Yahudi ve Hristiyanların düşünce, inanç ve amel sorunlarının benzerini veya aynısını yaşamaktadırlar.
***
Kur’an Kime İniyor?
Kur’an-ı Kerim, her an yeniden indirilmede… İman edenlerin, dua edenlerin, Allah’ı sevenlerin, hakikat yolcularının, yoksula el uzatanların, zalime karşı gerçeği söyleyenlerin, ayetleri eğip büküp çıkarlarına ve korkularına alet etmeyenlerin, takva sahiplerinin, adalet ölçüsünce hayatlarına hükmedenlerin, anlam etrafında her daim tavaf edenlerin, emeğinin peşinde sa’y edenlerin, eline, diline ve beline sahip çıkanların…
***
Kur’an’ı İnkılabi-Devrimci Bir Dil ve Üslup ile Okumak
Hafızlar, hocalar, imamlar; Kur’an’ı okuma biçimlerinde yas duygusu ağır basıyor.
Anlamın, aklın değil, duygunun hâkim olduğu bir okuyuş biçimi öne çıkıyor.
Kur’an, hep cenazelerin ardından okunan yanık, uzun bir hava misali okunmaktadır.
Kur’an’ı okuyanların üslubundaki söyleyiş, kutsal, dokunulmaz, erişilmez bir hâli yansıtıyor.
İnsanları uyandırmaktansa uyutuyor.
Oysa ki, büyük bir uyarı, büyük bir söylev, büyük bir çağrı, büyük bir davet, büyük bir değişim, büyük bir sistem anlayışını yansıtan okuyuş biçimleri de olmalıdır.
***
Kur’an-ı Kerim Hangi Yazı Türüne Girer?
Kur’an, bütün söz ve yazı türlerinin birleşimidir.
Düşünce, deneme, tarih, ilim, bilim, şiir, hikaye, kıssa, hukuk, söylev türlerinin tevhid, birlik olmasıdır.
***
Aylardan Kur’an
Sadece Ramazan ayı Kur’an ayı değildir. Dini, toplumsal, siyasal, ekonomik literatürümüzde Ramazan ayı, Kur’an ayı olarak nitelendirilir. Bu nitelendirmenin neticesi olarak, Kur’an en çok bu ayda okunur. Okunan Kur’an genelde sadece Arapça metin olarak okunur ve Türkçe anlamı ise çok az okunur. Kur’an ile ilişkilenmeyi sadece bir aya hasredip, diğer aylarda bu ilişkilenmeden kaçınmak; Kur’an ile çatışmak, yabancılaşmak, uzaklaşmaktır.
***
Çocuklar ve Gençler için Kur’an Meali
Mevcut Kur’an meallerini çocuklar ve gençler anlamakta zorluk çekiyorlar. Türkiye’de çocuklar ve gençler, Kur’an’a en yabancı kesimi oluşturmaktadırlar. Çocuklar ve gençlerin akli melekelerine ve seviyelerine uygun mealler hazırlanmalıdır. Meal, Arapça metnin farklı kavimlerin dillerinde anlam ve yorumudur. Meal, Kur’an’ın aslı değildir. Dile tercümesini yapanın tasavvuru, bilgi birikimi, seviyesi, ahlakı ve anlayışına göre şekil kazanır. Asıl olan Arapça metindir. Arapça dilini bilmeyenler mealden faydalanabilir. İnsanlar nasıl İngilizce öğrenebiliyorlarsa Arapça öğrenebilirler ve öğrenemeyenler farklı meal metinlerinden hakikati okuyabilirler.
Yazılan meallerin çoğunluğu her kesime hitap etmemektedir. Meal anlam kuruluşu, çocuk ve gençlerin tasavvurundan uzaktadır. Büyük çoğunluğu halk dili ile değil, akademik üst dille yazılmıştır.
Bugün çocuklar ve gençler, Kur’an’ı sadece Arapçasını okuyarak anlamına vakıf olamazlar. Mealin mutlaka okunması gerekir. İmam hatiplerdeki hocalar, Kur’an derslerinde anlamını, mealini öne çıkartmıyorlar. Meali okumanın öğrencileri saptırabileceğini düşünenler var.
Kur’an, anlamak ve yaşamak içindir. Farklı dillerde olanlar için meal kolaylaştırıcıdır. Dediğiniz gibi, asıl olan Arapça dilidir. Ancak Arapça dilinde de okurken anlamak için gelenek, yaklaşım ve güncelleme olarak değerlendirmeler farklı olacaktır. İnsanların farklı mealleri karşılaştırarak okumaları gerekir. Sürekli okumak gerekir. Konulu okumak gerekir. Paylaşarak ve soru sorarak okumak lazımdır.
Küçük yaşlardan anlam merkezli okumalar olmadığı zaman, sadece metin merkezli okuma üzerinden gidiliyor. Kur’an’ı okuma ve anlama yöntemi, vahye muhatap olunduğu andan itibaren verilmelidir.
Üzerinde çalışılması gerekir. İlmi haysiyet ve namus sahibi insanlar meseleye bu yönden de bakmalıdırlar. Çocuklar ve gençler, Kur’an’a anlam yönünden 20’li yaşlardan sonra muhatap olmaktadırlar.
Her çocuğun bir Kur’an meali olmalıdır. Sadece yüzünden okumayı öğretmek, ezber yaptırmak ve lafzın hafızlarını yetiştirmekle Kur’an benliklere ve amellere etki edemez. Çocukların Kur’an’ı okurken Mekki surelerden başlayarak okuması sağlanmalıdır. Okuduğu meal ile ilgili yorumlamalarda bulunması sağlanmalıdır. Ayetlerin çocuk tasavvurundaki yeri görülmelidir ve geliştirilmelidir.
Bazı çocuklar dört yaşından itibaren ezberlere başlamaktadır. Ezberlerle beraber muhakkak anlamı verilmelidir. Hafızlar, sadece lafzın değil, mananın da hafızı olmaları sağlanmalıdır.
***
Yeni bir Kur’an tefsirine ihtiyaç var…
Bir köylünün, bir kadının, bir gencin, bir çocuğun, bir memurun, bir işadamının, bir cumhurbaşkanının, bir milletvekilinin, bir işçinin, bir şoförün, bir esnafın, bir öğretmenin yazacağı bir Kur’an tefsirine acilen ihtiyaç bulunmaktadır. “Tefsirciler” adıyla bir sınıf olmamalıdır. Kur’an’ı belli bir sınıfa hasredemeyiz. Her kesimden insanın Kur’an’dan anladıkları, anlam zenginliğidir. Ancak Türkiye’de birçok kesim, insanların Kur’an’ı herkesin anlamayacağını iddia ederek okuma ve anlama çabalarını engellemektedir. En iyi anlayan demek; hayatındaki yerini ve karşılığını bulan herkes en iyi anlayandır.