İSLAM GELENEĞİNDE EBEVEYNİN ÇOCUKLARINA KARŞI İLK GÖREVLERİ
Giriş
İnsanoğlu bu dünya hayatına gelirken hayvanlardan farklı olarak hiçbir şey bilmez iken doğar. Kur’an-ı Kerim bu gerçeği şöyle ifade eder: “Siz hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı, şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”[1] Hz. Peygamber de bir hadisinde bu gerçeği teyit etmektedir: “İnsanların (işlenmemiş) madenler gibidir, aynen altın ve gümüş madeni gibi, Cahiliye döneminde en hayırlılarınız, İslam’a girdikten sonra da en hayırlı olanınızdır.”[2] Dolayısıyla Peygamberlerin gönderiliş hikmetlerinden birisi, insanları tezkiye etmek, terbiye etmek, yani eğitmektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim: “İçlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, onları tezkiye eden, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur.”[3] İfadesiyle bu gerçeği vurgular. Dolayısıyla Hz. Peygamber de bir hadisinde kendisi hakkında: “Ben muallim olarak gönderildim.[4] demiştir.
İslam Dini, ebeveyne, çocuklarına karşı dünyaya geldikleri andan itibaren birtakım görevler yüklemiştir. Hadislerde anlatılan bu görevler nelerdir? Yazımızın kapsamı ve çerçevesi içerisinde konuları derli toplu bir şekilde işleyebilmemiz için sırasıyla, ‘İnsanoğlunu Geçirdiği Hayat Safhaları’, Ebeveynin Çocuklarına Karşı İlk Görevleri’, şeklinde toplanmıştır.
Yazımızda ebeveynin çocuklarına karşı görevlerinin neler olduğu temel hadis kaynaklarında araştırılmış ve kapsamlı bir şekilde ortaya konulmuştur. Ayrıca kullandığımız temel hadis kitapları yanında din eğitimiyle ilgili yapılmış bazı çalışmalara da başvurulmuştur.
- İnsanın Hayat Safhaları
İnsanın dünya hayatında vücut bulması açısından iki aşaması vardır. Birisi doğumdan önceki ana rahminde oluşum/teşekkül safhası, diğeri de doğumdan sonraki safhadır. Kur’an-ı Kerim’de insanın dünya hayatında geçirdiği safhalar şöyle anlatır: “Sizi bir cins topraktan, sonra bir meniden, sonra bir kan pıhtısından yaratıp, sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli (olgun) bir çağa erişmeniz, sonra da yaşlılar olmanız için yaşatandır O’dur.[5] Diğer bir ayet-i Kerime’de: “Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varır”[6] şeklinde belirtilmektedir. Yine bir ayet-i celîlede ise: “Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardında güçsüzlük ve ihtiyarlık veren Allah’tır”[7] diye ifade edilmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber kıyamet günü nelerden sorulacağımızı haber veren hadisinde: “Kul, kıyamet günü dört şeyden hesaba çekilmediği müddetçe ayağı kaymaz, ömrünü nerede geçirdiği, gençliğini nerede tükettiği……”[8] ifadesiyle, insanın gençlik döneminin önemine dikkat çekmiştir.
Bu ayeti kerimelerin ve hadisin ışığında hayat safhalarımızı şu şekilde sıralayabiliriz: a- çocukluk), b- ergenlik, gençlik, c- Olgunluk (Kühulet). Gençliğin uzantısı olan olgunluk safhasının başı ve sonu kişiye göre değişebilmektedir. Bu da gençlik ve olgunluk safhasının sonudur diyebiliriz. d-İhtiyarlık, 60, 70 yaşları. e) Herem, yani saçları ağarıp, insan zafiyetinin ortaya çıktığı düşkünlük dönemidir[9] ki, neticede ilk safhaya döner. Böylelikle dünya hayatı sona erer.
