Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…
Tanım:
İyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışma yönündeki faaliyetler için kullanılan dini, ahlaki ve hukuki bir tabir.
Maruf:
İslam’ın hükümleri, genel prensipleri ve emirleri uyarınca yapılması ve söylenmesi gereken her söz ve fiile, İslam’ın hoş gördüğü her şeye maruf denir.
Münker:
Marufun yani iyiliğin zıddı olan münker, inkâr edilen, reddedilen, kabul olmayan, makul olmayan, şer’i olarak işlenmesi doğru bulunmayan terim.
Emir bir işin yapılmasının istendiğini ifade ederken, nehiy bir işten kaçınılmasının istendiğini ifade eder. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu konuyla alakalı birçok ayet-i kerime bulunmaktadır:
‘‘İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.’’ (Al-i İmran Suresi, 104. Ayet)
Ayet-i kerimede açıkça belirtildiği gibi yaşadığımız toplumda içimizden mutlaka birilerinin iyiliği yaymaya çalışıp kötülükten sakındırmaya çalışması gerekmektedir ki, bu aynı zamanda farz-ı kifaye hükmündedir. Müslüman nemelazımcı olmamalıdır. Ümmet olarak bizler birbirimizden sorumluyuz. Birbirimizin derdiyle dertlenmek, yaralarını sarmak, sıkıntısını gidermek, doğru yola sevk edip kötü hâl üzerindeyse uyarmak zorundayız. Dünya ve ahiret hayatımızı güzelleştirmek için emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker prensibi önem arz etmektedir.
İyilik yapmak, iyiliği emretmek, iyiliği yaymak dünyamızı güzelleştirir, sosyal hayat düzenini sağlar.
Peki, ahiretteki karşılığı?
‘‘Kim bir iyilik yaparsa, ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa, o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez.’’ (En’am Suresi, 160. Ayet)
‘‘Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar.’’ (Kasas Suresi, 84. Ayet)
Bizler iyiliği yaymak için uğraşmalıyız ki kötülükler yayılmasın. Ayrıca ortada kötülük varsa sessiz kalmamalı, engel olmalıyız. Konuyla alakalı bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (binler salât ve selâm olsun) şöyle buyurmuştur:
‘‘Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.’’ (Müslim, İman 78)
Peki, kötülük karşısında tepki gösterirken ölçümüz ne olmalı?
Öncelikle kendimizi başkalarından üstün görmeyelim; bireylerin günahlarını, ayıplarını araştırmayalım; onları başkalarının yanında eleştirmeyelim. Kırıcı değil, yapıcı olalım. Hüsrana uğrayanlardan olmamak için birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye edelim. Asr Suresi’nde öyle emretmiş Rabbimiz:
‘‘Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (onlar ziyanda değillerdir).’’ (Asr Suresi, 3. Ayet)
Ezcümle:
İnsanoğlu her an zaafa düşebilir fakat toparlanmak, yeniden düzelmek, iyileşmek; önce nefislerimizi terbiye edip daha sonra iyiliğin yayılması için mücadelemize devam etmek zorundayız.
Selam ve dua ile…
Kalemine yüreğine sağlık..
Kalemine sağlık