Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Dinî Başa Çıkma Konusunda Sabır Duygusunun Yeri ve Rolü

Dinî başa çıkma, kişinin inancını ilave ederek hayatın zorluklarına karşı bilişsel, duyuşsal ve davranışsal bakımından mücadele etmesidir. Başka bir ifadeyle dinî başa çıkma, bireyin hayatta karşılaştığı zorluklarda dinî temelli bilişsel, duyuşsal ve davranışsal stratejileri kullanmasıdır. Bu şekilde birey, inançtan destek alarak stres ve kaygıyla başa çıkma yoluna gitmektedir.

Dinî başa çıkmada şu sorular önem arz eder. Yaşanan problemlerin çözümünde dinîn yeri ve rolü nedir? Böylesi bir süreçte din bireye nasıl yardımcı olur? Dinî başa çıkma bir süreç işidir. Bireyin başa çıkma sürecinde üç eğilim gösterdiği kabul edilmektedir. Bunlardan birincisi kendi kendini idare etme eğilimi: Kişi burada Tanrı’dan yardım isteme yoluna gitmeden, önündeki kaygı veren problemi bireysel imkânlarıyla çözme eğilimindedir. Bu süreçte kişi aktif, Tanrı pasiftir. İkincisi kararı başkasına bırakma eğilimi: Kişi burada problemin çözümünde tanrıyı aktif, kendisini pasif hale getirmiştir. Kendisi hiçbir eylemde bulunmaksızın problemin çözümünde müdahaleyi tamamen Tanrı’dan beklemektedir. Halk dilindeki “alın yazım, kaderim böyle yazılmış, kaderim buymuş” cümleleri bu durumu tanımlayan ifadelerdir. Üçüncüsü işbirlikçi eğilim: Kişi burada Tanrı ile, deyim yerindeyse, işbirliği içindedir. Her iki taraf da aktiftir. Problemlerin çözümünde beraber iş görmektedirler.

Dinî başa çıkmada hayatın zorlukları karşısında kişinin altı farklı dinî başa çıkma etkinliğine başvurduğu tespit edilmiştir.

  1. Manevi Temelli Başa Çıkma
  2. İyi Davranışlarda Bulunma
  3. Dinî Destek
  4. Dinî Yalvarma
  5. Dinî Memnuniyetsizlik
  6. Dinî Kaçınma.

Ayrıca dinî başa çıkmayı, olumlu dinî başa çıkma ve olumsuz dinî başa çıkma olarak da kategorize edenler var. Olumlu dinî başa çıkmada kişi, kutsalıyla/tanrısıyla güvenli bir ilişki içerisindedir. Olumsuz dinî başa çıkmada ise kişi, kutsalıyla gergin, mücadele ve çatışma içerisindedir. Hayatın zorluklarına bir anlam yükleyen Müslüman birey, bu süreçte genellikle dinsel başa çıkma yöntemlerini kullanır. Hayatın stres verici yoğunluğu ile dinî yönelimin pozitif bir ilişkisi vardır. Bu durum, kişiye psikolojik sağlamlığı da beraberinde getirmektedir. Dinî inanç ve ibadetler, zorlanan kişi de psikolojik bir sağlamlık ve rahatlama imkânı sağlamaktadır. Başa gelen sıkıntı, musibet ve belalar karşısında dirençli ve metin olma hali anlamlarına gelen sabır ile kişinin acı karşısındaki otokontrolü kastedilmektedir. Bazıları kişinin bela, musibet ve acı karşısında öfkesini kontrol ederek, bu bekleme, yani sabır halini ikiye ayırmaktadır. Bunlar aktif sabır ve pasif sabırdır.

Aktif sabırda bir mücadele durumu vardır. Aktif sabırda yaşanan olaylar karşısında ruhsal bir dayanmadan ziyade, yakınmayı bırakarak, bir çözüm üretme aşamasından bahsedilebilir. Kişinin içinde bulunduğu durumu sakin ve metin bir şekilde karşılaması aktif sabrın göstergesidir. Aynı zamanda kişi burada, yaşama tutunma çabası içerisindedir. Pasif sabırda ise duygusal öğeler ön plana çıkmakta, zihinsel ve davranışsal alan örselenmektedir. Artık bekleme ve olayı kabullenme hali aktiftir. Pasif sabır da kişinin öfkesini ve tepkiselliğini kontrol imkânı yoktur.