- Hadislerde Doğan Çocuğa Karşı Ebeveynin İlk Görevleri
Çocuğun dünyaya gelmesiyle iki eş birer anne ve baba olurlar. Allah’ın bir hibesi olan bu yavru anne ve babasının gözlerinin nuru olur. Cenâb-ı Hakkın kendilerine bahşettiği merhamet -şefkat ve sevgi duygularıyla çocuklarına bağlanır ve onu en güzel bir şekilde ve en olumlu şartlar altında yetiştirmeğe çalışırlar. Bu nedenle bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Her doğan çocuk fıtrat üzerine doğar, Ebeveyni onu ya Mecusi ya Yahudi ya da Hıristiyan yapar.” [10] Hz. Peygamber bu hadisinde, doğan çocuğun fıtrat üzerine doğduğunu, ancak anne ve babası çocuğunu yetiştirirken mensup olduğu dinin prensiplerine göre yetiştirdiğini belirtmek istemiştir.
Bir anne ve babanın gerek kız ve gerekse oğlan çocuğunun terbiyesine başlamadan önce ilk görevleri, yavrularını eğitmeye uygun bir çevreyi tercih etmeleridir. Yoksa çocuklarını yaşadıkları çevrenin koşullarına göre yetiştirmek zorunda kalacaklardır.
2.1. Kulağına Ezan Okumak ve Güzel Bir İsim Koymak
Bu başlığımızda dünyaya yeni gözlerini açmış bir yavruya karşı anne ve babanın ortak olacağı ilk görevleri üzerinde durulacaktır.
Doğan çocuğun kulağına ezan okuma konusunda gelen bazı hadislerde, Hz. Peygamberin, torunu olan Hasan’ın kulağına ezan okuduğu nakledilmiştir.[11] Doğan çocuğun dünya geldiğinde, ilk duyduğu şeyin ezan olmasının önemine dikkat çekilmektedir. İnsan kimliğinin oluşmasına en önemli etkenlerden birisi de sahip olduğu ismidir. Kişi ismiyle müsemmadır denilmiştir. Yani çocuğa verilen isme paralel davranması ümidiyle ismini alır. Dolayısıyla çocuğun kulağına ezan okuduktan sonra güzel isimlerden bir isim koymak anne ve babanın görevidir. Bir hadisi şerifte: “Allah’a en sevimli gelen isimler Abdullah ve Abdurrahman’dır” [12] diye rivayet edilmiştir. Kaldı ki dini ve milli değerlerimizi yansıtan isimleri koymak, çocuğun iyi bir insan olma niteliğini kazanmasına yardımcı olacaktır. Çocuğun yedinci gün belli bir isim ile isimlendirilmesine dair bazı hadisler vârid olmuştur.[13] Bir rivayette de: “Kıyamet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın ismiyle çağırılacaksınız. Öyle ise, isimlerinizi güzel koyun” [14] diye buyurmuştur.
2.2. Tahnîk[15] Yapılarak Dua Etmek
Hz. Peygamber döneminde Sahabîler yeni doğan çocuklarını Hz. Peygambere götürüp çocuklarına tahnîk yapmasını ve onun için hayır ve bereket duasını talep etmekteydiler.[16] Tahnîk uygulamasının müstehap olduğuna işaret eden bazı hadisler varit olmuştur.[17]
2.3. Yedinci Günü Akîka Kurbanı Kesmek
Hadislerde dünya gelen çocuk için nimete şükranın sevinç ve sürurun bir ifadesi olarak akika kurbanı kesileceği Hz. Peygamberden sabit olmuştur.[18] Akika kurbanı çocuk doğduğu günden büluğ çağına kadar kesilebilirse de ilk günlerde özellikle de doğumunun yedinci gününde kesilmesi müstehap kabul edilmiştir. Ne var ki, akika kurbanı kesmenin hükmü konusunda ilim adamları arasında ihtilaf edilmiştir. Hanefi alimlere göre akika kurbanı kesmek mubah iken, cumhur alimler bunu müekked bir sünnet sayarak meşru bir ibadet olarak görmüşlerdir. Meşru olduğunu söyleyen alimlerin delillerine gelince, hadislerin bazı lafızlarında bu ibadetin kişinin seçeneğine bırakılmış olmasına dayanmaktadır. Eğer vacip olsaydı, kişinin inisiyatifine bırakılmazdı demişlerdir.[19] Ancak akika kurbanının sadaka mesabesinde olduğundan ve sadakaların da doğmuş olan çocuğun başına gelebilecek beklenmedik bela ve musibetlerin, kazaların defedilmesine vesile olacağı hikmeti[20] göz önünde bulundurulduğunda, akika kurbanının her halükârda kesilmesi görüşü daha ağır basmaktadır.
