Hicretin 17.
senesinde Halife Hazreti Ömer, ziyaretçi çokluğundan dolayı
Resulüllah'ın mescidini genişletmek istemişti. Bunun için Türbe-i
Saadet'in
etrafındaki arsaları istimlak edip mescide katması gerekiyordu.
Çevredeki arsa ve ev sahiplerine tekliflerde bulundu:
- Evinizi, arsanızı Resulullah'ın mescidini genişletmek için satın
almak istiyorum. Kimse malına değerinden aşağısını vereceğimi sanmasın.
Herkes kıymetini söylesin, gönlünden geçirdiği fiyatı bildirsin.
Resulullah'ın
mescidine zorla alınmış arsa ilave etmeyi düşünmüyorum.
Herkes arsa ve evinin değerini söyler, binalar, arsalar satın alınır,
Resulullah'ın mescidi genişletilmeye müsait duruma gelir. Ancak bir
pürüz
var. Onu da halletmek gerekiyor.
- Nedir o pürüz?
Hazreti Abbas. Abbas, arsasını satmak istemiyor. Mescide de olsa
vermeyi
düşünmüyor.
Halife bizzat meşgul olur, tekliflerini tekrar eder:
- Ya Abbas, arsanın değerinden aşağısını vermeyi düşünmüyoruz.
Resulullah'ın
mescidine böyle zorla alınmış bir arsa ilave etmeyi de uygun
bulmuyoruz.
Şayet verilen fiyat az geliyorsa emsallerinden de fazla fiyat vereyim,
arsanı ver de bu iş bitsin. Mescid-i Nebi ziyaretçileri içine alacak
genişliğe
ulaşmış olsun, ihtiyacı karşılayacak hale gelsin.
Hayret! Abbas'tan beklenmeyen tavır:
- Hayır, mülk benimse fazla fiyat verseniz de satmak istemiyorum. Zorla
alacaksanız o başka!
İçinden çıkılmaz bir durum söz konusu olunca Halife olayı
mahkemeye
intikal ettirir. Hakim meşhuk hukukçu Übeyd bin Kab.
Taraflar huzurdalar. Devletin iddiası:
- Biz yönetim olarak Abbas'a değerinden fazla fiyat verdik, artık
diretmemeli,
arsasını vermeli ki, Resulullah'ın mescidi ihtiyacı karşılayacak
şekilde
genişleme imkanı bulsun.
Abbas'ın cevabı:
- Arsa benimse, mülküme ben sahipsem, değerinden fazla da
verseler
vermek istemiyorum. Ne para zoruyla, ne de mescide ilave etmek
iddiasıyla
mülkümü elimden kimse alamaz.
Mahkemenin kararı:
- İslam hukukunun gereği kimse başkasının mülküne ve arazisini isterse
para zoruyla olsun, alamaz. Mescid için de olsa mal sahibini
zorlayamaz.
Abbas'ın mülkü Abbas'ta kalacak, hükümet istimlak için zorlamayacaktır.
Mahkemenin tartışma götürmez bu kararı kesinleştikten sonra taraflar
kalkıp gitmek üzere kapıya yönelmişken bir ses işitilir. Bu ses
Abbas'tan
başkasının sesi değildir.
Bakın ne diyor Abbas:
- Ya Übey, mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiştir değil mi?
- Evet mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiştir. Kimse senin arsanı fazla
fiyat vererek de olsa zorla alamaz.
- Öyle ise der, şimdi beni dinleyin. Mahkemenize açıkça ifade ediyorum.
Arsamı şu andan itibaren Resulullah'ın mescidine ilhak edilmek üzere
hibe
ediyorum. Hem de tek kuruş almadan, hiçbir maddi menfaat beklemeden.
Hepiniz
şahit olun, parayla alınamayan arsam, hiçbir karşılık verilmeden
Resulullah'ın
mescidine hibe edilmiştir ve mülk bu andan itibaren halifenin
tasarrufuna
girmiştir.
Übeyd bin Kab'ın sorusu:
- Ey Abbas, neden böyle bir tutumu tercih ettin? Önce aşırı fiyatla
da olsa vermedin, şimdi ise parasız hibe ediyorsun?
Abbas'ın kitaplık çapta cevabı tek cümleden ibaret:
- İslam'ın insan haklarına gösterdiği saygıyı dünyaya duyurmak için!...
KAYNAK: Şahin, Ahmed, Yaşanmış Örnekleriyle Aradığımız
İslam, Zaman Cep Kitapları, 3, Feza Gazetecilik, İstanbul 2001