16 C
Bursa
21 Kasım 2024 Perşembe
spot_img
Ana SayfaHadisBir Hadis Dört Nefer

Bir Hadis Dört Nefer

وَأُحَدِّثُكُمْ حَدِيثًا فَاحْفَظُوهُ قَالَ: (إِنَّمَا الدُّنْيَا لأَرْبَعَةِ نَفَرٍ: عَبْدٍ رَزَقَهُ اللَّهُ مَالًا وَعِلْمًا فَهُوَ يَتَّقِي فِيهِ رَبَّهُ، وَيَصِلُ فِيهِ رَحِمَهُ، وَيَعْلَمُ لِلَّهِ فِيهِ حَقًّا، فَهَذَا بِأَفْضَلِ الْمَنَازِلِ، وَعَبْدٍ رَزَقَهُ اللَّهُ عِلْمًا وَلَمْ يَرْزُقْهُ مَالًا فَهُوَ صَادِقُ النِّيَّةِ يَقُولُ: لَوْ أَنَّ لِي مَالًا لَعَمِلْتُ بِعَمَلِ فُلاَنٍ فَهُوَ بِنِيَّتِهِ فَأَجْرُهُمَا سَوَاءٌ، وَعَبْدٍ رَزَقَهُ اللَّهُ مَالًا وَلَمْ يَرْزُقْهُ عِلْمًا، فَهُوَ يَخْبِطُ فِي مَالِهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ لاَ يَتَّقِي فِيهِ رَبَّهُ، وَلاَ يَصِلُ فِيهِ رَحِمَهُ، وَلاَ يَعْلَمُ لِلَّهِ فِيهِ حَقًّا، فَهَذَا بِأَخْبَثِ الْمَنَازِلِ، وَعَبْدٍ لَمْ يَرْزُقْهُ اللَّهُ مَالًا وَلاَ عِلْمًا فَهُوَ يَقُولُ: لَوْ أَنَّ لِي مَالًا لَعَمِلْتُ فِيهِ بِعَمَلِ فُلاَنٍ فَهُوَ بِنِيَّتِهِ فَوِزْرُهُمَا سَوَاءٌ)… قال الترمذي: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ.

“Size bir hadis söyleyeceğim, onu iyi belleyin: “Dünya dört nefer/kişi içindir:

1. Makamı Âli Olan Zengin Âlim: Kendisine hem mal hem de ilim verilmiş olan

“Bir kul vardır, Allah kendisine mal ve ilim vermiştir de kul, malı hususunda Allah’tan korkmakta, (mal ve ilmi kullanarak) sıla-ı rahim yapmakta, (mal ve ilimde) Allah’ın hakkı olduğunu bilmektedir; işte bu kimse en faziletli bir makamdadır.

2. Makamı Âli Olan Fakir Âlim: Kendisine ilim verilen iyi niyetli niyetinde sadık ancak kendisine mal verilmemiş olan

“Bir kul vardır. Allah ona ilim vermiştir, mal vermemiştir, ama iyi niyetlidir ve “Malım olsaydı onu falan kişi gibi (hayırda) harcardım” der. İşte bu kimse niyetindekini yapmış gibi sevaba nâil olur, ikisi de eşit şekilde ücrete konar.

3. Makamı Kempaye/Denî/Düşük Olan Zengin Cahil: Kendisine mal verilen ancak ilim verilmemiş olan

“Bir kul vardır Allah ona mal vermiştir, fakat ilim vermemiştir. Malını cahilane harcar. Malı hususunda Rabbinden korkmaz. (Cimriliği, cahilliği sebebiyle) malıyla sıla-ı rahim yapmaz; malında Allah’ın da hakkı olduğunu hiç düşünmez. İşte bu kimse, mertebelerin en düşüğündedir.

4. Makamı Düşük Olan Cahil Fakir: Kendisine ne ilim ne de mal verilmemiş ancak niyetinin yönüyle muameleye tabi olacak olan

“Bir kul vardır, Allah ona ne ilim ne de mal vermiştir ama: “Eğer malım olsaydı onunla falan kimsenin yaptıklarını ben de yapardım” der. Bu da niyetiyle muamele görür. Niyet ettiği kimsenin vebalini aynen elde eder.” (Tirmizî, Zühd 17; İbn Mâce, Zühd 21).