2.4. Çocuğun Saçını Tıraş Edip Ağırlığınca Sadaka Vermek
Yeni doğan çocuğa ebeveynin görevlerinden birisi de doğumun yedinci günü saçını tıraş edip ağırlığınca tartıp fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine altın veya gümüş sadaka olarak verilmesidir. Hz. Peygamber torunu Hz. Hasan dünyaya geldiğinde kızı Hz. Fatıma’ya “Saçını kesip ağırlığınca gümüşü miskinlere ve ehl-i Suffe’ye sadaka ver”,[21] diye buyurmuştur. Fıkıh alimleri bu uygulamanın hükmü konusunda ihtilaf etmişlerdir. Cumhur alimler bunun müstehap olduğunu savunurken Hanefî alimler ise, mubah olduğu görüşündedirler.[22]
2.5. Sünnet Ettirmek
Buhari ve Müslim’de gelen rivayette: “Beş şey fıtrattandır veya “On şey Peygamberlerin sünnetindendir, bunlardan birisi de sünnet olmaktır”[23] hadisi bu uygulamanın Peygamberlerin sünneti olduğunu göstermektedir. Nitekim bu sünnetin bize İbrahim (a.s.)’ dan intikal ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla çocukları sünnet ettirme uygulaması semavi dinlerde olduğu gibi daha önceki medeniyetlerde M. Ö. 4000’li yıllarda eski Mısırlılarda var olan bir gelenektir.[24] Çocuğu sünnet ettirmenin sağlık yönünden önemli olduğu ve koruyucu etkisinin olduğu vurgulanmıştır.[25] Sünnet ettirmenin yaşı konusunda bazı hadislere dayanarak doğumunun yedinci günü müstehap gören mezhep alimlerinin yanında, temyiz ile büluğ çağları arasında bunun daha uygun olacağını söyleyen fakihler de bulunmaktadır.[26]
2.6. Çocuğu Süt Emzirmek
Dünyaya gelen bir çocuğun her şeyden önce sağlığı çok önemlidir, dolayısıyla çocuğun gıdasına çok dikkat edilmeli, bilhassa anne sütünün verilmesi sağlanmalıdır. Annenin hastalıklı olmadığı ve sütü olduğu müddetçe, çocuğunu dünyaya getirdikten sonra belirli bir yaşa kadar onu emzirmesi İslam hukukuna göre çocuğun hakkıdır. Kur’an-ı Kerim’ de: “Emzirmenin tamamlanmasını arzu eden (anne ve baba) için, anneler çocuklarını iki yıl emzirirler,…”Eğer anne ve baba karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, sünnet anneye vermeyi sözleştiğiniz miktarı iyilikle vermeniz şartıyla üzerinize beis yoktur.”[27] Ayet-i kerimeden anlaşıldığı üzere anne, emzirme süresini iki yıla tamamlamak zorunda değildir. Ayrıca ebeveyn, gerekirse çocuklarına süt anne de bulabilir. Sütün, çocuğu besleme konusunda ne kadar ideal bir besin olduğu, onu birçok hastalıklardan koruduğu ve dirençli kıldığı bugün tıbben bilinen bir husustur.[28] Bununla birlikte, çocuğun çeşitli hastalıklardan korunması için aşılarının vaktinde yapılmasına dikkat edilmelidir.
Sonuç
İnsanoğlunun dünyaya geldiği andan itibaren yaşadığı hayat safhalarında birçok birikim ve tecrübeye sahip olur. Sözü edilen birikim ve tecrübenin büyük bir kısmı aldığı terbiyenin bir ürünüdür.
Yazımızda doğumundan itibaren ebeveynin çocuklarına karşı, temiz bir çevrenin tercih edilmesi yanında, kulağına ezan okuma, isim takma ve tahnik, saçını tıraş edip ağırlığınca sadaka verme, akika kurbanı kesme, süt emzirme ve sünnet ettirme gibi görevleri temel hadis kaynakları referans alınarak bilgi verilmiştir. Söz konusu görevlerin önemine vurgu yapılmıştır.
