GİRİŞ
Müslüman toplumlarının yaşadıkları ferdî, ailevî ve sosyal birçok sorunun yanında, içinden çıkamadıkları en büyük sorunlardan birisi de kuşkusuz düzensiz bir yaşam tarzına sahip olmalarıdır. Özellikle de Müslüman gençlerin yaşantılarına baktığımızda, günlük hayatlarının ne kadar düzensiz ve programsız olduğunu görürüz. Bu nedenle birçoğumuzun vakti boşa gidiyor ve şu ana kadar planlayıp da yapmak istediğimiz birçok şeyi gerçekleştiremiyoruz.
Bu ciddi soruna çözümler üretmek maksadıyla hazırladığımız bu yazının yararlı olacağını ümit ediyoruz. Her şeyden önce konuyla ilgili birkaç ayeti zikretmemiz, meselenin ne kadar önem arz ettiğini anlamamız açısından faydalı olacaktır.
- İnsanoğlu Başı Boş Yaratılmamıştır:
﴿أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثًا وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لاَ تُرْجَعُونَ. ﴾
‘Sizi başı boş yarattığımızı ve bize geri döndürülmeyeceğinizi mi sandınız.’ (Mu’minûn 23/115).
﴿أَيَحْسَبُ الْإِنسَانُ أَنْ يُتْرَكَ سُدًى.﴾
‘İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?’ (Kıyâme 75/36).
- İnsanoğlu Cenâb-ı Hakk’ın Arz ettiği Sorumlulukları Yüklenmiştir:
﴿إِنَّا عَرَضْنَا الْأَمَانَةَ عَلَى السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَالْجِبَالِ فَأَبَيْنَ أَنْ يَحْمِلْنَهَا وَأَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْإِنْسَانُ إِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا.﴾
‘Biz emaneti (sorumluluğu), göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi; (bununla beraber onun hakkını tam yerine getirmedi). Çünkü o, çok zalim ve çok cahildir.’ (Ahzâb 33/72)
İşte insan bu sorumlulukları yüklenmesiyle kendisine düzenli bir hayat tarzı yaşamaya zemin hazırlamıştır. Bu yükümlülüğe inanan her Müslümanın bütün hayatını bu şuur içerisinde yaşaması gerekir.
İslam dini hem inanç ve düzen hem muamele ve ahlâk hem de ibadet ve prensip dinidir. Bu yüzdendir ki Kur’an’ı Kerîm bizleri, düzenli ve ilahî prensiplere bağlı olarak yaşamaya çağırmaktadır. Çünkü ilahî olan bu Kitap bir hayat nizamı ve yaşantımızın düsturudur. Nitekim Kur’an’ı Kerîm ve hadis-i şeriflerde konuyla ilgili olarak pek çok deliller bulunmaktadır. Söz konusu deliller, bu meseleyi hem ferdî hem de toplumsal düzeyde ele almaktadır.
a- Ferdi Yaşamda Düzen:
Dinimiz ferdi yaşamda düzene teşvik etmektedir. Hadis-i şerifte:
‘İnsanların en hayırlısı ömrü uzun olup ameli güzel olanıdır. İnsanların en şerlisi de ömrü uzun olup ameli kötü olanıdır’[1] diye buyrulmuştur.
Bir Müslümanın amelinin güzel olması, hayatının programlı, düzenli ve verimli olmasına bağlıdır. Amelinin şerli olması da kötü, düzensiz, ölçüsüz ve verimsiz olmasıyla değerlendirilir.
