İkinci dünya savaşında zarar gören Batı Avrupa, medeniyetini tekrar inşa etmek için el gücüne ihtiyaç duyarak gelişmekte olan ülkelerle anlaşma yaparak işçi talebinde bulunmuştur.[1] Dolayısıyla 1960 yıllarında Türkiye ve Fas başta olmak üzere Cezayir ve Tunus gibi nice ülkelerden çalışmak maksadıyla Almanya, Fransa, Hollanda, Avusturya ve Belçika gibi Batı Avrupa ülkelerine bir çok insan göç etmiştir.[2] Ancak para kazanma maksadıyla gelen bu göçmen insanların zamanla dinî, sosyal ve kültürel alanda bir çok ihtiyaçları doğmuştur.
Söz konusu ihtiyaçların arasında dinî vecibeleri yerine getirmek maksadıyla, dinî hizmetler sunacak imam veya din görevlisi ihtiyacıydı. Dolayısıyla imam yetiştirme konusu, Avrupa’nın merkezi olan Belçika’yı sürekli bir şekilde meşgul etmiştir. Kral Baudouin döneminde petrol ihtiyacından dolayı Suudi Arabistan’a şirin görünmek amacıyla 1974 yılında İslâm dinini resmen ikinci din kabul etmesiyle Belçika,[3] Avusturya’dan sonra İslâm dinini resmen tanıyan Avrupa’nın ikinci ülkesi olmuştur. Böylelikle 1976 yılında İslâm Dini Eğitim Programı, Belçika’nın milli eğitimine bağlı ilk, orta ve lise okullarının ders müfredatına girmiş, dini eğitim veren ilk öğretmen ve din görevlileri göreve başlamıştır. Dün ve bugün, Belçika’nın cami ve okullarında dinî hizmet veren görevliler, nasıl temin edilmiştir? Bunları hangi kurumlar yetiştirmiştir? Belçika otoritesi hangi kriterlere uygun din görevlisi veya imamların yetişmesini istiyor? İmam yetiştirme sorunu nasıl çözülür? Bu ve benzeri sorulara cevap vermek amacıyla bu aylık yazımızda kaleme alınmıştır.
1. BELÇİKA’DA İMÂMLIK veya DİN GÖREVLİĞİNİN TARİHÇESİ
Belçika yetmişli yıllarda İslâm dinini resmen tanımasıyla, imamlık ve Din görevlisinin meşruluğunu da kabul etmiş oldu. Ancak ülkede imamları yetiştiren kurumların bulunmamasından dolayı, imamların İslâm ülkelerinden getirilmesine izin vermiştir. İslâm dininin tanınmasına paralel olarak Suudi Arabistan krallığı tarafından Brüksel’de kurulan ve Rabıta’nın[4] kontrolü altında tutulan İslâm Kültür Merkezi, Kuzey Afrika’dan gelen Fas, Cezayir, Tunus ve bazen de Mısırlı imamlarını Belçika’daki bir kısım camilere tayin etmesiyle camilerin idare ve organizesi konusunda önemli rol oynamıştır.[5] T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Türk camilerine ise Din hizmetleri müşavirliği aracıyla ülkemizden gelen imamların tayini gerçekleşmiştir.[6] Belçika’da bulunan sivil toplum kuruluşları ve bazı İslâmî cemaatler de kendilerine bağlı camilere inisiyatiflerini kullanarak ya ülkelerinden emekli imam ya da kendilerinin yetiştirdikleri kimseleri imam tayin etmişlerdir.[7]
Ne var ki dış ülkelerden Belçika’ya getirilen söz konusu imamlar, bir taraftan ülkesinden aldığı kültür ve Din anlayışının farklı oluşu, diğer taraftan da geldiği ülkenin hayat şartlarını, kanunlarını bilmemesi, ülkenin sosyo-politik ve kültürel yapısından habersiz olması ve dilini konuşamaması nedeniyle birçok sorunu beraberinde getirmiştir.[8] hatta bazen anlaşmazlıklara ve ülkenin bulunduğu konumuma uymayan Dinî söylemlerin ve fetvaların yaygınlaşmasına neden olmuştur. Bu durumu fark eden Belçika, dış ülkelerden gelen imamların yerine, toplumla gerek dil yönüyle gerekse kültür açısından kolayca iletişim kurabilecek imamların var olabilmesi için söz konusu görevi üstlenecek kişilerin Belçika’da yetiştirilmelerinin daha doğru ve gerçekçi olacağı ve farklılıktan kaynaklanan anlaşmazlıkların bu şekilde kalkacağını vurgulayarak bu alanda formasyon verecek eğitim kurumlarının açılmasını öngördü. Aslında Belçika otoritesi bu kararıyla iki hedefin gerçekleşmesini planlıyordu.
