Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Alacaklı Kafası

Erkenden uyandı, programı yine çok doluydu. Pazar sabahı saat 05.15’te telaşla koşturmaya başladı. Elinde hareket planı, bir şeyleri atlamamak için titizleniyordu. Yüreği, hep bir yerlerde ondan iyilik bekleyen birilerine kuruluydu. Yetiştikçe seviniyor, sevindikçe daha çok yükü kendine çekiyordu.

“Hayat zor değil aslında, biz zorlaştırıyoruz birbirimize,” derdi rahmetli annesi. O yüzden hep hayatı birilerine kolaylaştırmaya gayret ediyordu. Bir bir deniz yıldızlarını suya atan adamın, “Neye yarar? Binlerce deniz yıldızı var, ne fark edecek?” diyen adama, elindeki denizyıldızını gösterip suya atarak “Bunun için çok şey fark etti,” demesi gibi, çabaladığı birileri vardı hep etrafında.

Kelebek etkisini hepimiz biliriz; aslında her yeni hissimiz, gönül semamızda kanat çırpan minik bir kelebektir. Etkisi içimizde başlar, tüm ruhumuzda dalgalanır. Eğer onu doğru okur ve o etkinin peşinden koşabilirsek, güzellikler için çabalayanlar arasına girebiliriz. Keloğlan kafası aslında bu: Dümdüz, çıkarsız, eğri ve bozukla uğraşmak. Pes etmeden etrafını iş bilinciyle değil, aşkla görebilmek. Ne zaman ki insan sorumluluk alır, işte tam o zaman yetişkin olur, der insan uzmanı zatlar.

Çevresinde olup biteni görmek, düzeltmek, daha iyisi için çabalamak erdemdir. Çok bulunmaz erdemli kalpler; öğütüle öğütüle birkaç tane kaldı. İçiniz sizden başkasının tasasını çekiyorsa, siz de o asil ruhlardansınız. Kılınız kıpırdamıyorsa, kavrulup külü uçuşmuş demektir insanlığınızın.

Zamanla değerler değişti; zorla, kıra döke bazıları. Eğip esnetip, ısıtıp yumuşatarak bazen. Pek bir şey kalmadı elimizde iyilik adına yapılacak. Herkes, kendi başının çaresine bakacak kadar imkânlarla donatılmış durumda.

İmam Bâkır (a.s.), “Cennete ilk girecek olan cennet ehli, iyilik ehlidir,” buyurdu. (Emali es-Saduk, 210/5) İyilik kime yapılır? Tabii ki canlılara, insan diye ayırmadan tüm canlılara.

“Kim, bir Müslümanın sıkıntısını giderip, onu sevindirse, Allah-ü teâlâ, kıyamette en sıkıntılı anlarda onu sıkıntılardan kurtarır.” (Buhari)

Ödülün büyüklüğüne bakın; kıyamette o dehşetli ve çaresiz ortamda rahmeti ulaşacak Rabbimin. Sırf darda kalana yardımın hediyesi olarak.

“Din kardeşine yardım edenin yardımcısı, Allah-ü teâlâdır.” (Müslim)

Din kardeşin artık yardım istemiyor; ilgi, alaka, sevgi, muhabbet istemiyor. O, başına buyruk içine düştüğü sanal sarmalın ruhunda açtığı kara delikte erimekten zevk alıyor. Asıl yardım edilecek durum, tam olarak da şimdilerde bu, çok acil.

“İnsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır.” (Kudai)

Fayda, ne kadar ince bir ifade. Kendine faydası olmayanların hüküm sürdüğü dönemdeyiz, ele faydalı olmayı nasıl izah edip işleme koydurabiliriz?

“Allah-ü teâlânın farzlardan sonra en çok sevdiği iş, bir mümini sevindirmektir.” (Taberani, 210/5)

Farzları sevdiremediğin bir cana ondan sonra geleni anlatıp sevdiremezsin. Zaten tüm farzlar, insanı iyi insan yapmak içindir; programlı, zamanı yöneten, kendini kontrol eden, yapıp yapmadığının bilincinde, doğru, çalışkan, merhametli insanlar oluşturabilmek içindir.

“Din kardeşinin bir işini yapana, melekler dua eder. O işi yapmaya giderken, her adımı için bir günahı affolur ve kıyamette çeşitli nimetlere kavuşur.” (İbni Mace)

Melekler bunu yaparken, eşin dostun da önünden arkandan alıkoymaya bakar: “Aklın mı yok, seni kullanıyorlar. Kendini koru, tutup birine yaptırsınlar. Yorgunum de, işim var de.” Susmazlar, kendileri yapmazlar, yapmak isteyeni de bırakmazlar.

Peki ama neden? Çok kötü olduklarından mı, karşılarındakine çok kızdıklarından mı? Neden birinin birileri için yorulması diğer birilerini rahatsız eder?

İnsan çabuk değişmez. Şekil alması uzun sürer. Muhtemelen tecrübeleri, yaptıkları fedakârlıkların onlara sıkıntı olarak döndüğünü göstermiştir. Nihayetinde size duydukları muhabbet ile o acıyı yaşamayın istiyorlardır.

İnsan, ihtiyaç anında tüm kalbiyle yardım diler. Rabbi, iyi niyetli birilerini ona gönderir, işi görülür, sıkıntısı biter; ancak yardım ve iyilik bağına alışan ihtiyaçlı bırakmak istemez. Öyle ki devamı için türlü işlere kalkışır. Bahsi geçen kişiler arasında sıklıkla rastlanan ilişki tarifi ise kan bağı yakınlığıdır. Sokaktan birilerine yapmazlar; en yakının, en kıymetlin, her gün gelip işini görse için bayram eder. Halbuki bu, onu içinin merhametinden, güzelliğinden yapıyor; ziyan etme, besle, ne var sanki?

Sonsuz bir şey yoktur. Her varın bir sonu vardır; iyi niyet, şefkat, merhamet ve muhabbetin bile. Canında sana yaratılmış tatlı bir şeyler varsa, birilerinin göğsünde kıymetini bil. Sende yaratılmış hoşgörü, sevgi, tevazu ve daha neler varsa, onları da besle, korkma. Ahiret kazancın, burada ahmak denmesinden çok daha kıymetlidir. Bırak, senin aşkla yaptığını ahmaklık, iyilik için yaptığını görev, sunup ikram ettiğini borç bilsinler. Her sine kendi sandığında kendine layık olanı saklar. Yakıştırdıklarını sakla, yakıştıramadıklarından kendini kurtar, pakla. Burası oyun değil imtihan yeri, yerli ve zamanlı değil, her an ve her şekilde sınav.

“İyi ki cehennem var,” dedirtenlerden olmamak için, iyilikle cennetlik olanlardan olmaya çabala.

Zor bir mücadele, gazamız mübarek olsun…

Exit mobile version