b- Toplumsal Yaşamda Düzen:
Aynı şekilde dinimiz toplumsal olarak da hayatımızı tanzim etmeyi ve belirli bir program çerçevesinde yaşamayı emretmektedir. Bu konuda en açık ifade:
﴿…وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبِرِّ وَالتَّقْوَى وَلَا تَعَاوَنُوا عَلَى الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ.﴾
‘İyilik ve takva üzere yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın, Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın azabı çok şiddetlidir’ (Mâ’ide 5/2) ayetinde yer bulmakta ve toplumsal olarak hayır ve takva üzere maddî ve manevî sahada yardımlaşmaya çağırdığı açıkça ifade edilmektedir. Bu yardımlaşma düzenli ve organizeli olmayı gerektirir. Ancak bu şekilde Müslümanlar, şer’i te‘âvun (yardımlaşma) çerçevesinde bir şahsî manevî teşekkül edebilirler, yani hizmete açık bir hayır mekanizması oluşturabilirler. Rasûlullah (s.a.v)’in birçok hadislerinde toplumsal olarak yaşamaya teşvik edilmesi de bunun ayrı bir göstergesidir. Örneğin sahih hadislerde,
‘Cemaat rahmettir, bölücük ise azaptır.’ [2] ‘Cemaatle beraber olmaya bakın, çünkü kurt sürüden ayrılanı kapar,’ [3] gibi nebevi ifadeler yer almıştır.
Konunun detayını ileriki başlıklarda göreceğiz.
-
Fert ve Toplum Olarak Düzenli Yaşamanın Gerekçeleri
Meseleyi hem ferdi hem de toplumsal düzeyde ele alan gerekçeler bulunmaktadır. Zikredebileceğimiz söz konusu gerekçeler üzerinde iyice düşünmek, bizi hem ferdi hem de toplumsal bağlamında düzenli bir yaşam tarzına götürecektir:
- Rasûlullah (s.a.v)’in yirmi üç senelik peygamberlik görevinde birçok işleri başarması: Örneğin, insanları İslâm’a daveti, halkını idare etmesi, diplomatik münasebetlerde bulunması, aileleriyle ilgilenmesi, sahâbilerin sorunlarına eğilmesi ve onları eğitmesi, ilim öğretmesi ve yayması, gazvelere katılması ve benzeri işler…
- Bütün bu görevlerin bu kadarlık bir zaman zarfında yerine getirilip müteakiben İslâm’ın Arap yarımadasına yayılması ve tevhit inancının hâkim olması, Hz. Peygamber’in bir program ve düzen çerçevesinde hareket ettiğini göstermektedir. Şayet düzenli bir şekilde çalışmamış olsaydı, başarıya ulaşmak için bir hareket metodu belirlemeseydi, onun bu başarısını belki insanlık göremezdi. Nitekim o Peygamber, aynı zamanda vahiyle yönlendiriliyordu.
- Halife ve sahabeler döneminde Müslümanların birçok işlerinin nizama girdiğini görüyoruz. Örneğin, devlet idaresine ait idari işler, nüfus sayımı ve kamusal düzenleme, ordunun tanzim edilmesi, divan ve beytu’l-mal’in tesis edilmesi gibi kurumların varlığı bunun göstergesidir.
- İlahî emirleri mütalaa ettiğimizde çoğunun, belirli prensiplere, zaman ve şekle, periyodik bir özelliğe sahip olduğunu görürüz. Örneğin, İslâm’ın beş şartının vakitlere, sayılara, şartlara bağlanmış olması ve ibadet konularında belirli uygulamaların getirilmesi bunu gösterir.
