Stefhan Zwieg’in ‘’Korku’’ adlı romanında şöyle bir olay anlatır; Bir adamın oğlu bir suç işlemiştir ve bunu ailesine duyurmamak için çok uğraşır. Baba bu suçu öğrendiğinde onu çağırıp biraz kızar ve ona bir ceza verir. Anne onun daha küçük olduğunu bu suçu sanki öğrenmemişler gibi yapmaları gerektiğini söyler. Baba şu cevabı verir: eğer duymamış gibi yapsaydık ve ceza vermeseydik oğlumuz suçunu bizden saklamaya çalışacak bu yüzden psikolojik durumu kötüye gidebilecekti. Ama şimdi onun artık saklayacak veya korkacak bir şeyi yok. O şimdi cezanın verdiği özgürlükle içi rahat. Biz bu olayı şimdi unutacağız o ise bir hafta içinde.
‘’Aile, gerçek hayatın tatlı ve sade bir simülasyonudur.’’ İdeal bir ebeveynlik nasıl olur diye düşündüğümde akılma gelen cümle genelde bu oluyor. Doğruluğu ve tam olarak uygulanabilirliği tartışılabilir olsa da bence olması gereken budur. Bu cümleyi belki henüz kendi familyamı kurmamış olmamdan dolayı cesurca, yaşanmışlıklarımı hesaba katarak bilinçli ve gözlemlerimden yola çıkarak sağlam temeller üzerine kurmuş olduğumu düşünsem de aklımdaki, ideal aile nasıl olurun cevabı bu ‘’Aile gerçek hayatın bir simülasyonudur….’’
Çocuk eğitimi konusunda bir çok teori ve metod üretilmiş olsa da galiba en üzerinde tartışıla gelenleri; Aile, çocuğa toz pembe bir yaşantı sunmalıdır. Zira dışarıda yeterince kötülük, yaptıklarından sorumluluk, başarısızlıklarından üzüntü vardır. Bu nedenle çocuk, hiç değilse aile ortamında çocuk mutlu! olmalı gerçek hayatın ızdırabına müzdarip olmamalıdır. Dolayısıyla çocuk hayatı aileden bağımsız olarak her düşüşün kalkışını hayatın ta kendisinden kendisi tecrübe ederek öğrenecektir. İkinci olarak savunulan metod, ailenin çocuğu gerçek hayata hazırlamaları, onları ötekinin tehlikelerine karşı hazırbulunuşlu bir hale getirmeleridir. Tabi bu bir buşido samurayı yetiştirircesine zorlu değil, bir tür haberdar etme ve sorumluluk vererek sonuçlarına katlanma şeklinde olmalıdır.
Din eğitimi denildiğinde akla gelen genelde sadece dini pratiklerdir. Ancak dinin ahlak boyutu onun direği olamasa da çatısıdır. Çatısı olmayan bir yapının/karakterin samimiyeti olmayacağı gibi geçerliliği de yoktur. Bundan dolayı sayılan her iki metod dini ritüeller için de söz konusudur. Aile dini ahlaki ve pratik eğitimi hiç vermeyecek verse bile bu tamamen çocuğun isteği doğrultusunda olacak ve ahlaka aykırı davranışlarının sorumluluğunu çocuk almayacaktır. Ancak çocuğun hem toplumla hem de dini alanla sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için ailenin önce örnek olarak gerekli din ve ahlak eğitimini vermesi, yeri geldiğinde sert bir dille uyarması daha doğru olabilir. Dolayısıyla aile bir hazırlık aşamasıdır. Doğrusuyla, yanlışıyla hem bu dünyaya hem öbür ahirete hazırlayan, küçük bir hayat okuludur. Aile gerçek hayatın simülasyonudur.