8 C
Bursa
22 Ocak 2025 Çarşamba
spot_img
Ana SayfaKültür - SanatGelenek - Din ve Gelecek

Gelenek – Din ve Gelecek

İnsanın Allah ile ilişkisini tanımlayan dindir. Din insan- Allah, insan- insan, insan- madde, insan- benlik ilişkisini şekillendirir. Sınırları, kanunları, ilkeleri belirler. İnsana bir bakış açısı, anlam algısı verir. Dinin değişik kaynakları vardır. Dünyadaki birçok din gibi İslam ilahi kaynaklıdır. Hz. Muhammed (s.a.v.) şahsında örneklendirilen İslam dini insanlığa kurtuluş ümidini diri tutmaya ve hayata anlam arayışında yön vermeye devam ediyor. İslam dini bir yandan insanlığın geçmişindeki adalet, tevhid, özgürlük damarına dayanmakta, bir yandan geçmiş, şimdi ve gelecek arasında kalıcı, evrensel bir çizgi oluşturmaya çalışmaktadır.

İslam dininin en temel kaynakları Kur’an- ı Kerim ve bu mesajı örneklendiren Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) sünnetidir. Bu temelde inşa olan İslam, süreç içerisinde insanların kendi geçmişlerindeki alışkanlıklar, siyasi kavgalar, farklı coğrafyalardaki farklı algılayışlar, kültürün etkisi gibi unsurlarla şekillenmiştir. Büyük coğrafyaya yayılan ve kısa sürede kalıcı olacak şekilde yerleşen bir din oldu. Karşılaştığı medeniyetleri etkileyen, içselleştiren ve dönüştüren bu süreçte kendi medeniyet geleneğini oluşturmuştur. Akdeniz havzasında, Hint alt kıtasında ve Orta Asya’da yeni bir medeniyet formu oluşturmuştur. Şu anda tüm dünya ülkelerinden mensubiyetini taşıyan insanlar bulunmakta ve artmaktadır.

Gelenek, insanın yaşadığı anın öncesinde kalan zamanın bütüncül şekilde birey, toplum ve devlet yapısında oluşturduğu ve süreklilik oluşturan hallerin toplamıdır. İnsan bir geleneği olan tek varlıktır. Diğer canlılar ilahi sünnetullahın kendilerine belirlemiş olduğu sınırlar içerisinde hareket ettiklerinden bir hikâyeleri bulunmaz. Çünkü yaşam süreçleri değişim olgusunu barındırmaz. İnsanoğlu ise kendisine verilen isim(anlam) verme iradesi, sahip olduğu sorumluluklar ve yenileme- yenilenme iradesi nedeniyle kendi var oluş anından itibaren bir gelenek oluşturmuştur. Bu gelenek bu sürece katılan insan, toplum ve medeniyetlerle sürekli olarak yeni bilgi, icat ve düşünsel aşamalarla zenginleşmiştir.

Geleneğe yönelik tutumlar insanların şimdiki hal ve geleceklerini direkt etkilemektedir. Geleneğe yönelik tutumların başlıcaları; inkâr, ihya ve tecdidtir. Geleneğin inkâr tavrı, yeni bir toplum ve devlet modeli öngörenlerce ortaya konulur. Tarihsel süreklilik içinde oluşmuş geleneği yaşanan yenilginin sebebi veya yeni zamanda yeri- etkisi olmadığını iddia ederek bunu tümüyle reddi ve yerine yeni düşünce- ideoloji ihdası gerçekleştirilir. Bu ya ülkenin içinden yönetimi ele geçirenlerce ya da ülkeyi işgal eden güçlerce yapılmaya çalışılır.

Geleneğin ihyası toplumca en çok benimsenen tavırdır. Birey ve toplumun hafızası ve ruhu olan gelenek her türlü değişime karşı sığınak olarak görülür. Geçmiş her an yüceltilir, değişim unsurları yadırganır. Yaşanan zaman geçmiş ile tanımlanmaya çalışılır. Yeni olana kuşku ile bakılır ve gelenek içindeki yeri aranır. Geçmişte modellenenin benzeri oluşturulmaya çalışılır.

Tecdit; zamanı ve mekânı yeniden yorumlamayı ve tanımlamayı esas alır. Geleneği araçsallaştırır. Var olanı ve geleceği hedefler. Her an yeni bir şeyin mümkün olduğunu düşünerek geçmişin sınırlarına kendini hapsetmez. Değişimin her an ve mümkün olduğunu düşünür.

