Hastane ortamı kişiyi iyileştirebildiği gibi aynı zamanda kötü bir tabloda çizebilmektedir. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Bir odada uzun süre kalması ve bir de ziyaretçisinin olmaması durumu kişiyi yalnızlaştıracağı gibi hastalığı üzerinde de olumsuz bir etki bırakacaktır. Kişi içinde bulunduğu bu olumsuz durumdan manevi danışmanlar ve hastane personeli sayesinde kurtulabilir. Çünkü manevi danışmanlar hastaya dua vs. gibi dini ritüeller ile manen destek sağlamaktadır. Dini donanım açısından yeterli olan kişiler iyileşmeye olan ümidi yeterli olduğu için ayrıca sabır konusunda da üzerine düşeni yaptığından hastalık durumunu daha kolay atlatabilmektedir.
Manevi danışmanlara sadece teoloji yani dini açıdan yardımcı olan bir din görevlisi gibi bakılmamalı. Psikoloji ve sosyoloji alanındaki hizmetleri de yerine getirdiği unutulmamalıdır. Bu yüzden hastalara tek yönden değil, interdisipliner bir yaklaşımla manevi destek sağlamaktadırlar. Hastanelerde özellikle yalnız kalmış derin kronik rahatsızlık yaşayanlar bu desteğe ihtiyaç duymaktadır. Çünkü bu hastalar rahatsızlıklarıyla birlikte bunu ölüm cezası gibi algılayabilir, iyileşmenin mümkün olmayacağı duygusu içine girebilirler. Bu da onları umutsuzluğa götürmektedir. Bu olumsuz duyguların önüne geçmek için Allah’ın çok bağışlayıcı ve merhamet sahibi oluşundan, sabrın manevi bir ilaç olduğundan bahsederek hastanın ümit içerisinde olmasını ve bu pozitif düşünceyle iyileşmesine yardımcı olunabilir. Özellikle buna ihtiyacın olduğu diğer alan ise yoğun bakım ve palyatif odalarda yatan hastalardır. Hastanın durumundan onun kadar etkilenen hasta yakınlarının da bu manevi desteğe ihtiyacı vardır. Depresif ruh hali ve umutsuz hissetmelerinden ötürü manevi desteğin çok önemli olduğu diğer alan ise psikiyatri servisleridir. Yapılan araştırmalar hastalarla birlikte sağlık personelinin de buna ihtiyaç duyduğunu ortaya koymaktadır.
Bunun yasal zemini 1998 yılında ortaya konularak Türkiye’de hasta haklarını belirleyen ve bütün sağlık kuruluşlarında uygulanmasını zorunlu kılan Hasta Hakları yönetmeliği, 23420 sayılı resmi gazetede yayınlanmıştır. Bu yönetmeliğin 38. Maddesinde, “Dini vecibeleri yerine getirebilme ve dini hizmetlerden faydalanma hakkıdır.” şeklinde geçmektedir. Bu yüzden ülkemizde manevî danışmanlık ve rehberlik hizmetlerinin önemli uygulama alanlarından biri de sağlık alanı yani hastanelerdir. Ülkemizde de ilk defa 1995 yılında uygulanmaya başlamış ve daha sonra iptal edilerek tekrar ihtiyaçtan dolayı hastanelerde 2015 yılında faaliyete devam etmiştir.
İnsan doğuştan bir yaratıcıya inanma ihtiyacı ile doğar ve bu inanç doğrultusunda hayatını yönlendirir. Ona uygun davranışlarda bulunarak bir kişilik geliştirir. Dini inancı ile kişi yaratıcıya yönelerek içinde bulunduğu sıkıntı ve stresten sabır ve dua ile başa çıkmaya çalışır. Yapılan bir araştırmada hastalara yöneltilen sorular neticesinde çok yüksek oranda dine karşı olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir. Ayrıca başka bir araştırmada hastalıkta dua edenlerin sayısı etmeyenlere oranla daha yüksek çıkmıştır. Diğer bir çalışma sonucu ile de hastanelerde manevi danışmanlığa ihtiyacın olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü İnsanlar en çok din ve sağlığa önem vermektedir. İnanan, inanmayan herkes bu desteği almak istediği için bu iki alan arasında (din-sağlık) önemli bir işbirliği gerekmektedir.