Kaynakça
Abdülbasit, Seyyid Muhammed, “Çocuk Eğitiminde Peygamberimizin Metodu”, Beka Yay.,
İstanbul, 2008.
Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdillah eş-Şeybânî, “el-Müsned”, I-VI, el-Mektebu’l-İslamî,
Beyrut, 1985.
Beyhâkî, Ahmed b. Hüseyin, Şu’abu’l-Îman, Neş. Said b. Besyûnî, Beyrut, 1990
Buhârî, Muhammed b. İsmail, “el-Câmiu’s-sahîh”, I-VIII, İstanbul, yy., 1979.
Ebû Dâvud, Süleyman b. El-Eş’as es-Sicistanî, Sünen Ebî Dâvûd, I-V, Humus: yy.,1969.
Esmâ bt. Muhammed, İbrahim Âlu Talib, Ahkamü’l-mevlüd fi’l-fıkhi’l-islami, Riyad, Daru’s-
Sumey’î, ts.
Gök, Bilal Semavi Dinlerde Sünnet Geleneği, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,
Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri, 1995.
Güler, Zekeriya “Tahnîk”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2010,
XXXVIIII/416.
Gümüştakım, Raziye Ş., Hilal D. Aksoy, Saide E. Cebeci, Serdal Kanuncu, Lütfullah Çakır,
“Erdinç Yavuz, 0-2 Yaş Çocuklarda Beslenme Alışkanlıklarının Değerlendirilmesi:
Çok Merkezli Çalışma”, Fam Pract Palliat Care, Cilt: 2/1, 2017.
İbn Ebi’d- Dünyâ, Ebu Bekr Abdullah b. Muhammed, Mekarimu’l-ahlâk, thk. Muhammed
Abdulkadir Atâ, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1989.
İbn Kayyim el-Cevziyye, Tuhfetu’l-mevdûd bi ahkami’l-mevlûd, Beyrut, yy., ts.
İbn Mâce, Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, “es-Sünen”, I-II, thk. Muhammed Fuâd Abdu’l-
Bakî, Kahire, 1972.
Müslim b. Haccâc, Ebu’l Hüseyin el-Kuşeyrî en-Nisâbûrî, el-Câmiu’s-sahîh, 5 Cilt. thk.
Muhammed Fuâd Abdulbâkî. Kahire: y.y., 1991.
Nebi, Bozkurt, “Sünnet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2010,
XXXVIII/157-159.
Nesâî, Ebu Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb b. Bahr, es-Sünenü’l-Müctebâ, I-VIII, Kahire,
1383.
Oflaz, Abdulhalim, “Çocuk Eğitimi/Terbiyesinde Nebevi Metod”, İstanbul Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı. 11, Yıl. 2017, ss. 287-306.
Satı Eser, R., Sünnetle İlgili Kanser Problemleri, İstanbul, yy., 1966.
Said Radinî, Eşvak, “Doğumun İlk Haftasında Bebek ile İlgili Hükümler”, Çev. Abdülkadir
Şanalmış, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Sayı. 35, Yıl. 2020, ss. 679-702.
Taberanî, Ebu’l-Kasim Süleyman b. Ahmed, “Mu’cemü’l-kebir”, I-XXIII, thk. Hamdi
Abdülmecid es-Silefi, Mektebetü’l-Ulum ve’l-Hikem, Medine, 1985.
Tirmizî, Ebû Îsâ Muhamed, Sünenü’t-Tirmizî, I-V, thk. Ahmed Muhammed Şakir, Dâr İhyau’t-
Türâsi’l-Arabî, Beyrut, 2002.
[1] Nahl, 78.
[2] Buhârî, Muhammed b. İsmail, “el-Câmiu’s-sahîh”, I-VIII, İstanbul, yy., 1979; Enbiyâ 2; Müslim b. Haccâc Ebu’lHüseyin el-Kuşeyrî en-Nisâbûrî, el-Câmiu’s-sahîh, 5 Cilt. thk. Muhammed Fuâd Abdulbâkî. Kahire, y.y.,
1991, Birr, 160.
[3] Al-i İmran, 164.
