İnsan neden yaratılmıştır? İnsanın yaratılışı, şu fani dünyadaki kısa yolculuğunun temelinde hangi amaç vardır? Elbet insanın yaratılış gayesi Allah’ı tanımak ve O’na iman edip onun kulluğuna layık işler yapmaktır. Allah kullarına kendisini tanıttıracak birçok deliller sunmuştur. Bunların en başında İnsanın bi-zatihi kendisi gelir. Çünkü İnsan, Allah’ı birçok yönden tanıtan kâinatın küçük bir numunesidir.
Kainatta var olan maddi ve manevi birçok haslet insana Allah tarafından yaratılışta bahşedilmiştir. İnsanın yaratılışı, gereksinimlerini Allah’ın kuvvetiyle yerine getirebilecek bir donanımla şekillendirilmiştir. Bu nedenle, Allah’ın esmaları insanın üzerinde açıkça görülür. İnsan bir ayna misali Allah’ın esmalarını yansıtır.
İnsanın Allah’ın esmalarına aynalık etmesi 3 türlüdür;
1. Zıt Yönler ile Allah’ın Esmalarının Gösterilmesi
İnsan fıtratında aşikar olan kıyaslama özelliğinin de tasdik ettiği gibi her şey zıddı ile bilinir. Eğer karanlık olmasaydı aydınlık bizim için ne anlam ifade ederdi? İşte bunun gibi insanda var olan acizlik, zayıflık, ihtiyaç duyma hali Allah’ın El-Kaviyy olmasına delildir (Her şeye gücü yeten).
İnsan eğer Rabbini hakkıyla tanıyabilse bünyesindeki acizlik aleyhine olmaktan kendi lehine döner. Çünkü İnsan aciz bir varlıktır. Acizlik birçok soruna sahip olup bunları ortadan kaldırabilecek güce sahip olmamak demektir. Bu durumdaki insan, vicdanının sesi ile acizliğine bir çare arar. Öyle bir şey umar ki dayandığı güç bütün çaresizliğini ortadan kaldırsın. İşte bu durumda akıl devreye girer ve mutlak güç, kudretin yalnız Allah’a ait olduğunu söyler.
Öyle ki insandaki bu acizlik vasfı, Allah’ın kudretinin görülmesine vesiledir.
Hayatın bir çok evresinde insanın başına kendi iradesi ile engelleyemeceği birçok sıkıntı ve musibet gelir. İnsan bu sıkıntılarla baş edecek kuvveti kendinde bulamaz, bu noktada acizliğini idrak eder ve Allah’a sığınır.
İnsanın yaşayabilmesi için beslenmeye ve gıdaya ihtiyacı olmasından Allah’ın “Rezzak” ismini anlarız. İnsan hastalanır kendisine şifa verecek “Şafi” ismini anlar. Bütün bunlar gibi insandaki tüm noksanlıklar, Allah’ın isimlerinin yansımalarını görmemize ve onu daha iyi tanımamıza vesile olur.
2. İnsana Bahşedilen Nimetler ile Allah’ın Esmalarının Gösterilmesi
İnsan kendi benliğine dikkatle baktığında, sahip olduğu bazı özelliklerin farkına varır. Asıl idrak ise o özelliklere sahip olanın Allah olduğu ve kendisinin sadece bu özelliklere şahit olduğunu fark ettiğinde başlar.
Örneğin Allah’a kıyasla insanda cüzi miktarda da olsa ilim, davranış, görme, işitme, hükmetme gibi özellikler bulunmaktadır. İşte insandan yansıyan bu özellikler, kendisinin Allah’ın sonsuz sıfatlarını anlayabilmesine vesile olan numunelerdir.
Meseleyi bir misalle daha derin bir idrake taşımak gerekirse; mesela İnsan kendisi çin bir yapı inşaa ettiğinde, “Bunu ben yaptım, onun sahibiyim” der. Sahip olmanın ne anlama geldiğini idrak eder. Buradan yola çıkarak o, “Bu kainatda koca bir ev gibidir. Demek ki bu koca kainatı yaratan idare eden ve buna sahip bir zat olmalı” diye düşünür ve her şeyin Allah’a ait olduğunu akıl yolu ile kavrar. Sonra o İnsan, sahip olmamız bilincinin kendi zihninde bir kod olduğunu fark eder ve sembolik olan bu sahip olma hissinden vazgeçip kendinin sandığı herseyin dahi Allah’a ait olduğunu kabul eder. Sahipliği bu sıfata layık olan Allah’a bırakır, kendisinin ise yalnızca şahit olmakla vazifelendirildiğinin bilincine varır.
3. İnsanın Maddi ve Manevi Varlığında Allah’ın Esmalarının Gösterilmesi
Allah’ın esmalarının 70 den fazlası insan üzerinde açıkça görülür. Bu nedenle insan kendi fıtratına bakarak Allah’ı tanıyabilir. Örneğin insanın yaratılışında “Halık”, insanı sanatlı bir şekilde yarattığı için “Sâni”, en güzel şekilde yarattıp merhamet ettiği için “Rahman” ve “Rahim”, terbiye ederken ona ikramda bulunduğu için “Kerim”, karşılıksız ihsanda ve iyilikte bulunduğu için “Latif’ gibi Allah’ın birçok esması üzerimizde görülür.
Gördüğümüz gibi anlaşılacağı üzere Allah’ın insana verdiği maddi ve manevi nimetlerin her biri Allah’ın bir isminin yansımasıdır. O zaman insanın üzerine düşen yegane görev herseyden önce kendini okumasıdır.
Bu konuda son sözü Zariyat Suresi 20-21. ayetler ile söyleyerek bahsi tamamlayalım;
“Kât’i olarak iman edecek için yerde ve kendi nefislerinizde (Allah’ın kudretine ve birliğine) deliller vardır. Hiç görmez misiniz?”
Selam ve Dua ile…