Horasan
vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları
birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken
hırsızlardan
birisi kaçtı. O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur'a gitmişti.
Demirciyi,
gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber
vâliye çıkardılar. Vâli dedi ki:
- Hepsini hapsedin!
Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı.
Ellerini uzatıp:
''Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu
zindandan
ancak sen kurtarırsın!'' diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört
kuvvetli
kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen
kalkıp,
abdest aldı, iki rek'at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört
kimsenin
tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun
âhı olduğunu anladı. Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu:
- Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı?
Müdür dedi ki:
- Bunu bilemem efendim. Yanlız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor göz
yaşları döküyor.
- Hemen adamı buraya getiriniz. Demirciyi vâlinin yanına getirdiler.
Vâli hâlini sorup, durumu anladı, ve dedi ki:
- Sizden özür.diliyorum.Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabul
et. Herhangi bir arzun olunca bana gel! Demirci de cevabında dedi ki:
-Ben hakkımı helâl ettim. Verdiğiniz hediyeyi kabul ettim. Fakat işimi,
dileğimi senden istemeye gelemem.
- Neden gelemezsiniz?
- Çünkü benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını
birkaç defa tersine çevirten sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına
söylemek kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni
nice
sıkıntılardan kurtardı. Pek çok murâdıma kavuşturdu. Nasıl olur da
başkasına
sığınırım? Rabbim, nihayeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını, ihsân
sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de
vermedi?
Kim geldi de, boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna
edeple
çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın!
Akıl isen nemâzı, çün saâdet tâcıdır.
Sen namazı şöyle bil ki, mü'minin mi'râcıdır.