Her birimizin üstesinden gelmeye çalıştığı türlü sınavları var şu hayatta… Nitekim Allah Bakara suresi 155.ayetinde: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız.” derken, dünyanın bir imtihan makamı olduğunu vurgular. Ama imtihanlar arasında öyle bir tanesi var ki; yokluğu sabır, varlığı sınama, adı ise EVLATTIR.
Kimimiz evlat sahibi olmayı çok ister, bu uğurda her türlü çareyi ararız. Lakin bazen sonuç ısrarla değişmez ve kadın anne, erkek de baba olma lütfuna erişemez. Kendilerini sanki bir enkazın altında nefessiz kalmış, dipsiz kuyularda boğulmuş gibi hissederler…
Allah: “Mal ve çocuklarınız sizin için birer imtihandır.” (Enfal/28) buyurarak bizi evlat imtihanına asırlar önce hazırlamıştır. Bu sınavı bin bir zorlukla veren hiç şüphesiz peygamberler olmuştur. Hz. Yakup (a.s.) çok sevdiği oğlu Hz. Yusuf (a.s.) ile imtihan olduğunda onu senelerce görememiş ve ağlamaktan gözlerine ak düşmüştü. Hz. Nuh (a.s.) peygamberliğini inkar eden ve kendi düşmanlarıyla iş birliği yapan nankör oğlu ile imtihan olmuş, onu doğru yola iletememiştir. Hz. Adem (a.s.) ise biri maktul diğeri katil olan iki oğlu ile imtihan olmuş, birini dünyada kaybederken diğerini ahirette kaybetmiştir. Altı evladını kabre koymuş Hz. Muhammed (s.a.v) ise oğlu İbrahim’i kaybettiğinde ona son kez bakıp “Göz yaşarır, kalp mahzun olur. Allah’ın rızasına uygun olandan başka bir söz söyleyemeyiz ey İbrahim! Seni kaybetme yüzünden derin bir hüzün içindeyiz.” derken tarifi imkansız bir acı yaşamıştı…
Evlat, her zaman insanın başını dik tutan değil kimi zaman yere eğen, yani vezir değil rezil eden kimsedir. Allah çocukların bazen bizler için acı bir imtihan olduğunu Kur’an’da şöyle belirtir: “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan da size düşman olanlar vardır.” (Tegabün/14)
O zaman hayırlı ya da hayırsız evlatla, çocuk zenginliğinde ya da yokluğunda kısacası başımıza gelen her bir acı tatlı olayda, her zaman bir hikmet olduğunu unutmayalım ve Bakara Suresi’nin 216. ayeti ile bitirelim:
“Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz.”