İtiraftayım, kalbime sığdıramadığım benliğimle kapına geldim gafletin koynunda çaresizim Allah’ım. Ben yoksunum… Kusurlarımı dile getirmekten korkuyorum. Boynum bükük, acizim kaçışlarım hep sana gelirken nefsimle oyun oynamadım mı? Şimdi neyin nesi bu hüzün? Yorgun ve sualsiz uçan kuşların kanat çırpışı gibi yüreğim. Açılan kapıların yüzüme kapanması ne acı. Kalabalıklar içinde sıradanlaşan ömrümün gölgesi düşüyor hüznüme. Sevincim bile öksüz ve çaresiz…
Mutsuz olma diyor bir ses. Hüznün gözyaşlarını silmek vakti gelmedi mi? Kırılmasın kanatların Rabbim, bir nefes kadar yakın değil mi? Üzülmene razı olmayan şefkati ve merhameti sonsuz olan Rabbin bak ne söylüyor sana. Ser seccadeni otur huzuruna koy gönlünü sevgilinin koyduğu yere.
Peki ben! Neyden ya da kimden kaçıyordum? Kalbimin kıblesinde bir secde kadar ömrümün ahlarıyla geldim kapına. Yüreğim başka diyarlarda gezerken hayatımın her noktasında duraklar koydum hep bir engel arayarak Korkulu rüyaların delik deşik gafletinde yalnızlaştı yüreğim.
Ertelediğim kaygılarımın benliğinde teslimiyeti yaşayamadım. Küle dönen yüreğim bir boşlukta savruldu. Oysa ki kalbimin kıblesine bir secde kadar yakın değil miydin? Söyleyemediklerimin içinde gizliydi Rabbim. Nefs ile nefes arasında ki kısacık ömrümde dikiş tutmayan sevinçlerimin kıblesine bir Seni koydum Allah’ım. Bir mum gibi ateşinle eridim parlayan alevler içinde. Hiçliğe vardım, hem âfâkta hem enfüste. Her şeyde bir sen vardın Allah’ım birde öksüz seccadem.
Muhteşem olmuş, emeğinize yüreğinize sağlık harika kelimelerin ahengini çok beğendim…