İslam düşüncesinde sabır konusu ve kavramı farklı boyutlarıyla ele alınmıştır. Bunlar, bilişsel/ilmi sabır. Duygusal/hal sabır. Davranışsal /ameli sabır. Bazı İslam düşünürleri de sabrı, kolay olan sabır ve zor olan sabır olarak iki tür üzerinden değerlendirmişlerdir. Kolay olan sabır, bireyin benliğine ağır gelmeyen sabırdır. Kişinin üstesinden daha rahat gelebileceği alanları kapsar. Zor olan sabır, kişinin benliğine (zihinsel, duygusal ve davranışsal) ağır gelen olaylar karşısındaki sabır halidir. Bazı Müslüman düşünürler de sabrı, bedensel/cismani ve psikolojik/ruhani acılara katlanabilme hâli olarak değerlendirmişlerdir. Bazıları da sabrı, zorunlu sabır ve seçmeli sabır olarak ikiye ayırarak değerlendirmişlerdir. Seçmeli sabır, arzuların kontrolüdür. Zorunlu sabır/tasabbur, maruz kalınan olumsuzluk haline direnmektir. Örneğin Hz. Yusuf’un kendisine teklif edilen zina olayına hayır demesi seçmeli sabırdır. Kardeşleri tarafından kuyuya atılması ve sevdiklerinden uzun süre ayrı kalması karşısındaki tavrı zorunlu sabırdır yani tasabburdur.

Bazı Müslüman düşünürler ise sabrı, uzun süreli sabır ve kısa süreli sabır olarak ayırmışlardır. Uzun süreli sabır, yaşlılık, ağır/ kronik hastalık, engellilik, sosyal ve ekonomik zorluklar, sevilen birinin ölümü gibi önemli sınama deneyimlerini tecrübe ederken yaşanılan sabır halidir. Kısa süreli sabır ise kısa süreli hayal kırıklıkları ve sıradan problemler yaşarken, uzun mücadeleler gerektirmeyen sabır halidir. Bazı düşünürler de sabır olgusunun yapısını açıklama yoluna gitmişlerdir. Bunlara göre sabır olgusun yapısı üç modelden oluşur. Bu modellerin çatı kavramı gecikmedir. Gecikmeyi de, bireyin arzuladığı yaşam standardına ulaşma süreci olarak tanımlamışlardır. Bu üç model şunlardır: Gecikmenin sebebinin anlaşılması, gecikmenin sebebinin sorumluluğu ve gecikmenin sebebinin değerlendirilmesidir. Kişi sabırlı biriyse gecikmeyi kendi yapıp etmeleriyle yorumlar. Ancak kişi sabırsız biriyse gecikmenin kaynağını hep dışarıda arar.

Görüldüğü üzere sabır kavramı başa çıkma kavramı kadar geniş bir kullanım alanına sahip değildir. Daha çok dînî ve ahlâkî kökenli duygusal, bilişsel ve davranışlar boyutları olan ve psikolojik bir süreci de kapsayan bir kavramdır. Başa çıkma daha çok ihtisas gerektiren bir durumdur. Sabır ise, dinî başa çıkma kavramının alt bir kavramıdır. Eğer kişi, dinî başa çıkmada olumlu bir sürece evrilmişse, buna sabır denilebilir. Bu bireyde sabır hali baskındır. Olumsuz bir dinî başa çıkma süreci yaşayan birey için ise sabırsızlık hali baskındır. Bu birey, hayatta problemler ile karşılaştığında işlediği günahlardan dolayı Tanrı tarafından cezalandırıldığına inanır. Bu hali yaşayan birey, hayatta bir problemle karşılaştığında Tanrı’ya daha yakın olmaya çalışır.

Son olarak, her iki hali de (dinî başa çıkma ve sabır) göz önünde bulundurmak gerekirse, dinî başa çıkma ve sabır sürecinde bireyler bazı kimliklere bürünebilmekteler. Dinî başa çıkma ve sabrın ilk aşamasında kişi bir şaşkınlık hali yaşar, ansızın gelen ölümler gibi ve şaşkınlık kimliğine bürünür. Bazen de bu süreçte kişi, özgürlüğü ve sorumluluğu konusunda ikilemde kalarak bir kaygı halini yaşar ve kaygılılar kimliğine bürünür. Bazen kişi sabır ve dinî başa çıkma bağlamında öfke hali yaşar ve öfkeli kimliğine bürünür. Burada durumu içe atma süreci de yaşanabilir. Bazen de kişi bu süreçte hayatın zorluklarıyla mücadelede sessizlik hali yaşar ve suskun kimliğine bürünür. Burada yaşanan hüzün hali sükûnetli bir histir. Bireyi ham halinden alır pişirir ve olgunlaştıran bir suskunluk sürecine taşır. Bazen de birey yaşadığı bu süreçte kadere boyun eğen ve yaşadıklarının ardılını sorgulamadan kabul eden bir hal yaşar ve teslimiyetçi bir kimliğe bürünür.

Exit mobile version