Saka bir sabreder, iki sabreder, bakar olmuyor, tutar eteğini, çıkar huzura. 'Affınıza sığınıyorum ama' der, 'Vaziyet böyleyken böyle!'
Ebûl Vefa
hazretleri çok şaşırır. Kırbaların parasını fazlasıyla öder.
Sucudan ağlaya, yalvara helallik diler. Saka bir hoş olur. 'Keşke
eşiğine
sultanların baş koyduğu veliyi üzmeseydim' der. Pişman, mahçup dergâhı
terkeder.
Ebûl Vefa hazretleri çocuğa hiçbir şey demez. Hemen hanımını bulur.
'Aman hatun, iyi düşün'der, 'biz bir hata yaptık ama nerede?'
O gün
tırnaklarını saçlarına geçirir, adeta beyinlerini kanatırlar.
Uykuyu dağıtırlar. Hanımı sabaha karşı 'Tamam!' der, 'Galiba buldum!'
-Anlat hele?
-Çocuğumuza hamileydim. Kız kardeşim bir yere uğrayacak olmalıydı
sepetini
bırakmıştı bize. Zerzavat arasından bir limon parladı. Canım nasıl
çekti
anlatamam. Kardeşimi biliyorsun. Bir şey istemiye gör, canını verir.
Limonun
lâfını etsem, mutlaka bize bırakacak, kendi limonsuz dönecekti evine.
Aklıma
başka bir yol geldi. Limonu iğneyle deldim, bir damla emdim. Nefsimi
körlettim.
Ama unuttum gitti. Hata bende, limonunu deldiğimi söylemeliydim ona.
-Aman kalk bacına gidelim.
-Bu saatte mi?
-Evet bu saatte!
-Ne diyeceğiz?
-Helallik dileyeceğiz.
Sonrasını
tahmin ediyorsunuzdur. Çocuk bu huyu kendiliğinden bırakır,
dost olur sakaya.
Kaynak:
Huzura Doğru