– Bana cenneti anlatır mısın? Orada da burada olan şeyler var mı? Geçen gün cennette ağaçlar olduğunu söylemiştin. Başka neler var? Nasıl bir yer orası?
– Kur’an-ı Kerim’den anlatayım. Taha Suresi diye bir sure var. İşte bu surenin sonlarına yakın bir yerde Rabbimiz bize Cennet-i Âlâ’yı tasvir ediyor. Fakat ondan önce ilk insan Hz. Adem (a.s.) ile Hz. Havva’dan bahsediyor.
– Onlar kim babaanne?
– İnsanların ilk ataları. Babamız ve annemiz…
Allah-ü Teala insanları yaratmazdan önce melekleri ve daha bilemediğimiz varlıkları yaratmış. Dünyayı da insanı yaratmazdan önce var etmiş.
– Dünya öyle bomboş durur muymuş!
– Melekler Allah’a itaat ve ibadet eder dururlarmış. Allah-ü Teala meleklerine, insanı yaratıp yeryüzünü de onların hizmetine vereceğini bildirmiş. Bu arada söyleyeyim, melekler nurdan yaratılmıştır yani aslı nurdur. İnsan da topraktan yaratılmıştır, aslı topraktır. Meleklerin biz insanlar gibi irade özgürlüğü yoktur. Allah onları ne için yarattıysa onu yaparlar. Asla vazifelerini aksatmazlar. Mesela yağmurları yağdıran, tabiat olaylarını yapmaktan sorumlu melekler vardır. Mesela ölüm meleklerinin vazifesi canları almaktır. Allah’ın emrettiği saatte saniyesi saniyesine, Allah’ın emrettiği şekilde vazifelerini yaparlar. Mesela Cebrail adlı melek Allah’ın peygamberlerine Allah’ın emirlerini bildirir.
Neyse kaldığımız yerden devam edelim. Allah-ü Teala insanı yaratacağını bildirince melekler bu duruma çok şaşırmışlar. “Biz sana güzel güzel ibadet ediyorken yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp kan dökecek birini mi yaratacaksın ya Rabbi?” demişler. Rabbimiz onlara şöyle buyurmuş: “Ben sizin bilmediğiniz şeyler bilirim!”
Melekler de:
“Sübhaneke la ılme lenâ illâ mâ allemtenâ!” demişler.
– O ne demek babanne?
– Yani Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini tasdik etmişler. “Senin bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilen ancak Sensin ya Rabbi!” demişler.
– Haa!.. Sonra ne olmuş?
– Allah Hz. Adem’i yaratmış.
– Nasıl yaratmış?
– Önce toprağın çamur halinden cansız bir insan tasarlamış. Sonra da ona can vermiş.
– Can verilince nasıl olmuş?
– Konuşan, düşünen bir insan olmuş.
– Aynı bizim gibi mi?
– Evet!
– Hz. Adem canlanınca ne yapmış? Herhalde tek başına çok sıkılmıştır.
– Allah-ü Teala ona eş ve yoldaş olarak Hz. Havva’yı yaratmış.
– Bir kız bir erkek oldular!
– Evet!..
– Hımm, ondan sonra?..
– Dur şimdi bir yerini atladım. Rabbimiz Hz. Adem’i yaratınca daha önceden yaratıp var ettiği varlıklara demiş ki: “Hepiniz Adem’e secde edin!”
Herkes Allah’ın emrini yerine getirip Hz. Adem’e secde etmiş. Fakat İblis adındaki varlık Allah’ın emrini dinlememiş, Hz. Adem’e secde etmemiş.
– Çok ilginç! Fakat secde edince ne oluyor ki?
– Secde etmek itaat etmek, hürmet etmek anlamlarına gelir. Yani Allah-ü Teala, ben bu insanı çok aziz ve değerli yaptım. Benim yanımda çok kıymetlidir. Siz de böyle bilin, onu değerli kıldığımı kabul edin diye emretmiş. İşte İblis bunu kabul etmemiş hatta itiraz etmiş. İblis, insana secde etmeyince Rabbimiz ona sormuş: “Ey İblis benim değer vererek yarattığım Adem’e niye secde etmedin?
İblis demiş ki: “Yarabbi sen beni ateşten yarattın onu ise topraktan yarattın. Ben ondan hayırlıyım.” demiş. Halbuki kimin hayırlı olduğunu Allah daha iyi bilir değil mi? İblis böylece Allah’ın emrine muhalefet etmiş. Hiç Allah’a muhalefet edir mi?
– Edilmez babaanne!
– Melekler bile ne demişti: “Sübhaneke la ılme lenâ illâ mâ allemtenâ!” Biz ancak senin bildirdiğin kadarını bilebiliriz, ya Rabbi!” dememişler miydi?
– Evet babaanne!
– Allah-ü Teala İblis’in bu terbiyesizliğine öfkelenmiş; “Çık git huzurumdan!” demiş. Allah birini huzurundan kovarsa gidecek hiçbir yeri yoktur kuzum. İnsanı kıskanan ve ona secde etmeyen İblis, Allahu Teala’dan kıyamet gününe kadar süre istemiş. Cezasının kıyamet günü verilmesini talep etmiş. Merhametli ve bağışı bol olan Rabbimiz ona bu isteğini vermiş. İblis Allah’a şöyle söylemiş; “Ey Rabbim beni azdırmana karşılık Adem’e ve çocuklarına düşman olacağım. Kıyamet gününe kadar onları sana asi etmeye çalışacağım.” demiş.
