Hammad.. Bir zamanlar Bağdat'ın en zenginlerindendi. Dünyalık adına nesi var nesi yoksa dağıttı. ... ve Bağdat'ın en fakiri oldu.
Bir gün
kapısını çalarlar. Evde değildir,
bir müddet beklerler. Tam sonra geliriz diye ayrılmak üzere idirlerki
gelir.
Elinde yiyecekler. Sofraya otururlar. Yemek esnasında içeriye o ana
kadar
görmedikleri yabancı biri gelir bir şey söylemeden Hammad'a otuz altın
uzatır. Hammad'ın rengi gider, sarsılır ve:
- Almam!
- Alacaksın.
Yabancı adam o kadar ısrar ederki,
Hammad almayacağı konusunda herkesin duyacağı şekilde yemin eder. O
anda
birkadın seslenir: :
- Bakın siz şunun yaptığına ! Bugün
bu yediklerinizi alabilmek için, başımdan başörtümü aldı, pazara gitti
sattı, yiyecek aldı. Şimdi de verilen parayı o kadar ısrara karşın
kabul
etmiyor, bir de üstelik almam diye yemin ediyor.
Sessizlkik.... Kadına hiç kimse
cevap vermez... Sessizliğin ve sıkıntının hakim olduğu bir ortamda
lokjmalar
boğazlardan aşağı yuvarlanır yuvarlanabildiği kadar. sonunda içlerinden
bir dayanamaz ve sorar:
- Hem böyle bir ihtiyaç içindesin,
hem de sana verilen otuz altını kabul etmiyorsun. Söyleyebilirmisin
neden?
- Hanımımın başörtüsünü pazara götürüp
satmak için dolaşırken bir ses duydum "Bu işi bizim için yapıyorsun!
Karşılığı
sana tez ulaşır!" Eve dönüp o adamın bana otuz altını getirdiğini
görünce,
anladım ki, karşılığı geliyor. Onun için kabul etmedim.
Aman! Aman! Dikkat! Dikkatli ol, bir iş yaptın da karşılık bekleme. Karşılık beklemek bir yana, karşılık ister gibi de durma.