Birincisi: Avrupa’nın sentezine uygun bir İslâm anlayışını yaygınlaştırmak.
İkincisi: Göçmenleri kendi ülkesine göre asimile etme projesini uygulamaktı. Dolayısıyla imamlık veya Din görevliliği alanında formasyon verecek eğitim kurumlarının kendi kontrolü altında olmasını talep ediyordu. Daha seksenli yıllarda, adı geçen İslâm Kültür Merkezi’ne kendi bünyesinde imam, Din görevlisi veya Din dersi öğretmen yetiştirecek bir enstitünün kurulmasını teklif etmiştir. Nitekim o yıllarda Avrupa İslâm Enstitüsü kuruldu. Böylelikle Belçika okullarına Din dersi öğretmeni ve Türk olmayan camilere imamları tayin etme görevini İslâm Kültür Merkezi üstlenmiş oldu.[9] Maalesef bu kurum, Belçika’nın öngördüğü kriterleri göz önünde bulundurup ülkenin şartlarını nazarı itibara alarak göçmen toplumların ihtiyacı olan kadroları yetiştiremedi.
Durumun farkında olan Belçika hükümeti, İslâm Kültür Merkezi’ni tedrici bir şekilde devreden çıkarmak istiyordu. Ancak bu kurumun yerine Müslümanlar a bir alternatif sunması gerekiyordu. Nitekim 1992 yılında Din dersi öğretmenlerinin dosyalarıyla ilgilenecek bir teknik komitesi kurulmuş, akabinde 1993’te seçim yoluyla kurulan ilk İslam Temsil Kurumu[10] 1994 yılında Belçika’nın Adalet Bakanlığı tarafından resmen tanınmıştır.
Böylelikle İslâm Kültür Merkezi’nin yetkileri, önemli derecede kısıtlanmıştır. Bununla kalmayarak zaman zaman Belçika medyasının hedefi olmuştur.
2. BELÇİKA’DA DİN GÖREVLİSİ YETİŞTİREN GÜNÜMÜZ EĞİTİM KURUMLARI
11 Eylül 2011 tarihinde Amerika’da meydana gelen ikiz kule saldırısı sonrası, dünyanın dengesi değişmiş, Amerika ve Avrupa’nın gözleri İslâm dünyasına çevrilmiştir. Körfez ülkeleri içerisinde özellikle Suudi Arabistan kara listeye alınınca, Suud’a bağlı olan Brüksel’deki İslâm kültür Merkezi de bundan nasibini almıştır. Belçika hükümeti söz konusu Merkez’in sahip olduğu bütün yetkileri elinden alarak[11] İslâm Kültür Merkezi’ni tamamen devre dışı bırakmış, yetkileri İslam Temsil Kurumu’na vererek Adalet Bakanlığı’nın tanıdığı tek yetkili merci kılmıştır.