Allahu Teala; “Benden başka Rableri olmadığının farkında olup bana yalvardıkları sürece ben de onların pişmanlıklarını kabul edeceğim.” buyurmuş. Sonra da insanoğlunun atası olan Hz. Adem’e; “Ey Adem bu İblis, senin ve benim düşmanımdır. Öyleyse sen de onun vesvesesine kulak verme!” diye buyurmuş. Allahu Teala, Hz. Adem babamızı ve Havva annemizi cennete koymuş. Cennette onlara şöyle söylemiş: “Ey Adem, haberin olsun ki bu İblis sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra pişman ve perişan olursunuz. Çünkü sen cennette acıkmazsın ve çıplak kalmazsın. Ve sen orada susamazsın, güneşte yanmazsın!” buyurmuş.
– Hımm cennette güneş varmış demek ki! Yiyip içmek de varmış!
– Evet!
– Allah-ü Teala Hz. Adem ile Hz. Havva’ya: “Cennette yiyin için her şey sizin fakat şu ağaca yaklaşmayın o size yasaktır.” diye buyurmuş. İblis -onun diğer adı Şeytandır- hiç boş durur mu, hemen işe başlamış. Hz. Adem babamızla Havva annemize vesvese vermiş.
– Vesvese nedir babaanne?
– Kalbe gelen fısıltıya vesvese denir. Yani şeytan insanın kalbine Allah’ın sevmeyeceği şeyleri yapmasını fısıldar durur. Allah’ın yapma dediklerini yapmasını, yap dediklerini yapmamasını insana düşünce halinde sunar. İnsanoğlu bu kötü düşüncelerin şeytandan olduğunu bilip yapmamalıdır. Aklına ve kalbine böyle kötü fikirler geldiğinde o şeyi yapmamak için hemen Allah’a sığınmalı ve Allah’tan yardım istemelidir. Allahu Teala Kur’an’da böyle öğütlüyor.
– Babaanneciğim biz de Allah’a sığınalım!
– Evet kuzucuğum, Rabbimiz kendisine sığınanlara yardım eder.
– Hz. Ademle Havva annemiz cennete girince şeytan onların kalbine ve aklına şöyle fısıldamış: “Ey Adem, sana sonsuzluk ağacını göstereyim mi? Bu öyle bir mülk ve saltanat ki bitme ihtimali hiç yoktur!” demiş. Yani Allah’ın kendilerine yasakladığı ağacı göstermiş. Ondan yedikleri takdirde cennetten bir daha hiç çıkmayacaklarını söylemiş.
– Peki Şeytan, Hz. Adem ile Havva annemize bu yasak ağaçtan yemelerini söylediğinde onların ne yapması gerekirdi? Şeytanın dediğini mi yapmaları gerekirdi Allah’ın dediğini mi yapmaları gerekirdi? Halbuki Allahu Teala onlara ne buyurmuştu: “Yeyin için fakat şu ağaca yaklaşmayın!” buyurmuştu.
Maalesef şeytanın bu vesvesesi onlara inandırıcı geldi. Her şeyi yaratan ve kuşatanın Allah olduğunu, Allah’ın sözünde hiçbir hata bulunmadığını kulak arkası ettiler ve gidip o ağaçtan yediler.
– Nasıl kulak arkası ettiler?
– Yani bilmiyormuş gibi yaptılar. Şeytanın teklifi onlara hoş göründü. Halbuki Allahu Teala onları şeytana karşı uyarmıştı. İblis yani şeytan, sizin ve benim düşmanımdır, sakın ona uymayın diye bildirmişti.
– Peki Hz. Adem ile Hz. Havva o ağaçtan yiyince neler oldu?
– Ayıp yerleri açılıverdi ve üzerlerini cennet yaprağıyla örtmeye başladılar. Artık Adem Rabbine âsi olmuştu ve şaşkına dönmüştü. (Taha 121)
– Peki Hz. Havva’ya ne oldu? Ağaçtan her ikisi birlikte yememişler miydi?
– Benim tatlı kuzum. Evet her ikisi de yediler. Böylece ikisi birlikte Allah’a asi oldular ve şaşkına döndüler.
– Adem babamızla Havva annemize çok üzüldüm!..
– Onlar da düştükleri bu duruma çok üzüldüler. Allah’a kendilerini affetmesi için senelerce yalvardılar. Kanlı gözyaşları döktüler. Rabbimiz de onları bağışladı ve yol gösterdi. Eğer Allah yol göstermezse hiç kimse yol gösteremez. Ancak Allah dilediğine yol gösterip yardım eder. Adem’e de yol gösterdi. Onlara şöyle emretti: “Bazınız bazınıza düşman olarak hepiniz oradan çıkın! Bundan sonra benden size bir kılavuz gelirse (yani yol gösterici), kim bu kılavuza uyarsa sapkınlığa düşmez ve asi olmaz. Her kim de benim zikrimden (öğüdümden) yüz çevirirse artık ona dar bir geçim vardır.” (Taha 124) buyurdu.