Amr b. As
r.a. anlatıyor:
Hendek savaşından Mekke'ye döndüğümüzde,
Kureyş'ten benim gibi düşünen bazı kimseleri bir araya getirdim. Onlar
beni dinlerlerdi. Onlara:
- Biliyorsunuz, Muhammed gittikçe
kuvvetleniyor, hem de korkunç bir şekilde güçlenmektedir. Ben bu konuda
birşey düşünüyorum. Acaba siz ne dersiniz? diye sordum. 'Görüşün
nedir?'
dediler. Ben de:
- Beraberce gidelim Habeş Kralı
Necaşi'ye sığınalım, onun yanında olalım. Eğer Muhammed bizim kavmimize
galip gelirse, biz Necaşi'nin yanında kalırız. Onun elinin altında
olmamız,
Muhammed'in elinin altında olmaktan daha iyidir. Eğer bizimkiler galip
gelirse, zaten bizi biliyorlar. Onlardan bize sadece iyilik gelebilir,
dedim.
Arkadaşlarım bunun tek yol olduğunu
söylediler. Bunun üzerine ben: 'O halde, Necaşi'ye vereceğimiz
hediyeleri
hazırlayınız.' dedim.
Necaşi'nin hoşuna gidecek hediyelerin
başında tabaklanmış deri vardı. Biz de ona çokça deri topladık. Sonra
Mekke'den
yola çıkıp, Necaşi'ye vardık. Biz orada iken, Amr b. Ümeyye de geldi.
Hz.
Peygamber, Amr'ı Necaşi'ye Cafer ve arkadaşları için göndermişti. Amr,
Necaşi'nin yanına girdi, sonra da çıktı. Arkadaşlarıma dedim ki:
- Bu zat Amr b. Ümeyye'dir. Eğer
Necaşi'nin yanına girip de onu bana teslim etmesini istesem, o da onu
bana
verse de onun boynunu vursam, Kureyşliler bunu bir mükâfat gibi kabul
ederler.
Çünkü böylece Muhammed'in elçisini öldürmüş olurum.
Bu fikirle Necaşi'nin huzuruna girdim.
Daha önce yaptığım gibi secde ettim. O da:
- Dostum Amr'a merhaba, dedi. Bana
memleketinden bir hediye getirdin mi?
- Evet ey kral! Sana birçok deri
getirdim.
Sonra derileri Necaşi'ye takdim
ettim, hoşuna gitti. Dedim ki:
- Ey kral! Ben yanından çıkan bir
kişi gördüm. O, bize düşman bir kişinin elçisidir. Onu bana ver ki
öldüreyim.
Çünkü o bizim ileri gelenlerimizden birçok genci öldürdü.
Necaşi müthiş öfkelendi. Sonra eliyle
burnuma vurdu. Zannettim ki burnum kırıldı. Eğer yer açılsaydı korkudan
girerdim. Dedim ki:
- Ey kral! Eğer hoşuna gitmeyeceğini
bilseydim, bunu senden istemezdim. Necaşi:
- Kendisine, Musa'ya gelen en büyük
Namus'un (Cebrail'in) geldiği bir kişinin elçisini sana vermemi nasıl
isteyebilirsin?
- Ey kral! Gerçekten böyle midir?
- Behey azaba uğrayasıca, beni dinle
de ona tabi ol! Çünkü o, Allah'a yemin ediyorum, Hak üzeredir ve
kendisine
karşı gelenlere, tıpkı Hz. Musa'nın Firavun ordusuna galip geldiği gibi
galip gelecektir.
- O halde, onun namı hesabına İslâm
üzerine benimle biat eder misin? dedim. Necaşi evet dedi ve elini
uzattı.
İslâm üzerine Necaşi'ye biat ettim.
Sonra arkadaşlarımın yanına vardım.
Müslüman olduğumu gizledim. Daha sonra Hz. Peygamber'e gitmek üzere
yola
çıktım. Yolda Halid b. Velid'e rastladım. Bu hadise Mekke'nin fethinin
biraz öncesindeydi. O da Mekke'den geliyordu. Ona:
- Ey Eba Süleyman, nereye gidiyorsun?
dedim.
- Andolsun, iş açığa çıkmış ve başarıya
ulaşmıştır. Kesinlikle o kişi peygamberdir. Gideceğim ve müslüman
olacağım.
Sen daha ne zamana kadar inat edeceksin? dedi. Ben de ona:
- Andolsun ki ben de müslüman olmak
için geldim, dedim.
Halid'le beraber Medine'ye, Peygamber
s.a.v.'e vardık. Halid benden önce müslüman oldu, biat etti. Sonra ben:
- Ey Allah'ın Rasulü! Ben geçmiş
günahlarımın affedilmesi üzerine -ki gelecektekileri de bilmiyorum-
seninle
biat ediyorum, dedim. Hz. Peygamber s.a.v.:
- Ey Amr! Biat et ki, İslâm, İslâm'dan
önceki bütün günahları silip süpürür. Hicretten önceki herşeyi hicretin
sildiği gibi, dedi.
Rasulullah s.a.v.'e biat ettikten
sonra geri döndüm