Halen bu kurum Belçika’daki Müslümanları temsil eden tek resmî kurum olup gerek Türk olmayan camilere imamların tayini konusunda, gerekse din dersi öğretmenlerin okullar için yerleştirilmesi konusunda, ayrıca camilerin resmen tanınmasıyla ilgili icraatlar konusunda Belçika’daki Müslümanların başvurduğu resmî makam olmuştur. Belçika’da bulunan üç yüz yirmi cami içerisinde son verilere göre iki yüz doksan beş cami tanınmıştır. Söz konusu tanınan camilerin yüz elli dördü Flaman bölgesi, seksen yedisi Wallon bölgesi, elli dördü de Brüksel şehrinde bulunmaktadır.[12]
Bir caminin resmen tanınmasının ön şartı olarak en az iki yüz elli kişilik üyeye sahip olması gerekir.[13] İşin garip tarafı tanınan veya hala tanınmamış olan camilerin tamamının resmî statüsü dernek statüsü olup İslâm Kültür Merkezi’ndeki cami hariç, diğerlerinin hiçbirisi cami statüsünde değildir. Adalet Bakanlığı tarafından resmi olarak atanan ve devletten maaş alan imamların sayısına gelince, kırka ulaştığı ve iki yüz elli imamın da İslam Temsil Kurumu’nun kontrol altında görev yaptığı bildirilmektedir.[14]
Kadroların tayini konusunda yetkili olan söz konusu, İslam Temsil Kurumu, ne yazık ki kadroların yetiştirilmesi konusunda var olan boşluğu dolduramamıştır. İslâm kültür merkezinin bünyesinde var olan Avrupa İslâm Enstitüsü, merkezin yetkilerini kaybetmesiyle tesirsiz hale getirilmiş ve verdiği diplomalar geçersiz sayılmıştır. Bir taraftan cami ve okullarda görülen din görevlisi ve din dersi öğretmen eksikliği, diğer taraftan Belçika hükümetinin Müslüman kadrolarının Belçika’da yetiştirilmesi konusundaki yaklaşımı ve kriterleri nedeniyle, arzu edilen kadroların yetiştirilmesi için eğitim verecek yeni kurumların tesis edilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
Kısa bir süre içersinde, Academie al Khayriya,[15] Tekaful, Enstitüt des Etudes İslamiques Al Khalil,[16] Rabıtatu’l aimma,[17] gibi eğitim kurumları ortaya çıkmıştır. Ancak söz konusu kurumların organize eksikliği, aralarındaki anlaşmazlıklar ve çekişmeler, akademileşme sürecinde Belçika üniversiteleriyle yardımlaşmamaları, devletin imam yetiştirme projesi için tahsis edeceği bütçeden aslan payı almak için bilir bilmez kişilerin söz konusu projeyi sahiplenme gayretleri, Belçika otoritesini bu konuda geri adım atmaya, bu kurumların verdiği diplomaları tanımamaya ve kendileri için garantör olacak, kendi kontrolünde çalışacak kurum arayışına götürmüştür.
2006 yılına kadar süren bu arayış, Louvain’deki Katolik Üniversitesi bünyesinde çalışan CISMOC[18] adında Felice Dasseto adıyla bilinen bir İtalyan oryantalistin başkanlığında araştırma merkezinin başlattığı, formation continue en sciences religieuses[19] (Dini İlimler Alanında Sürekli Eğitim) adlı programının kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır. Günümüze kadar devam eden söz konusu formasyona 2006 yılında genelde Arap olan öğrenciler katılmış on beş kredilik bir programa katılım neticesinde elli kişi mezun olmuştur.
Belçika’daki T.C Büyükelçiliği’ne bağlı Din hizmetleri müşavirliği, din görevlisi yetiştirmek amacıyla resmen tanınan bir İslâm enstitüsü kurma girişimleri sonuç vermeyince,[20] Diyanet İşleri Başkanlığı Uluslararası İlahiyat Projesi’ni gerçekleştirerek din görevlisi yetiştirme faaliyetini, Batı Avrupa’da ikamet eden liseyi bitirmiş Türk uyruklu öğrencilerini ülkemizdeki ilahiyat fakültelerine yerleştirerek orada yetişmelerini sağlamak suretiyle sorunu bu şekilde çözmüş görünmektedir.
2006 yılında on sekiz öğrenciyle başlatılan bu proje sayesinde on dört farklı ülkeden dört yüz yetmiş beş öğrencinin devam ettiği programdan şimdiye kadar yüz on iki öğrenci mezun olmuştur.[21] Söz konusu mezun olan öğrencilerin Belçika’ya dönüp, var olan boşluğu yavaş yavaş doldurmaya başladığı görülmektedir. Ancak mesele Belçika’da yaşayan bütün Müslümanların Dinî ihtiyaçlarına cevap vermek olunca, söz konusu öğrencileri ülkemizde yetiştirme faaliyetinin ne kadar sınırlı olduğu görülmektedir. Çünkü Belçika’da yaşayan ister Türk vatandaşı olsun isterse olmasın, her öğrencinin hazırlanan ilahiyat programından yararlanamadığı açıktır. Durum böyle olunca, başka alternatiflerin ortaya konulması gerekiyordu.
