Günlerden bir gün, bulut toprağa meftun olur,
Toprağın bu aşktan haberi yoktur,
Ta ki, bir yağmur katresi düşene kadar.
O yağmur katresi ki, içinde aşk pinhandır,
O yağmur katresi ki, içinde yangın olan ummandır.
Bulut, pişman olmuştur yağdığına,
Toprak kavrulmuştur, o yağmur damlasıyla,
Uzun bir müddet yağmaktan korkar,
Yağsa içinde yeryüzünü yakacak kor vardır,
Yağmasa toprak mutsuz olacaktır.
Toprağı seven bulut, gayr-i ihtiyari ağlar,
Öylesine masum ağlar ki, yangını içinde bırakır,
Yağmur katresini toprağa,
Aman toprak yanmasın, bulut ebediyen yanmaya razıdır.
Toprak peyderpey yeşerir,
Bulutun kavuşamayacağı ezelden bellidir,
Gül biter, mesut toprağın üzerinde,
Bulut ağlamış, toprak gülmüştür.
Ötelerden bir bülbül gelir, konar gülün dalına,
Güle konan bülbül, konmuştur toprağa,
Bulut toprağı kıskanır,
Toprağı düşünmese, içindeki yangını yeryüzüne boşaltır,
Bülbülü o yangınla öyle bir yakar ki, bülbül kül olur.
Lâkin toprağa olan aşkı mâni olur buna,
Toprak yeter ki gülsün, bulut ağlar,
Vuslata eremeyen bulutu, güle kavuşan bülbül ne anlar.
Bülbül müraidir, her gördüğü güle mahbubum der,
Bulut vefalıdır, bir tek toprağı sevmiştir,
Ötelere gitme vakti gelmiştir,
Şimâlden bir rüzgâr eser,
Vakit hicran vaktidir,
Vuslat olmayacağı ezelden bellidir.