Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Bir Farkındalık Meselesi: Gençlik

Biliyorsunuz. Son yarım yüzyıldır ülkemizde ve dünyada çok çeşitli savaşlar, katliamlar, kıyımlar ve toplumsal haksızlıklar gerçekleşti. Daha da eskiye gitmekte mümkün olmakla beraber “tarih tekerrürden ibarettir” deyimini her devirde görüyoruz. Dini, kültürel, toplumsal vs. çeşitli sebeplerle insanlar öldürülüyor. Beyinler yıkanıyor. Kültürel dezenformasyonlar uygulanıyor. Fazla eskilere gitmeden örnekler vermek gerekirse 2. Dünya Savaşı sırasında Almanların kafatasçı politikalarından tutun, İsrail’in sözde devlet olup Filistin topraklarını yavaş yavaş işgal ettiğine. Srebrenitsa katliamından tutun da Çin devletinin senelerce uyguladığı Uygur Türkleri hakkındaki kültürel soykırım ve fiziksel işkenceye kadar sayamayacağımız kadar bir çok sömürgeci politika mevcuttur. Üzücü hatta ağlamaya kadar gidecek taraf ise genelde bu kötü politikalara maruz kalan tarafın Müslümanlar oluşudur. İşin daha da acı tarafı ise, o kadar Müslüman ülke diye bilinen bir çok yönetimin bu zulme karşı birlikte hareket edemeyişi, hatta hareket bile etmeyişidir maalesef.

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de Enfal Suresi 45 ve 46. ayet-i kerimelerinde buyurmuşlardır ki;

﴾45﴿ Ey iman edenler! Bir düşman birliği ile çatıştığınız vakit sebat ediniz ve Allah’ı çokça anınız ki zafer sizin olsun.

﴾46﴿ Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinize düşmeyin, sonra zayıflarsınız ve zaferi elden kaçırırsınız. Sabredin, kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir.

Şimdi bu ayeti kerimelerden yola çıkarak aslında asıl sorunumuz olan yüce Allah’ın ve Resûlullah’ın (s.a.v.) izinden gitmeyip birlik beraberlik yolunu terk edip kendi kendimizin, bireysel, toplumsal yada devlet olarak kabuğumuza çekilip çekimser kalmamız, olağan halimizi tam anlamıyla ayaklar altına sermektedir.

Bu durum ise maalesef ben Müslümanım diyen ülkelerin çoğunda mevcuttur. Tabii ki bu mevcudiyetin içine ülkelerin halklarının bir kısmını koymuyoruz. Bu da sevindirici bir tutum olmakla beraber en azından ümmet şuuru konusunda ümidimizi halâ diri tutuyor elhamdülillah.

Bu bir kısım toplumların içeriğini çok şükür ki gençler oluşturuyor. Biliyorsunuz ki Mısır’da ve çeşitli Arap ülkelerinde ki zorbalık ve baskıya karşı ilk ayaklanmaları üniversite öğrencileri başlatmıştı. Bazıları bu yolda ölümü göze aldı bazıları ise hapishaneye girerek senelerce mahkûm hayatı yaşadılar. Lakin ne yazık ki şu döneme baktığımızda Müslüman dünyasında kayda değer bir ses çıkmıyor, aksine konuları yokuşa sürüyormuşçasına fayda vermeyen toplantılardan başka hiç bir şey yapamıyorlar.

Şu dönemde çıkış yeri itibariyle ilginç ama gerçek bir slogan halini almış olan bir söz karşımıza çıkıyor karşımıza, “Güneş batıdan doğuyor” …

Evet, Batı dünyasına baktığımızda Filistin ve Gazze için en çok ses çıkaran topluluklardan bir tanesi de çeşitli ve köklü üniversitelerin öğrencileri. Bu öğrenciler tutuklanmak pahasına da olsa yine de gösteri yürüyüşlerini yapıyor ve meydanlardan ayrılmıyorlar. Bu da Filistin’in dünya gençliği üzerinde insanlık namına bir farkındalık oluşturmasına yol açıyor. İngiltere, İspanya, Fransa, Amerika ve daha nice ülkelerde gençler tarafından gösteri yürüyüşleri yapılıyor. Korkusuzca sloganları atılmaya devam ediyor. “Güneş Batıdan” doğuyor cümlesine ithafen aslında Filistin, Müslümanlığın izzetinin güneşini belki de batıdan doğmasına vesile oluyordur kim bilir…

Yine unutmamak gerek, ülkelerin avantaj ve dezavantajlarını aynı ortamda toplayan gençlerimiz dünyaca ünlü markaları protesto ederek, zarara uğratarak ve sosyal medyayı çok kuvvetli bir şekilde kullanarak Gazze’deki soykırımı dünyanın gündemine taşımış bir güç olarak kuvvetini bir kere daha göstermiş bulunuyor.

Ve yine unutmamak gerekir ki Peygamberimiz (s.a.v.), sorumluluk gerektiren en yüksek görevlere hazırlanmalarını, gençliğin tabii hakkı ve toplum yararının bir gereği olarak görüyordu. Bundan dolayı gençlere özel ilgi gösteriyor ve onları sürekli teşvik ediyordu…

Tüm genç arkadaşlarımıza selam ediyorum.

Vesselam…

Exit mobile version