Söz konusu alternatiflerin başında gelen ve aynı hedefleri gerçekleştirmek üzere ihtiyaçlara cevap vermek amacıyla, Hollanda’daki Avrupa İslam Üniversitesi şubesi olarak 19 Eylül 2007 tarihinde kurulan Brüksel İslâmî İlimler Fakültesi’dir. Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel şehrinde hizmete açılan söz konusu fakülte, lisans ve lisansüstü programlarını Bolonya eğitim sistemi üzerine uyarlamış, Doğu ve Batı olmak üzere birçok üniversite ve eğitim kurumuyla iş birliği protokolü imzalamıştır. Belçika’da üst düzeyde araştırmacı, eğitimci, Din görevlisi ve manevî rehberler yetiştirmeyi hedefleyen söz konusu fakülte, aynı zamanda İslâm kültürünün Müslümanlar arasında yaşatılmasına Müslümanların içinde yaşadıkları topluma kültürel açıdan katkıda bulunmalarını da öngörmektedir.[22]
21 Ekim 2010 yılında Devlet Bakanı Faruk Çelik Bey’in, 03 Şubat 2012 yılında Devlet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Avrupa İslâm Üniversitesi’ne yaptığı ziyaretle Türkiye ile üniversitenin ilişkileri güçlenmiş ve diplomaların tanınması vaadini almıştır. Akabinde 28 Şubat 2012 tarihine Diyanet İşleri Başkan yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Öz Afşar Bey’in üniversiteyi ziyaret edip anlaşma teklifiyle uluslararası ilahiyat projesi eğitim programından sonra Avrupa ülkelerine tekrar dönen Türk öğrencilerin söz konusu üniversitede ilahiyat alanında yüksek lisans yapmaları imkânı doğmuştur.[23]
Her ne kadar Belçika otoritesi bu tür kurumların açılmasına izin verse de diplomalarını tanıma konusunda hala herhangi bir adım atmış görünmüyor. Dolayısıyla Belçika’nın bu tutumunu anlamış değiliz. Bir taraftan din görevlilerin Belçika’da yetişmelerinin zorunlu olduğu ifade edilmekte, diğer taraftan da söz konusu elemanları yetiştiren ve Belçika devletinin imam yetiştirme projesine katkı sağlayan Müslümanların kurumlarını tanınmamaktadır. Bu çelişkinin anlamını, Belçika’daki siyaset adamları vermek durumundadırlar. Çünkü bu tutum resmen, Müslümanlara yapılan çifte standart bir uygulamadır.
3. BELÇİKA’DA DİN GÖREVLİSİ YETİŞTİRME KONUSUNDAKİ GELİŞMELER
Avrupa’ya göçün altmışıncı yılına girmiş olmamıza rağmen, Belçika otoritelerinin hala din görevlisi yetiştirme meselesini çözememiş olması, Müslümanlar için üzücü bir durumdur. Çünkü Belçika’ya komşu olan Almanya, Fransa ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerine baktığımızda, İslâm Dini resmen tanınmış olmamasına rağmen Belçika’dan bir adım ileride olduğunu görmekteyiz. Söz konusu ülkelerde imam veya Din görevlisi yetiştirilmesi için Müslüman eğitim kurumlarına izin verilmiştir. Hatta Hollanda hükümeti, söz konusu görevi üstlenen ve bu alanda ciddi çalışan eğitim kurumlarının diplomalarını resmen tanımıştır.[24]
Kanaatimize göre bu sorunun çözülememesinin sebebi, Belçika hükümetiyle Müslümanlar arasında ciddi anlamda bir güvensizliğin, diyalog ve koordinasyon eksikliğinin var olmasıdır. Nedeni diğer Batı ülkelerden farklı olarak Belçika’ya göç edenlerin sosyal yapısı yönüyle tek tip insan türü olup bilgisiz ve kırsal bölgeden gelmeleri yanında,[25] haklarını savunma konusunda başarısız olmalarının da etkili olduğu söylenebilir.