- Kainattaki düzenin muhteşem ve nizamlı oluşu, bizleri düzenli yaşamaya çağırmaktadır. Cenâb-ı Hakk’ın kevni ayetlerine baktığımızda bunu rahatlıkla algılayabiliriz. İnsan vücudunun çalışma mekanizması, organlarımızın düzenliği, gece ve gündüzün birbirini takip etmesi, senelik mevsimler, gezegenlerin ve yıldızların fezada belli bir ahenk içerisinde çarpışmadan hareket etmesi ve tabiatta cereyan eden daha birçok olay, bütün eşyanın nizamlı bir şekilde hareket ettiğini göstermektedir. Binaenaleyh kendisini çok akıllı zanneden insanoğlu, bu muhteşem düzeni görüp müşahede ettiği halde, nasıl olur da nizamsız yaşayabilir? Kur’an’ı Kerîm’deki şu ayet bu ilahî düzeni anlatan en açık örneklerden sadece biridir:
﴿إنَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَاخْتِلَافِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لَآيَاتٍ لِأُولِي الْأَلْبَابِ.﴾
‘Göklerin ve yerin yaratılışında, geceyle gündüzün birbiri ardından gelip gidişinde, akıl sahipleri için ibret alınacak deliller vardır.’ (Âl-i- ‘İmran 3/190)
-
Müslüman Toplumlarda Düzensizlik Sorunu
Günümüzde birçok İslâmî yazar Müslümanların düzensizliği konusunda aynı düşünceyi paylaşmaktadırlar. Genel olarak bizim günlük hayatımızda beş vakit namaz hariç, bazı günlük işleri göz ardı edecek olursak, düzenli bir yaşantıya sahip olmadığımızı görürüz. Gerçekten büyük bir sorun arz eden bu hastalığın tedavi edilmesi gerekir. Öyle ise bir Müslüman gerek ferdî ve gerekse toplumsal yaşantısında nasıl düzenli olması gerekir?
Aslında bu sorunun cevabını çoğumuz, az çok bilmekteyiz. Programsız yaşam sorununun çözümü programlı bir hayat yaşamaktır. Başka bir ifade ile kendimizi, uygulamadığımızda sorumlu tutacağımız belli bir programa uyum sağlamadır. Uyum sağlayamamanın tek nedeni aşamadığımız bazı engellerdir. Bu engellerin ne olduğunu belirtmeden önce, önemli olan bir husus daha bulunmaktadır. O da düzenli yaşam için hazırlayacağımız program içerisinde neler olmalı sorusudur. Kanaatimizce bir Müslümanın hem kendisi hem de ailesi için hazırlayacağı günlük veya haftalık programı içerisinde şu uygulamalar yer almalıdır:
a- Rızkını temin edeceği bir iş sahibi olmak,
b- Uykuyu düzenli uyumak (özellikle geç yatmamak),
c- Düzenli beslenmek (sıhhat açısından önemlidir),
d- Faydalı eserler okumak,
e- İlmî ve faydalı sohbetlere katılmak,
f- Hocalarımızdan bazı yararlı ve ilmî dersler almak,
g- Çocuklarımızla ilgilenip onları eğitmek,
h- Ailemizle meşgul olmak,
ı- Akrabalarımızı ve sevdiklerimizi ziyaret etmek,
i- İmkan oldukça insanlara dini öğretmek
j- İbadetle meşgul olmak (namazları vakitlerinde kılmak, camiye gitmek, Kur’an’ı Kerîm okumak, Allah’ı zikretmek, istiğfarda bulunmak, dua etmek gibi salih amellerde bulunmak).
Programla ilgili az önce değindiğimiz uygulamalar bulunmadığı takdirde hayatımız gelişi güzel olur, düzensiz ve verimsiz hale gelir. Ayrıca Allah’ın (c.c) istediği ve Rasûlü’nün (s.a.v) gösterdiği şekilde zamanımızı değerlendirmezsek, bu ihmalimizden dolayı hesaba çekileceğimizi de unutmamamız gerekir. Nitekim Rasûlullah (s.a.v), Kıyamet günü nelerden sorulacağımızı haber vermiştir:
‘Kul, Kıyamet Günü dört şeyden hesaba çekilmediği müddetçe ayağı kaymaz, ömrünü nerede geçirdiği, gençliğini nerede tükettiği, malını nereden kazanıp ve nerede harcadığı, (öğrendiği) bilgiyle amel edip etmediğinden (hesaba çekilecektir.)’ [4]
Yine Peygamberimiz (s.a.v) hadislerinde insanların iki şeyden gafil olduklarını bildirmiştir:
‘İki nimet vardır ki insanlar bundan gafildirler; sağlık ve boş vakit.’ [5]
A- Düzenli Yaşamanın Bize Sağladığı Faydalar:
Düzenli yaşamanın Müslümanın hayatına sunacağı birçok kazanımlar bulunmaktadır. Şöyle ki:
a- Az zamanda çok iş yapma imkanı elde edilir,
b- Başarılamayacak işler başarılır,
c- Kişiye olgunluk ve kimlik kazandırır,
d- Başı bozukluk önlenir,
e- Birçok sorun ve problem kendiliğinden çözülür,
f- Yaşam kalitesi artar.
