“Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamd olsun; şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir.” (Saffat Sûresi, 182)
Selamdan sonraki duadır o da aslında, ilk cümle “nasılsın” olur, cevabında “iyiyim” demek gerekir.
“…Allah’a hamdolsun, de!…” (İsrâ Sûresi, 111)
Gerekir, zira hem Rabbim hamdimizi duyar, sevinir, mükafatlandırır, nimetlerini çoğaltıp, bereketlendirip artırır, hem de ruhuna sevinç, huzur, inşirah ihsan eder.
“Eğer şükrederseniz, nimetlerimi muhakkak artırırım.” (İbrâhim Sûresi, 7)
“Nasılsın” sorusu bize “Elhamdülillah iyiyim” dememiz için sorulur. Can-ı gönülden iyiyim diyebilmek, bu cevabı kendi sesimizden kendi kulaklarımızla duymak ruhumuzun çok derin ihtiyaçlarını karşılar. Halini soran birinin olmasına, halini söyleyecek birinin olmasına hamd edersin. Sonra varsa sıkıntın söylersin.
Hadîs-i şerîfin Sünen-i Ebû Dâvûd’daki rivayeti, “Allah’a hamdederek başlanmayan her önemli iş bereketsiz olur.” şeklindedir. Ne konuşup ne halledeceksen önce salat ve selam sonra hamd ve şükür sonra da işin gücün.
“Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” (Câsiye Sûresi, 36)
Sana nimetleri ihsan eden bir Rabbin var. Şükrün onunla irtibatını sıcak tutar. Varlığını kabul edersin elindekilerin. Gördüğün güzellikler ruhunu ihya eder, gösterdiğin hamd ise gördüğün nimetleri takdir etmendir.
“Allahu Teâlâ, kulunun bir şey yedikten sonra hamd etmesinden, bir şey içtikten sonra hamd etmesinden hoşnut olur.” (Müslim, Zikir 89. Ayrıca bk. Tirmizî, Et’ime 18)
Anda olmak, anı hissedip yaşamak diye durmadan vurgulanan tam olarak budur. Anı görüp tasdik ve takdir etmek. Anı hisseden andan beslenir, anı değerlendirir, elindeki nimeti vaktini ziyan etmemiş olur.
“Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş’ın etrafını kuşatmışlardır.” (Zümer Sûresi, 75)
Meleklerin daimi hali hamd ve zikirle meşgul olmak, İnsan zihnini tazeler. İnsan zihninden günde 6000 düşünce geçer. Mesaiyi anlayabiliyor musunuz. Saatte 250 düşünce. Bir yönden bir yöne akan, yükselen alçalan, gerilen sakinleşen bir zihin dalgalanması.
“Arş’ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler.” (Mü’min Sûresi, 7)
Gün içerisinde görev olarak kendinize vereceğiniz zikirler, bu mesainin bir kısmına ritim ve ahenk kazandırır. Ruhun zaman akışında etki alıp akış değiştirmesi, kararlar arasında geçişler açıp dönüşmesi anlıktır. Bazen gün içerinde o kadar farklı etki altında kalır ki insan gece darmadağın bir halde olanı biteni toparlamaya çalışırken uykuya dalamaz.
Günün her işine, her görevine, her zaman dilimine ayrı zikirler yüklemek, zaman geçişlerini yakalamayı, beden saatini çalıştırmayı, ömrü yerinde kullanmayı sağlar.
Örneğin, uyandığınızda yaptığınız her işe ayrı zikirler verin. Yatağımı toplayana kadar şu, evden çıkınca şu mesafeye kadar bu, işe gidince şu gibi. Artık o mesafeler, o işler boyunca o zikri otomatiğe alan zihin anı bulduğu gibi işlemeye başlar. Saymak, hesaplamak yok, direkt fiile endeksli bir zikir işleyişi.
Fıkıh kitaplarında günlük ihtiyacımız olan zikirler yazıyor zaten. İstiğfar, tevbe, hamd, şükür, tevhid güzel bir dizilmle anı değerlendirip, arınmış ve dinlenmiş bir ömür sürmek çok kolaylaşmış olur.
Sadece dikkat edeceğimiz tevbe ve istiğfar sayımız ne ise hamd sayımız onun 3 katı olmasıdır. Zira Rabbimizin nimetleri bizim çirkinliklerimizden çok çok daha fazladır.
Tevbe Sûresi 112. Ayet; “Bunlar, tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü’minleri müjdele.”
Mümin olmak yalnızca inanmak değil o inandığının sende güzellikler açtırmasını sağlamaktır. İnanan ve güzel işler işleyenlerden olmak, öncelikle ona hamdederek başlar…
Rabbim ne verdiyse nasibimize, ne gösterdiyse gözümüze, ne yüklediyse gönlümüze hepsinden istediği sonuçları çıkarıp rızasına kavuştursun bizi…
Elhamdülillah diyen, meleklerine özenen, şeytanın şerrinden muhafaza edilen, muti ve salih kullarından eylesin…