Dolayısıyla Belçika politikacıları, imam yetiştirme faaliyetinin kendi resmî kurumlarının üstlenmesini sürekli bir şekilde savunarak konuyu gündeme getirmişlerdir. Hatta Dini kurumların finansman uzmanı Jean-François, imamların kontrolü edilebilmesi için her camiye iki imamın gerekliliğini savunmuş, biri kendi ülkesinden gelen, diğeri de Belçika’nın toplumsal yapısını iyi bilen kişi olması gerektiğini belirtmiştir. Bir de imamlara iki yönlü, yani hem ilahiyat hem de dil ile Batı kültürü alanında formasyon sunulması için ULB ile UCL gibi üniversitelerin bu konuda desteklenmesini vurgulamıştır.[26] Ancak söz konusu alanları kapsayacak köklü bir formasyon programının hal-i hazırda olmayışından yakınılmaktadır.
Durum böyle iken, Leuven Katolik üniversitesinin 2014 yılı için hazırlanıp sunduğu ‘Dünya dinleri, dinler arası diyalog ve dini etütler’ şeklinde İslâm ilahiyatının da yer aldığı lisansüstü programını onaylayan Flaman hükümeti eğitim ve gençlik bakanı sosyalist Pascal Smet, 12 Haziran 2013 tarihinde verdiği demeçte Flaman bölgesinde İslâm alanında akademik çerçeveyi oluşturmak için bu önerinin önemli bir aşama olduğunu ifade etmiş, Belçika’daki kamusal kurumlarının, imamları resmî olarak yetiştirmelerinin mümkün olmadığını, bu Master programı sayesinde din görevlisi olunabileceğini ve arzu eden her öğrenciye açık olduğunu söylemiştir.[27] Ayrıca Bakan Smet, araştırmalara göre Belçika’da imamlar başta olmak üzere Müslüman önderlerin toplumun diline ve kültürüne yabancı olduğunu, ‘ithal’ imamların Avrupalı genç Müslümanlarla iletişim sorunu yaşadığını iddia etmiştir.
Pascal Smet, yasalarla empoze edilmesinden yana olmasa da imamların daha iyi eğitilmelerinde fayda gördüğünü ifade etmektedir. Müslüman toplumunun temsilcileriyle yaptıkları istişarelerde bu alandaki ihtiyaçları belirleyip Flaman bölge hükümeti ve Leuven, Gent ve Anvers Üniversiteleri’nin işbirliğiyle farklı projeler gerçekleştirme kararı aldıklarını anlatan Smet, Leuven’de önümüzdeki yıl açılacak lisansüstü İslâm eğitiminin temel amacının imam yetiştirmekten çok, mevcut imamlarının İslâm’ı öğretenlerin, hastaneler, hapishaneler ve diğer kurumlarda görev yapan din görevlilerinin meslekî yeterliliklerini artırmaya yönelik olduğunu belirtmiştir.
Pascal Smet, ‘ithal’ imamların meslekî eğitimine yönelik başka bir çalışmanın ise Anvers Üniversitesi tarafından gelecek yıldan itibaren hayata geçirileceğini ve bu kapsamda açılacak kursta Flamanca, temel hukuk, Belçika’nın sosyal ve siyasi tarihi, Batı Etiği ve Ahlâkı, kültürlerarası etkileşim derslerinin okutulacağını dile getirmiştir.[28]
Flaman hükümeti eğitim ve gençlik bakanı Pascal Smet’in yaptığı açıklamadan birkaç gün sonra, Wallon hükümeti yüksek eğitimden sorumlu bakanı sosyalist Jean-Claude Marcourt, halka açık bir İslâmî etütler enstitüsünün kurulması için yakında bir çalışma başlatacaklarını ilan etmiştir. Söz konusu enstitünün misyonu, yükselen entegrizme[29] karşı Belçika’da var olan veya dışarıdan ithal edilen bir İslâm değil, Belçika’nın kendi İslam’ını geliştirmeye destek vermek olacaktır. Bu enstitü, imam ve din dersi öğretmenlerine, eşitlik ve hürriyet değerlerimize dokunmadan ‘Dinî formasyon vermeğe yönelik’ olduğunu ifade ederken, söz konusu formasyonun bir taraftan bilimsel kriterlere, diğer taraftan da demokratik değerlere cevap verecek nitelikte olduğunu savunan Wallon bakanı, Belçika’da İslâm ile ilgili Müslümanlar için formasyon veren değişik yerlerin bulunduğunu ancak bunların hal-i hazırda demokrasiye uygun seviyede olmadığını belirtmiştir.[30] Söz konusu enstitüyü kurma girişimleri Liège Üniversitesi’ne bağlı, sosyal bilimler enstitüsünde kurulmuş CEDEM[31] tarafından yürütüleceği gelen bilgiler arasındadır.