İnsanlığın Hz Âdem’den (a.s.) bu yana sahip olduğu geçmiş- tarih geniş bir kültür- medeniyet-gelenek havzaları oluşturmuşlardır. İnsan bireysel, toplumsal, kültürel, ekonomik, siyasi anlamda kendi hayat perspektifi ve devraldığı düşünce mirası ile geleneği yeni kuşaklara bırakmaktadır. Din hayat akışında insanların içinden gelen arayış ve Allah’ın insana hatırlatmak, yenilemek için elçileri aracılığıyla gönderdiği din ile bu devam eden geleneğe- tarihe müdahalede bulunur. Peygamberler bu geleneklerin ilahi vahiy çizgisinden saparak sebep olduğu kaos, bozgunculuk, adaletsizlik ve köleleştirici süreci sona erdirip, tevhid temelinde yeni bir inşa hareketi başlatmışlardır. Din belli dönemlerde tüm alanlarda belirleyici olmuş ancak geleneğin dayattığı anlayışlar müdahil oldukları alanda ortaya çıkmışlardır. İnsanlar kendi geleneklerini dinin mesajı ile harmanladılar. Gelenek dinin ana gövdesini oluşturmaya başladı. Kendi geleneklerini değiştirme değil dinin yorumunu değiştirdiler. Dinin bu değişik yorumlara açık bir yönü vardı. Ancak temel ilkelere de müdahale edilmesi ile din kisveli gelenek oluştu. Bunlardan bazıları bu süreçten koparak kendi bağımsız çizgilerini oluşturdular.

Gelenek içerisinde dinin konumu ve alanı tartışılmadı. Modern çağlara kadar İslam düşünü ve algısı dünyada hâkim oldu. Modernizmin oluşumunu etkiledi. Modern süreçte genel medeniyet etkisindeki gerileme ve siyasi hâkimiyet alanının daralması ile kendi içsel eleştirisini yapmaya başladı. Gerilemenin sebepleri araştırılırken din algısındaki gelinen nokta ile mecburen yüzleşildi.

Değişimin yaşanması ve krizi atlatılması için en çok tartışılması gereken dindir. Din sahip olduğumuz medeniyet algısının temelini oluşturur. Din algısı ruhumuzu, bilincimizi ve aklımızı etkiler. İslam da yeni tanımlandığı dönemde önce gelenekteki din ile yüzleşti. O dönemde bu din sadece putperest temelli olan ile değil aynı zamanda Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi ilahi kaynaklı gelenek ile de hesaplaşma yaşandı. Bu hesaplaşma yanında yeni tezler ile insanlık kurtuluş yoluna yaklaştı.

Şu an da bizim sahip olduğumuz İslam kaynaklı bir gelenektir. Böyle olması hesaplaşmayı ertelemeye mazeret ve engel değildir. İslam adına yaşadığımız, düşündüğümüz, konuştuğumuz şeylerin çoğunun anlama temeli ve algısı İslam dininin temelleriyle çelişmekte ve hatta taban taban zıt haldedir. Niyazi Berkes’in “Türkiye’de Çağdaşlaşma” adlı kitabında geleneğin nasıl bir işlev gördüğünü açıklar: “Bir toplumda en yüksek sayılan değerler, kriz zamanlarda dinsel değerler kılığına girmeye de eğilimlidirler. Din, geleneğin en son sığınağı, en son savunma kalesidir.” Yaşadığımız birçok krizden sahte, banal bir yaklaşımla din algısı ön plana getiriliyor. Gelenekselleşen din insanlığın ümidi olamaz. Gelenek bir taşıma aracıdır, temeli olamaz. Din her çağda insanlığın mutluluğu için mesajları canlıdır. Bu mesajların yorumunu bir döneme hasredilemez, sabitlenemez. İnsanlığın yaşadığı ıstırabı dindirecek, anlam arayışına yön verecek ve geleceğini inşa edecek din algısı için geleneğin değil şimdi ve geleceğin kıskacına alınmalıdır.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Atalay Barak yorumladı İslamiyet’te Evlilik
Ümmü Gülsüm Solmaz yorumladı Süreyya
Süreyya yorumladı Süreyya