İnsan, her daim çevresini anlama ve anladığını eylemlerine nakşetmekle varlığını sürdürür.
Ruhunu ve fikrini hakikat ile besleyip hayatını bunun üzerine dizayn etmesi gerekir. Kısacası varlığı için bir donanıma her daim ihtiyaç duyar. Bu donanım da ilimle beslenen hakikat bütünüdür kuşkusuz.
Çünkü; ilim, hakikat ile yoğrulunca ruhu besleyip fikirleri en güzel manalara sokarak insanı var eden tek gaye olur.
Fakat 21.yy’ın ilim anlayışı çağın getirdiği birtakım hokkabazlık oyunuyla karşı karşıya.
Sahi neydi ilim?
Mesleklere bürünen birkaç santim ebatında ki kâğıt parçasından oluşan diplomalar mı yoksa o diplomaların verdiği makam ve mevkiler mi?
İnsan, beden ve ruhtan oluşan bir varlıktır. Beden ve ruhun beslenmesi için ise her daim besine ihtiyacı vardır. Bedenin besini yediğimiz şeyler olduğu gibi ruhun besini ise ilimle yoğrulan hakikattir. İlmi, çağın getirdiği notlar sistemi ve diplomalarla ölçmek bir nevi ruhu hakikatten mahrum bırakmaktır.
Evet hayallerin çoğu zaman okumaktan geçtiği ve bunun için de diplomaların şart olduğu bir gerçek. Fakat bu da bir gerçek ki değerli olan hiçbir kavram çağın getirdiği birtakım safsata idealler uğruna zayi edilmemeli. Tıpkı okumak gibi.
Okumak ilk insandan itibaren belki de en anlamlı değer iken şimdi ne oldu da onu maddiyatlara bürüyüp insanlık hakikatten mahrum kaldı?
Akabinde; okumak nimeti, yeryüzünü anlama ve anladığını idrak edip eylemlere nakşetmek iken hangi safsata düşüncenin tesiri altında kaldı?
Ruhu, okumaktan mahrum bırakıp eşyanın kölesi altına sokmamak gerekir. Çünkü; ruhun tek gıdası güzellik abidesi olan hakikattir. Aksi takdirde, ilimden yoksun olan ruh, sizi somut bir vücutla baş başa bırakıp ebedi bir yalnızlığa mahkûm kılar.
Bir arkadaşımın anısını konuya hitaben aktarmak isterim;
Geçenlerde ben, annem, babam ve belki de devletin en ücra makamlarından birine gelip aile erbabımız tarafından saygı duyulan bir akrabamız daha vardı. Bana “Sen ne okuyorsun?” diye sordu.
Ben de ”Edebiyat” diye cevap verdim.
“Tamam o zaman sana bir soru sorayım bari.”
Fakat sorduğu soruyu bilemedim.
Ve ben hayatım boyunca aileme karşı hiç bu kadar mahcup olmadım.
İşte o gün anladım ki okumak, evvela ruhu hakikat ile beslemekmiş. Diploma denilen bozuk notlar sistemi değil. Çünkü sorulan sorunun amacı kişinin o topluma karşı egosunu tatmin etmek için sorulmuştu.
Son olarak şunu söylemek isterim ki; toplum olarak hayal ettiğimiz ilim anlayışı kitapların ön kapağında yazan kitap isimlerini çocuklara ezberletmekten ziyade kişiliğini, ahlakını ve hayat çizgisini hakikatten alıp bunları o çocukların ruhlarına nakşetmek gerekir. İşte o zaman hakikat ile yoğrulan bir dirilişi tekrar filizlemiş oluruz.