Verdiğimiz bilgiler ışığında konumuzla ilgili gelinen son noktayı ele aldığımızda, gelişmeler sevindirici olsa bile, Belçika otoritesinin Müslümanlara olan güvensizliği ve kültürlerine yabancı oluşu nedeniyle, imam veya din görevlisi yetiştirme projesinde Müslümanların eğitim kurumlarını saf dışı ettiği açıkça müşahede edilmektedir.
Bu şekilde tek taraflı olarak yürütülen bir projeye, özellikle Belçika’da yaşayan Müslümanları yakından ilgilendirdiği halde ortak edilmemesi, onlarda aynı güvensizliği doğuracak ve batılıların yetiştirdiği Avrupalı imamlar, kendimize ait on beş asırlık kültür mirasımız ve kimliğimizden uzak olmaları hasebiyle Müslüman göçmen toplumlarında hüsnü kabul görmeyecektir. Belçika’yı uzun yıllardan beri meşgul eden bu sorunu az önce belirttiğimiz girişimlerle çözdüklerini zanneden siyasî otorite, sorunu daha da derinleştirdiğinin farkında bile değildir.
SONUÇ
Avrupa Müslümanlığı anlayışı bir takım yeni umutlarla birlikte bazı kaygıları da beraberinde getirmiştir. Bu kaygıların bir tarafı inanca yönelik, diğer bir tarafı da egemenlik unsuruna dayalı kaygılardır. İnanca dayalı kaygılar daha çok geleneksel İslâm anlayışına sahip olanlar tarafından gündeme getirilirken, egemenlik yönündeki kaygılar siyasî çevreler tarafından gündeme getirilmektedir. Bu durum akademik alanda daha geniş bir bilgi paylaşımı ve dayanışma zeminini zorunlu kıldığı gibi siyasî açıdan da çok kültürlü yeni politikaları zorunlu kılmaktadır.
Özellikle göçmenlerin dışında kendi vatandaşının da İslâm dinini tercih etmeleri ve tercih edenlerin sayısının ihmal edilemeyecek düzeye ulaşması hem ihtiyaçların karşılanması hem de milli politikaların yürütülmesi konularında yeni açılımları gerekli kılmaya başlamıştır. Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Belçika’da da özellikle dini ve sosyal ihtiyaçlarının başında, nitelikli imam, Din dersi öğretmeni ve Manevî rehberlik alanlarında uzman kişilere ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir. Nitelikli uzman yetiştirilmesi için de akademik seviyede öğretim yapan kurumlara ve bu kurumlar arası bilgi paylaşımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu durum Belçika için İslâmiyet’in varlığıyla göçmenlerin taşıdığı bir dış sorun olmaktan çıkarak bir iç sorun haline dönüştürmüştür.
Tabiatıyla, Avrupa ülkelerinde Müslümanların varlığını ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunları çağımızla sınırlamak mümkün değildir. Çünkü asırlar boyunca Müslümanlar farklı inançlarla birlikte, Avrupa dahil çeşitli kıtalarda beraberce yaşama becerisini göstermişler ve bu durum hala devam etmektedir.
Belçika’da, beraberliği sağlıklı bir şekilde yürütebilecek politika ve programlar geliştirilirken orada yaşayan bir milyon Müslümanın dikkate alınmaması Avrupa demokrasisiyle çelişmektedir. İmam veya Din görevlisi yetiştirilmesi konusunda yürütülen politika ve programların başarısız olması durumunda, düalist felsefenin bir yansıması olarak ortaya çıkan Doğu ile Batı insanı arasında çatışma zemini güçlenip, uzlaşıcı kültürü yerine çatışma kültürünün yer almasına yol açılacaktır.
[1] MANCOU. La présence musulmane en Belgique dimensions historique, démographique et Economique, in Voix et voies musulmanes de Belgique, op. cit. s. 19.
