Gülsene çocuk ne somurtuyorsun? Şehirler işgal edilir, Kudüs’ü şehir mi sandın? Taş duvarlar yıkılır elbet, Davut eli değen duvarları taştan mı sandın? Sen gülmezsen utancım yüzümden okunacak. Gülümse çocuk, Eyyubi’yi bilmez misin sen, kan akıtmadan anahtarı teslim alan mücahit komutanı da mı tanımazsın? Kaldırdı başını çocuk baktı ve gülümseyerek, “Ente Müslim?“ dedi. Evet diyebildim gözlerimi kaçırarak. Miski amber kokusu içime dolarken utancım taştı yüzüme. Gülümserse geçecekti hani? Arkasını döndü çocuk, ellerini bağladı sırtına, ayakları çıplak, saçları diken dikendi. Öldükçe çoğalırmış burada çocuklar, doğruymuş. Bir daha dönmedi yüzünü, gülümsemesini göremedikçe utancım çoğaldı. Dönseydi daha mı az utanırdım? On yaşındasın değil mi çocuk? Adın Hanzala senin. Bildim ben seni, kıkırdadı çocuk, ben yine utandım. Görmenin bedeli ağır gelmeye başlamıştı şimdi. Uzaktan utanmaya dayanabilirdim ama kendi gerçeğime daha ne kadar tahammül edebilirdim ki? Artık gitmeliyim… Ayak seslerim ele verdi beni. “Gidiyor musun?“ Sustum. Bir şeyler mırıldandı, dinlemedim. Bağırdı bu sefer, dinlenmediği hissettiğinde, sesinin yükselmesi yadırganabilir mi? Bu çocuğun kalbi bana dönük, biliyorum. “Susmasana adam”, dedi. “Hanzala’yı bildin de beni yetim mi sandın?“, “Korktuğumu mu düşündün yoksa? Anamın adı Nakba benim. Senin ses çıkarmaktan ürktüğüne ana dedim ben“ , “Utandığını söylersin, zulme sağır olanın Utandığını da senden işittim“, dedi ve kıkırdadı çocuk. “Utanma” dedi gülümseyerek, Utanırsan somurturum, Utanırsan Kudüs’ü şehir bilir, korkarım, utanırsan Davut eli değen duvarları taştan bilir, yıkılır diye ürperirim. Utanma! UYAN!
Uyanırsan gülümserim, büyürüm, babam ayakkabı da alır bana. Korkma Hanzala yüzünü dönecek ama sen uyanmazsan bakabilecek misin o yüze? Duymazdan geldim, duysaydım utanırdım, duysaydım uyanırdım. Uzaklaşınca seslendim, “Kudüs’ün bütün çocukları Hanzala. Ama ben bu sınavdan kaldım çocuk. Utandım da uyanamadım en çok da uykumdan utandım.” Zarifoğlu demiş ya; “Kudüs bir sınav kağıdı her mümin kulun önünde…“ Senin kağıdın dolu be çocuk, nasıl bakarım o yüze? Ben kaldım, çocuk geçti. Sahi senin kağıdında ne yazıyor? Boş mu? Sen de mi uykudasın?
Desene birlikte kaldık.
Konuk Yazar: Güvercin Gündoğdu