B- Düzenli Yaşamaya Engel Olan Faktörler:
Müslümanların düzenli yaşamalarını engelleyen birçok faktörler bulunmaktadır. Bunlar bizim vazgeçemediğimiz menfi tutum ve alışkanlıklarımızdır. Birer sorun haline gelen bu tutum ve alışkanlıklar sırasıyla şöyledir:
a- Programlı ve düzenli yaşamayı önemsememek veya sevmemek,
b- İşinde ihmalkâr olmak, örneğin; sözünde durmamak, söz verildiği vakitte gelmemek,
c- Üzerine sorumluluk ve yükümlülük almamak,
d- Çalışıp gayret göstermeden bir şeyi elde etmek (hazırcı olmak),
e- Amelsizlik sorunu (çok konuşup az iş yapmak),
f- Güvensizlik veya güveni yitirmek,
g- Rahatlığa düşkün olmak (tembellik),
h- Hayatta kendisine bir hedef tayin etmemek,
i- Elindeki var olan imkanları kullanmamak veya kıymetini bilmemek,
j- Vaktin ve sağlığın kıymetini önemsememek veya gafil olmak,
k- Bir şeye layık olmadan, kendini ona layık görmek veya kendisine değer verilmesini istemek,
l- Samimiyetsiz ve ihlassız olmak,
m- Ciddiyeti yitirmiş olmak ve ciddiyetsizliği adet edinmek,
n- Kişiselleşmek, toplumdan soyutlanmak, toplumsal hayattan uzaklaşmak,
o- Sosyal medya ile gereğinden fazla meşgul olmak gibi örneklerini çoğaltabileceğimiz faktörleri, maalesef hayatımızın her alanında bütün canlılığıyla görmemiz mümkündür.
SONUÇ
Buraya kadar gerek ferdî ve gerekse toplumsal yaşamda düzenli olmanın önemini anlatılmış, konuyla ilgili gerekçeler özetlenmeye çalışılmıştır. Müslümanların düzensizlik sorununa çare sadedinde bazı çözümler üreterek katkıda bulunmaya gayret gösterilmesi yanında, düzenli yaşamanın Müslümanın hayatına sunacağı kazanımlardan bahsedilmiştir. Buna ek olarak düzenli yaşamımızı engelleyen faktör olarak birçok menfi tutum ve alışkanlıklarımızın bulunduğunu ve hayatımızın tüm alanlarını etkilediğini ifade edilerek bunlar sıralanmıştır.
Aslında burada belirtilen söz konusu menfi tavır ve alışkanlıkların her birisi, günlük yaşantımızda birer sorun olmuş ve toplumumuzu çöküntüye götüren birer manevî hastalık haline gelmiştir. Dolayısıyla her Müslümanın bu manevî hastalıklardan hangisi kendisinde bulunursa bulunsun, ondan kurtulması ve bu konuda duyarlı olması dinî bir zorunluluktur.
Cenâb-ı Hak’tan bizleri, düzenli bir hayat yaşamayı muvaffak kılmasını diler, hesabını kolayca vereceğimiz bir ömür bahşetmesini O’ndan niyaz ederiz. Sözü işitip de en güzel şekilde tabi olanlara selam olsun…
Kaynaklar:
[1] Elbânî, Sahîhu’l-Câmi‘u’s-Sagîr (1/205)
[2] Elbânî, Sahîhu’l-Câmi‘u’s-Sagîr (1/105)
[3] Elbânî, Sahîhu’l-Câmi‘u’s-Sagîr (2/78)
[4] İmam Ahmed Müsnedinde rivâyet etmiştir.
[5] İmam Ahmed Müsnedinde rivâyet etmiştir.