Her zaman olduğu gibi yazımıza başlarken, hâl hatır sorarak başlayalım.
Nasılsınız efendim, iyisiniz afiyettesiniz umarım…
Keyfimizin kâhyasının güzelliğini sorduğumuza göre, deniz kıyısında otururken ufuklara dalar misali konuya giriş yapabiliriz artık.
“Hadi hayallere dalalım” derken, ne güzel bir özgürlük kelimesi kullanıyoruz değil mi? Acaba gerçekten hayallerimize dalabiliyor muyuz, hayallerimizle yağmur misali ıslanabiliyor muyuz yada hayallerimizin kıyısından geçebiliyor muyuz? Sizleri duyar gibiyim. “Çok istedim ama olmadı” …
Herkesin çocukluk, ergenlik yada yetişkinlik döneminde çeşitli hayalleri vardır. Bazılarını gerçeğe dökebiliyorken çoğunun yanından bile geçemiyoruz.
Peki neden?
Cevabı aslında çok açık olsa gerek. Çevremizdeki insanları o kadar çok dinliyoruz ki, kendimizi duyamaz hâle geliyoruz. Belki de kendimize sağır bir insana dönüşüyoruz. Hâlbuki Allah insanı özgür kılmıştır. Hayal kurup gerçekleştirme kudretini bahşeylemiştir. Biz ise hayallerimizi, başkalarının iki dudağı arasına müebbet hapse mahkum eder gibi tıkıyoruz. Hâlbuki biraz cesaret gösterip yola bir yerden başlayabilsek bizim önümüzde kim durabilir ki. O ilk adımı atabilsek neler neler başarabiliriz kim bilir. Ama işte… Ama işte… gibi kelimeler hayatımızda var oldukça o ilk adım bir türlü gelemiyor maalesef.
Çocuklara sorarız değil mi. Büyüyünce ne olmak istiyorsun diye. Genelde bilindik meslekler sırasıyla gelir. Öğretmen, doktor, mühendis vb… Hâlbuki bu meslek hayalleri bile ailelerimizin bizlere biçtikleri hayatın içinde ki ekonomik getirisi olan rollerden ibaret. Acaba gerçekten hayallerimiz bunlar mıydı? Gerçekten istediğimiz şeyler için uykusuz kaldık mı yada saatlerce çaba sarf ettik mi. Kimse inanmasa da ben başaracağım motivasyonuna girdik mi, yada başkalarını dinleyip başka başka hayat rollerinde kimlik bunalımı yaşar hâle mi geldik. Eğer bir şeyi gerçekten çok istiyorsanız onun için ter dökersiniz, tek başına kalmış olsanız bile yolunuzdan dönmezsiniz.
Ben bu durumu daha geçen hafta bir öğrencimde gördüm ve bizzat canlı şahidi olma şerefine nail oldum. Bazen kelimelere döktüğünüz onlarca sayfa yazı, ufacık bir tecrübenin karşısında aciz kalabiliyor. Konumuzun öznesi Veysel arkadaşımız, daha 12 yaşında ve her zaman hukuk okumak istediğini söylerdi. Hep bu konuda çay sohbetleri ederdik kendisiyle. Bir gün ailesi Veysel’e sen hukuk okuyamazsın, beceremezsin gibi yakıştırmalar da bulunmuşlar. Ertesi gün Veysel’i gördüm, yüzü asık, konuşmak istemiyordu. Daha fazla ısrar ettim. Derken konuyu bana açtı. “Hocam, ailem bana hukuk okumayı beceremezsin diye çok laf söylüyorlar.” dedi. Biz bu konu üzerine yaklaşık yarım saat sohbet ettik. Sohbet sonlandığında ise Veysel’in kullandığı söz, “hocam ben kim ne derse desin hukuk okuyacağım hayalimden vazgeçmeyeceğim, mutlu olacağım” olmuştu. Veysel ileri de hukuk okur mu bilmiyorum. Ama 12 yaşında bir çocuğun bu yaşta bu dirayetli, istekli cümleler kurması, insanların hayallerinin peşinden koşma konusunda beni daha da çok ümitlendirdi.
Ve unutmayın ki insan var gelecek inşa eder. İnsan var geleceği perişan eder…
Hayallerinizi gerçeğe dönüştürme kararlılığınız her daim diri olarak büyümesi temennisiyle…
Saygılar. Sevgiler. Selametle kalınız.