İmam-ı Azam
Ebu Hanife rh.a.'in arkadaşlarından, o dönemin hadis ve
kıraat âlimlerinden Süleyman A'meş, bir gece evinde eşiyle tartışmış ve
hanımını biraz incitmişti. Buna rağmen tartışmadan hemen sonra
hanımıyla
tekrar konuşmak istemiş, ama hanımı kocasına kırgın olduğu için, adamın
sözlerini cevapsız bırakmıştı.
Adam öfkeyle:
-Niçin bana cevap vermi yorsun? diye hanımını bağırıp, azarladı. Fakat
bir cevap alamadı.
A'meş'in kızı babasına:
-Bu gece olmasa da, yarın sabah konuşur seninle, dediyse de adamın
öfkesi dinmedi:
-Eğer bu gece benimle konuşmazsa, benden kesin boş olsun, dedi.
Kızcağız da annesini konuşması için ikna etmeye çalıştı. Ama annesi
inat etti, konuşmamakta direndi.Karısının konuşmamakta kararlı olduğunu
gören A'meş'in ise az önce öfkeyle ettiği yeminin ciddiyeti aklına
geldi,
söylediğine pişman oldu. Eşiyle boş olmaktan kurtulmak için care
düşünmeye
başladı. Gecenin bir yarısında giyinip evden cıktı. Doğru Ebu Hanife
Hazretlerinin
evine gitti. Ebu Hanife onu içeri alıp derdini sordu. A'meş karısıyla
olan
hadiseyi anlattı, dert yandı:
-Bu kadın bu tavrıyla benden kurtulup kaçmak istiyor. Beni sıkıntıya
sokmasından korkuyorum. Kendisi çocukların annesidir. Onu boş olmaktan
kurtarıp beni rahatlatacak bir care var mı? diye sordu.
Ebu Hanife:
-Üzme kendini. Allah'ın izniyle bir care bulunur, dedi.
Ebu Hanife, A'meş'in oturduğu yerdeki mescidin müezzinine haber
gönderip
yanına çağırdı. Bu gece sabah ezanını henüz vakti girmeden okumasını
tenbihledi.
A'meş de evine dönüp, ezanı beklemeye başladı. Daha sabah olmadan
okunan
ezanı duyan A'meş'in hanımı, sabah oldu da boşanması gerçekleşti
zannederek
konuştu:
-Oh be! dedi. Senden kurtuldum, kötü huylu herif!
A'meş ise kıs kıs gülerek cevap verdi:
-Henüz sabah olmadı. Sen de konuşup yeminimi bozdun. Bize çare
gösterenden
Allah razı olsun.
Yusuf Yavuz
Semerkand dergisinden
alınmıştır.