[4] İbn Mâce Ebû Abdullâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, Sünen İbn Mâce, I-II, thk. Muhammed Fuâd Abdulbaki, Dâru İhyâ, 1972, Sünne, 17.
[5] Mümin, 67.
[6] Ahkâf, 15.
[7] Rûm, 54.
[8] Taberanî, Ebu’l-Kasim Süleyman b. Ahmed, “el-Mu’cemü’l-kebir”, I-XXIII, thk. Hamdi Abdülmecid es-Silefi, Mektebetü’l-Ulum ve’l-Hikem, Medine, 1985, I/48.
[9] Bkz. Abdulhalim Oflaz, “Çocuk Eğitim/ Terbiyesinde Nebevi Metod”, İğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı. 11, Yıl. 2017, ss. 287-306, 292.
[10] Buhârî, Cenaiz, 80; Müslim, Kader, 22, 25.
[11] Ebû Dâvud, Süleyman b. El-Eş’as es-Sicistanî, Sünen Ebî Dâvûd, I-V, Humus, yy.,1969, Edeb, 106-107, Edâhi, 21; Tirmizî Ebû Îsâ Muhamed, Sünenü’t-Tirmizî, I-V, thk. Ahmed Muhammed Şakir, Dâr İhyau’t- Türâsi’l-Arabî, Beyrut, 2002,Edâhi, 16
[12] Ahmed b. Hanbel, Ebû Abdillah eş-Şeybânî, “el-Müsned”, el-Mektebu’l-İslamî, Beyrut, 1985, VIIII/124, Ebû Dâvûd, Edeb, 61
[13] Nesâî, Ebu Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb b. Bahr, es-Sünenü’l-Müctebâ, I-VIII, Kahire, 1383, Akîka, 4.
[14] Ebû Dâvud, Edeb, 69.
[15] Tahnîk: Hurmanın ağızda çiğnenip çocuğun damaklarına sürülmesidir. Bkz. Zekeriya Güler, “Tahnîk”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2010, XXXVIIII/416.
[16] Müslim, Tahâret, 101, Âdâb, 27.
[17] Buhârî, Akika, 1, Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III/182.
[18] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, II/182.
[19] Detaylı bir şekilde Bkz. İbn Kayyım el-Cevziyye, Tuhfetu’l-mevdûd bi ahkami’l-mevlûd, Beyrut, yy., ts., 77; Esma bt. Muhammed İbrahim Alu Talib, Ahkamü’l-mevlüd fi’l-fıkhi’l-islami, Riyad, Daru’s- Sumey’i,,ts, 527-535.
[20] Bkz. Randa Abdülhamid, https://mqaall.com/wisdom-aqeeqah-baby/, 04/07/2020; Efnan Ebu Mufrih, 07/09/2020, https://mawdoo3.com/ما الحكمة- من- العقيقة
[21] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V/163.
[22] Bkz. Eşvak Said Radinî, “Doğumun İlk Haftasında Bebek İle İlgili Hükümler”, Çev. Abdülkadir Şanalmış, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, Sayı. 35, Yıl. 2020, ss. 679-702, 692.
[23] Buhârî, Libas, 64, İstizan, 51; Müslim, Taharet, 16.
[24] Detaylı bilgi için bkz. Bilal Gök, Semavi dinlerde Sünnet Geleneği, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri: EÜ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1995, 10, 15, 20, 30, 35, 38, 43, 46,
[25] Bkz. R. Sati Eser, Sünnetle İlgili Kanser Problemleri, İstanbul, 1966, 528, 572.
[26] Bkz. Nebi Bozkurt, “Sünnet”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2010), XXXVIII/157-159.
[27] Bkz. Bakara, 233.
[28] Detaylı bir şekilde bkz. Raziye Ş. Gümüştakım, Hilal D. Aksoy, Saide E. Cebeci, Serdal Kanuncu, Lütfullah Çakır, Erdinç Yavuz, “0-2 Yaş Çocuklarda Beslenme Alışkanlıklarının Değerlendirilmesi: Çok Merkezli Çalışma”, Fam Pract Palliat Care, Sayı. 2/1 Yıl. 2017, 1-8, 4.