[2] Bkz. Doç. Dr. Mustafa TAVUKÇUOĞLU, Belçika’da Türk Ailesi ve Din Eğitimi, 41-42, Mehir Vakfı Yay. Konya, 2000.
[3] Bkz. Jean-François Husson, Pour une formation des imams en Belgique, Fondation Roi Baudouin, Bruxelles, 2006, 13.
[4] Tam adı: Rabıtatu’l-Âlemi’l-İslâmi, türkçe karşılığı ise ‘İslam Dünyası Birliğidir’ ve merkezi Mekke-i Mükerreme’dir.
[5] Bkz. Mohamed El Battiui/Meryem Kanmaz, Mosquées, imams et professeurs de religion islamique en Belgique, Fondation Roi Baudouin, Bruxelles, 2004, 15; http://www.centreislamique.be. une
[6] Bkz. Doç. Dr. Mustafa TAVUKÇUOĞLU, Belçika’da Türk Ailesi ve Din Eğitimi, 54.
[7] Bkz. Doç. Dr. Mustafa TAVUKÇUOĞLU, Belçika’da Türk Ailesi ve Din Eğitimi, 46-47, 53.
[8] Mohamed El Battiui/Meryem Kanmaz, Mosquées, imams et professeurs de religion islamique en Belgique, 15.
[9] Bkz. Mohamed El Battiui/Meryem Kanmaz, Mosquées, imams et professeurs de religion islamique en Belgique, 15.
[10] Belçika Adalet Bakanlığının tanıdığı bu kurumun fransızca adı: Exécutif des Musulmans de Belgique. Kısaca EMB diye yazılır. Bkz. http://www.embnet.be
[11] Bkz. Doç. Dr. Mustafa TAVUKÇUOĞLU, Belçika’da Türk Ailesi ve Din Eğitimi, 52.
[12] Bkz. rtlinfo.be/Belga 19.06.2012; http://www.lesoir.be/9696/article/actualite/fil-info/2012-06-28/295.
[13] Bkz. La Libre Belgique, 30/08/2004.
[14] Bkz. La Libre.be, 04/03/2013.
[15] Bkz. www.alkhayria.com
[16] Bkz. www.alkhalil.be
[17] Bkz. www.alkhalil.be
[18] Bu kısaltmanın açılımı şöyledir: Centre interdisciplinaire d’études de l’Islam dans le monde contemporain. Bkz. http://www.uclouvain.be/cismoc.html
[19] Sözkonusu program için bkz. http://www.uclouvain.be/cismoc.html
[20] Bkz. Zaman Beneluk, 15 Şubat 2010.
[21] Bkz. Uluslararası İlahiyat Programı Tanıtım Kılavuzu, TC. Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2013, 2.
[22] Bkz. Brüksel İslami İlimler Fakültesi, Öğrenci el Kitabı 2009-2010 akademik yılı, Doç. Dr. Mustafa DÖNMEZ, Bursa, 2010, 82.
[23] Bkz. http://www.iueurope.com/nl
[24] Rotterdam İslâm Üniversitesi’nin bu yılda Master programı diplomalarının tanınması buna en güzel örnektir. Ayrıca Avrupa İslâm Üniversitesi’nin de diplomaları tanınma sürecine girmiştir.
[25] Örneğin Fas ülkesinden gelen göçmenlerin çoğunlukla Nador, Huseyma gibi Rif dağları cihetindeki şehirlerden, ülkemizden gelen göçmenlerin de Afyon Karahisar’ın
[26] Bkz. La Libre.be, Christian Laporte, ‘İmamların Yetişmesini Bekliyoruz’ başlıklı köşe yazı, Tarih. 04 Mart 2013.
[27] Bkz.http://federation-pro-europa-christiana.org/wordpress/luniversite-catholique-de-louvain-se-consacre-a-la-formation-des-imams/
[28] Bkz. http://www.yenivatan.be/?p=13068
[29] Entegrizm: Bir doktirinin yeni şartlara uyarlanmasına karşı duranların takındığı tavır.
[30] Bkz. DHE.be. Tarih. 16 Temmuz 2013.
[31] Etnik ve Göçmenlik Araştırma Merkezi.