Hadîs-i şerifteki bu ifadelendirme, insanlığın bu dünyadaki halini en iyi izhar eden bir taksimattır. Görüldüğü üzere taksimatın bir kısmı en üst mertebeyi paylaşırken, diğer bir kısım en kötü/alt mertebede kalmaktadır.

Birinci mertebedeki kişi ilim ve mal hususunda Allah’tan ittika ederek, bu alanda sorumlu, bilinçli ver şuurlu davranarak derecesini en üst konuma yükseltmiştir. Üçüncü mertebedeki kişi cahilane, bilinçsiz ve şuursuzca davranarak malını batıl yollarda heba ve kendisini bu yüzden helak etmiştir. Bu nedenle de mertebelerin en kötüsüne müstahak olmuştur. Bu hadîs-i şerifte ilmin mala üstünlüğü de aşikâr olmuştur. Bu düşük mertebenin tarihi temsilcisi Karun’dur. Allah ona mal vermiş, ancak ilim vermemiştir.

Mal bizatihi övünç meselesi olamaz. İlimsiz malın tasarrufu da bilinçsizce bir eylemi doğurmaktadır. Bireyin kendisine verilen malı Hakk yolda tasarrufu bilinç ve şuur eşiğiyle doğru orantılıdır. İlmin ve âlimin misali, gökteki yıldızlar gibi yol gösterici konumdadır. İlim tek başına bir payedir. Bir şeref vesilesidir. Hem bu dünyada hem de ahirette derecelerin yükselmesine vesiledir. Tarihi alan içerisinde zenginliğiyle övdüğümüz şahsiyetler pek azdır. Ama ilmiyle şerafyab ve bu vesileyle övülmeye mazhar olmuş yüzlerce âlimi anabiliriz. Çünkü ilim kalplerin ve ruhların gıdasıdır. Mal ise sadece bedenin gıdasıdır. Bu nedenle kalplerin ve ruhların gıdası bedenin gıdasından daha faziletli bir konumdadır.

Ayrıca burada sıla-i rahimin anılması da başka bir değerdir. Çünkü ilim ve mal sahibi kişi, yakın çevresini unutmamakta, onlarla olan bağını koparmamakta ve onlara şefkat ve merhamet elini uzatmaktan geri durmamaktadır. Örneğin Allah Rasûlü (a.s.) en faziletli sadakanın yakın akrabaya verilen sadaka olduğunu belirtirken bu değeri öncelemiştir.

Dikkat edilirse ikinci mertebedeki kişiyi kurtaran ve derecesini yükselten ilmi ve iyi niyetidir. Niyetindeki sadakatidir. “Ameller ancak niyetlere göredir…” (Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11), hadîsi de bunun delilidir. Dördüncü mertebedeki kişinin niyeti, sıdk ile ihata edilmediğinden, mesuliyetin negatif tarafa kayması devamlı ihtimal dâhilindedir. Unutulmamalıdır ki, kötü niyet, günahın meydana gelmesine daim kapı aralayabilecek potansiyele sahiptir.

Bir mü’minin isteyeceği mertebe doğal olarak birinci ve ikinci mertebedir.

Hadîs-i şerifin bir temenni ve istekle başlaması da (size bir hadis söyleyeceğim, onu iyi belleyin) muhtevanın önem derecesini belleten bir Nebevî tavırdır. Bu durum, mühim bir meselenin sahaya sürüleceğinin ve bizim buna ihtimam göstermemiz gerektiğinin izharıdır.

Sadakanın ve infak etmenin malı bereketlendirdiği, kişinin şanını ve mertebesini yücelttiği, belayı, fitneyi def ettiği, günahların affına mazhar olduğu, azaptan koruduğu ve cennete girmeye yol bulduğu; kişinin nefsini rezilliklerden beri kılıp faziletli olan işlere yönlendirdiği, Rabbe karşı imanın sadakatini, yakinin gücünü, Rabbe karşı hüsn-ü niyeti ortaya koyduğunu da bu hadis bizlere belletmektedir.

Rabbimiz bizlere iyi niyet, faydalı ilim ve salih amel nasip etsin!

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Hatice yorumladı Yalan Dünya
Sümeyye yorumladı Yalan Dünya
Başak koçoğlu yorumladı Gençlik ve Din
Yunus yorumladı Gençlik ve Din
Levent Ateş yorumladı Gençlik ve Din