Hacı Bayram-ı Veli
Yıl: 1433, Yer: Edirne. İhtiyar
subaşı nefes nefese huzura çıkar, Padişahı
selâmlar.
-Engürü'deki şeyhi getirdik efendim!, Ama ...
-Aması ne?
-Bu zat söylendiği gibi etrafına çapulcu toplayan bir fitneci değil.
Aksine büyük bir âlim ve gönül ehli.
-Nereden biliyorsun peki?
İhtiyar subaşı bunları değirmende
ağartmadık gibilerden sakalını sıvazlayarak.
'Şu kadarını söyliyeyim,
kendisi Şeyh Hamideddin-i Veli Hazretleri'nin
halifesi!
-Sen ne diyorsun!
-Geleceğimizi biliyordu. Bizi
yolda karşıladı. Boynunu büküp bileklerini
uzattı,
-Haydi evladım, zincirleyin
beni!'
dedi
-N'aptık biz. Bir Allah
dostunu zincire vurduk desene.
-Vurmadık efendim. Aksine yol
boyu hizmet ettik.
-Gönlünü hoşça tutaydınız.
-Tutmaz mıyız.
Beşikte
Yatan Yiğit
II. Murat:
-Ah Efendim!, Şu
İstanbul'u fethetmeyi çok isterdim lâkin... Bilmem nasip olur mu bize?'
Hacı Bayram Hazretleri bir
müddet sessiz kalır, tefekküre dalar.
-Hayır
sultanım!. Bunu ne sen görürsün, ne de ben!
Sonra ayağa kalkar,
bir köşede mışıl mışıl uyuyan şehzadeyi (Fatih'i) işaret eder.
-Ama!, Şu beşikte yatan yiğit ile bizim köse (Akşemseddin'e öyle
derler) görse
gerek!
Birbuçuk Mürid
Hacı Bayram Veli
padişahın ısrarına rağmen dergâhına döner. Sultan ilk
günün ezikliği ile bir ferman çıkarır. Onu ve onun talebelerini
askerlik
ve vergiden muaf tutar. Ancak bir zaman sonra Ankara'nın mali dengesi
bozulur.
Zira tahsildar hangi kapıyı çalsa, muhatapları
-Biz Hacı Bayram Hazretlerine
intisaplıyız, derler.
Hacı Bayram Hazretleri de
bizârdır, Kanlıgöl
mevkiine büyücek bir çadır kurar ve ahaliyi toplar. Mübârek o gün
celalli
ve heybetli görünür. Elinde koca bir bıçak vardır.
-Ey benim sadık dervişlerim!, Şimdi sizleri kurban etsem gerek. Haydi
sıraya dizilin,
girin çadıra!
Ortalık bir anda boşalır. Sadece biri kadın, iki âşık gelir,
takdire şâyan bir teslimiyetle boyunlarını uzatırlar. Hacı Bayram
hazretleri
memurlara döner
-Bu ikisini yazın, başka talebem yok!, der
Gerisi vergilerini de
öderler, askere de giderler.
PIRLANTA PARÇALARI
Mübarek "Hiddet gözü
kör eder" buyurur, "öfke aklı örter."
Efendimizin bir emrini yerine
getirmek mi istiyorsunuz? Çocukların
başını okşayın!
Çalışın! Zengin bile olsanız
çalışın. Boş gezenlerin arkadaşı şeytandır!
Ölümü çok hatırlayınız.
Hesabınızı, hesaba çekilmeden yapınız. Dünya
gamından kurtulmak isteyen kabristanlara gitsin.
Alim ve velileri çokça ziyaret
ediniz ki şefaatlerine kavuşasınız.
Arkadaşlarınızın kusurları
emanet gibidir. Onları sır gibi saklayınız.
Yazıcızâde Muhammed, Ahmed-i
Bicân, Akbıyık Sultan, Üftâde Efendi ve
Eşrefoğlu Rûmi gibi zirveler hep Hacı Bayram hazretlerinin dizi dibinde
yetişirler. Ama vekil olarak tek isim düşünürler:Akşemseddin!
Hacı Bayram-ı Velî'nin
talebelerine nassîhatlerinden bâzıları şunlardır:
"İnsanların fitnesinden
kurtulmak istiyorsanız, çarşı ve pazarlarda
sık sık bulunmayınız."
"Hiddet ve kin, hakîkatleri
gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi
daraltır, yanıltır."
"Allahü teâlâya isyân yolunda,
hiçbir kimseye yardım etmeyiniz."
"Küçük çocukları seviniz,
başlarını okşayınız. Onları sevindiriniz ki,
Peygamber efendimizin emrini yerine getirmiş olasınız."
"Çarşıda ve câmi avlusunda bir
şey yemeyiniz. Yol ortasında durmayınız.
Ticâret erbâbının dükkânlarında uzun müddet oturmayınız."
"Hiçbir günâhı küçümsemeyin,
çok çalışın. Boş gezenler, zengin bile
olsa, arkadaşları şeytan, kalbleri şeytanın konağı olur."
"Helâlinden kazanıp, ondan
fakırlere cömertçe veriniz."
"Ölümü çok hatırlayınız. Ölüm
gelmeden hesâbınızı yapınız. Tövbe ediniz
ki, affa kavuşasınız."
"Dünyâ gamından, nefsin
sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız,
kabristanları sık sık ziyâret ediniz."
"Ayıp ve kusurlarını
gördüğünüz arkadaşlarınızın, komşularınızın, sırlarını
ifşâ etmeyiniz. Çünkü gördüğünüz bu sırlar, size emânettir. Emânete
hiyânet
ise, çirkin bir harekettir."
"Âlim ve velîlerin kabirlerini
ziyâret ediniz. Zîrâ o büyükler, kendilerini
ziyâret edenlere şefâat ederler."