Kime aitti hatırlayamıyorum ama geçtiğimiz günlerde şöyle bir cümleye rastladım:
“On altı yaşında evliliğe çare bulundu ama on altı yaşında sevgililiğe çare bulunamadı.”
Kimisi bu cümle üzerine bazı yorumlar yapıyor ki gerçekten korkunç. “Sevmek de mi suç?” diyorlar. “Siz yobazlar, iki insanın birbirini sevmesini dahi kaldıramıyorsunuz!”
Hayır efendim, hayır. Bizim kaldıramadığımız, kabullenemediğimiz şey kesinlikle ve kesinlikle sevgi değil. İnsanlar arasında sevgiyi öğütleyen bir inancın, aşka karşı çıkması mümkün değil.
“Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de îmân etmiş olamazsınız.” (Müslim, Îmân, 93) diyor Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.). Yolun sonundaki o kutlu armağanı kazanmanın ilk şartı olan imanı destekleyen, tasdikleyen bir unsur olarak veriliyor, sizin dilinizde “hazzedemediğimiz” sevgi. Nitekim Züleyha annemizin Yusuf (as)’a karşı derin bir sevgi ve muhabbet beslemesi gibi, inancımızda iki insan arasındaki sevgiye dair pek çok emare bulunmaktadır.
Hâlâ inatla, kabul etmediğimiz olayın insanların birbirini sevmesi olduğuna inanmaya devam mı ediyorsunuz? Bizim karşı çıktığımız mevzu iki insanın birbirine sevgi duyması değil, sevgi adı altında değerlerimizin kirletilmesidir.
Yavuz Bülent Bâkiler… Kendisi edebiyat alanında önemli eserler vermiş değerli bir sanatçımızdır. Öyle bir inanışı, öyle bir sözü var ki çağımızdaki sahte sevgilerden rahatsızlık duyan herkesin gönlüne dokunacağına eminim.
Şöyle diyor:
“Ah aşkı ve sevgiyi sokak yosmalarının ve bıçkınlarının ayakları altında boğazlayan ve bir neslin bütün idrakini, bütün inceliğini, bütün ar duygusunu çekip koparan Batı zihniyeti! Ve ah o zihniyetin, mübarek Anadolu topraklarına bile yavaş yavaş uzamaya başlayan çirkin gölgesi.”
Çocukluk çağında başlayan ve gençlikte had safhaya ulaşan bu “sevgililik, flört” dediğimiz mevzudan yakınıyor. Ne kadar da haklı bir serzeniş, öyle değil mi? Özellikle “Aşkı ve sevgiyi sokak yosmalarının ve bıçkınlarının ayakları altında boğazlayan” kısmı tam manasıyla yüreğime işliyor.
Tekrar tekrar söylüyoruz.
“Seviyoruz, aşığız” kılıfıyla yapılan hiçbir ahlaksızlık, hiçbir rezillik, hiçbir hadsizlik kabul edilebilir değildir. Bizler aşkın da sevginin de ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Daha düne kadar bizi izleyerek ilerlemeye çalışan Batı’dan örnek alıp da nefsinizi sevindirecek, tatmin edecek kılıflar, bahaneler uydurarak kendinizi kandırmayın.
Erkeklere fazlasıyla ilgi duyan kapalı, genç bir kız arkadaşım vardı. Bir gün bir sevgilisi oldu. Sürekli buluşmaya, her gün görüşmeler yapmaya başladılar. El ele tutuştuklarına, sarıldıklarına pek çok kez şahit oldum. Ona, “Allah yasaklıyor,” dedim. “Bu yaptığın düpedüz zina.”
Ne kadar yanlış bir durum içinde olduğunu her fırsatta anlatmaya çalıştım. “Seni kullanıyor, değer veriyormuş gibi gözükse de temiz düşüncelere sahip değil” gibi sözlerle çok diller döktüm ama her seferinde çok sevdiğini, vazgeçemeyeceğini falan söyleyerek gerçeklerden kaçtı.
Bu bataklığa düşen insanların sayısını artık bilmiyoruz. Hatta ve hatta bu saçmalığı yapmayanlar parmakla gösterilebilecek kadar az. Ne üzücü, ne biçare bir durum.
Düşünüyorum da, insan niçin kendini bu kadar aşağı bir duruma sokar, anlam veremiyorum. Her şeyin bir zamanı var. Allah’ın çizdiği sınırlar çerçevesinde yaşamak; sevip, helalini beklemek aslında o kadar keyifli ki bunu genç arkadaşlara uzun uzun anlatabilmek lazım. İki günlük sevgililerdense bir kişiye âşık olup onun sevdasını gönülde taşımak, korumak ve Allah’ın onu sana nasip edeceği günü beklemek ne de yüce bir davranış! Bütün sahteliklerden, kirliliklerden uzak… Bunları anlatalım, gösterelim, örnek olalım ki hem dini güzelce yaşayıp, yasaklardan kaçıp hem de huzurlu bir hayat sürülebileceğini göstermiş olalım inşallah. Zira öyle bir hâl aldık ki insanlar, “Sevdiğimden başkasını gözüm görmüyor, Allah’ın onu bana helal kılacağı günü bekliyorum” diyenlere iyi gözle bakmıyor. E tabii, kendilerinin yaptığından farklı ve daha güzel bir davranış görünce hemen anlayamıyorlar.
Lütfen…
Özellikle genç arkadaşlar… Emin olun hayatta, bir karşı cinse duyduğunuz sevgiyi rezilliğe çevirmekten başka tadacağınız çok daha güzel, çok daha saf, anlamlı duygular var. Yolumuzu onlara çizersek yaşadığımızın bir anlamı olur. İnsan sevgilisi-flörtü olmadığı için değil, hayatın anlamını kavrayamadığı için ölür.
Sevecekseniz de adam gibi sevin. Değerlerimizi aşağılamadan, ayaklar altına almadan!
Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara lâyıktır. Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara yakışır. Onlar, iftiracıların kendileri hakkında söylediklerinden uzaktırlar; onlar için bir bağışlama, değerli bir nasip vardır. (Nur Suresi 26. Ayet)