17 C
Bursa
21 Kasım 2024 Perşembe
spot_img
Ana SayfaKutsal MekanlarKabe'yi Ziyaret Etmek Neden Önemli

Kabe’yi Ziyaret Etmek Neden Önemli

Kabe yeryüzünde inşa edilen ilk evdir. Temellerini Allah’ın emri ile meleklerin attığı rivayet edilir. Hz. Muhammed aleyhisselam, henüz Peygamber olmazdan önce Kabe, Mekkeliler tarafından tamir edilmişti. M. Asım Köksal hocaefendinin dipnotlarıyla yazdığı “Hz. Muhammed aleyhisselam ve İslamiyet” adlı sekiz ciltlik eserde bu tamirat en ince ayrıntılarıyla anlatılır. (1. cilt sayfa 124)

Mekkeliler Kabe’yi tamir için istişare ettiler. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam o zaman 35 yaşındaydı və henüz Peygamberliği verilmemişti. Mekkeliler Kabe’nin yıkım ve yapım işinde ihtilafa düştüler. Velid b. Mugire bu hususta kura çekilmesini tavsiye etti ve kura çektiler. O halde yıkmak için onun üzerine kim çıkacak dediler. Velid b. Mugire; onun üzerine ben çıkacağım ve ben yıkacağım dedi. Ben çok yaşlanmış bir kimseyim eğer başıma bir iş gelirse varsın gelsin, zaten ecelim yaklaşmış bulunuyor dedi. Eline bir külünk alarak Beytullah’ın üzerine çıktı ve bir taşı yıkarken ayağının altındaki taş şiddetle deprenince: “Ey Allah biz Senin dininden çıkmış değiliz. Bizim ıslah etmekten başka gayemiz yoktur diyerek Kabe’nin iki rüknü arasındaki kısmından elindeki külünkle taş kaldırıp akşama kadar yıkma işine devam etti. Halk o gece yıkma işine girişmeyip beklediler. Akşam olunca azap inmesinden korkarız dediler. Akşamleyin Velid b. Mugire’ye bir azap gelmediğini gördüler. Bakalım Velid’in başına bir felaket gelirse biz Kabe’den hiçbir taşı yıkmayız ve yıktıklarımızı da iade eder, eski haline getiririz. Eğer onun başına bir felaket gelmezse yaptığımız işten Allah’ın razı olduğunu anlarız ve hemen yıkmaya girişiriz dediler. Kureyş halkı sabahleyin Velid b. Mugire’nin sapasağlam kalkıp işine başladığını gördükleri zaman kendilerine ayrılmış olan duvarları onunla birlikte yıkmaya koyuldular. İbrahim aleyhisselam’ın İsmail aleyhisselam’la birlikte Kabe’yi yaparken attığı temele ulaşıncaya kadar duvarları yıktılar. Temelde birbiriyle kaynaşmış yeşil, deve sırtı gibi taşlarla karşılaştılar. Her biri otuz kişinin bile kaldıramayacağı kadar ağır ve iri idi. Yıkım işine katılan Kureyşlilerden birisi elindeki külünkün ucunu iki taştan birisini ayırmak için aralarına sokup zorladığı zaman taş kımıldamış Mekke sarsılmaya başlamıştı. Bunun üzerine yıkım işine orada son verdiler. Taş kımıldatılınca altından gözleri kamaştıracak derecede bir şimşeğin çıktığı da rivayet edilir. Kureyşliler: Sakın bu taşı kımıldatmayınız ve hizasını da bozmayınız dediler. Kımıldatılan taşın Adem aleyhisselam zamanında Kabe’nin melekler tarafından atılmış bulunan temelinin taşı olduğu ve İbrahim aleyhisselam’ın da Kabe’nin temel ve duvarlarını bunun üzerinden yükselttiği rivayet edilir. (Hz. Muhammed aleyhisselam ve İslamiyet/M. Asım Köksal, sayfa 130)

Mekkeliler gittikçe dökülmeye başlayan Kabe binasını tamir etmeye başladıklarında temele kadar inmişler ve orada üzerinde yazılar bulunan taşlara rastlamışlardı. İbn İshak’ın rivayetine göre taşlardan Rükün’de bulunanın üzerindeki Süryanice yazıda ne denildiğini, Yahudilerden birisi gelip onu okuyuncaya kadar anlamadılar. Yahudi alimin bildirdiğine göre (Beyhaki, Delail, 2/61) yazıda şunlar yazıyordu. “Ben Bekke (Mekke)nin sahibi olan Allah’ım! Onu göklerle yeri yarattığım, Güneş’e ve aya şekil verdiğim gün yarattım! Onu masum yedi melek ile de kuşattım. Mekke’nin iki dağı ortadan kalkmadıkça o da ortadan kalkmayacaktır. Bekke (Mekke) ahalisine su ve süt bereketli kılınmıştır.” (Hz. Muhammed aleyhisselam ve İslamiyet/ M. Asım Köksal, sayfa 131)

Bu tamiratta Cidde’de parçalanan bir gemi enkazı Kabe için satın alındı. Geminin yükü ak, yumuşak düz taş ile kereste ve demir gibi inşaat malzemeleri idi. Peygamberimiz aleyhisselam o zaman 35 yaşındaydı. (Hz. Muhammed aleyhisselam ve İslamiyet/ M. Asım Köksal, sayfa 125)

Kureyşliler Kabe’nin duvarlarını bir sıra taş, bir sırada ahşap bağlama kirişleriyle örerek yükselttiler. Duvarlar örülüp Hacerü’l-Esved’in konulacağı yere ulaşıldığı zaman Kureyş kabileleri arasında anlaşmazlık çıktı. Her kabile; onu yerine koymaya biz daha layıkız diyordu. Her kabile onu tek başlarına kaldırıp yerine koymak istediler. Söz çoğaldı. Sonunda aralarında insafa geldiler. Ebu Ümeyye b. Mugire şoyle dedi. Ey Kureyş cemaati, aranızda anlaşamadığıniz bu işte Mescidin şu kapısından ilk girecek olanı aranızda hakem yapınız diyerek Mescidin Beni Şeybe kapısını işaret etti. Kureyşliler: Razıyız ve onun vereceği hükme boyun eğeceğiz dediler. O sırada üzerinde siyah beyaz çizgili A’rab işi ince ihramı bulunduğu halde Beni Şeybe kapısından içeriye ilk giren Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam oldu. Kureyşliler onu görür görmez; işte el Emin, razıyız ona dediler. Muhammed aleyhisselam o zaman Muhammed-ül Emin lakabıyla şöhret bulmuştu. Bu yüzden onun kararına hepsi çok sevindiler. Peygamberimiz aleyhisselam ihramını yere yayıp Hacer-ül Esved’i mübarek elleriyle onun üzerine koydu. Beytullah’ın dört duvarını yıkıp üzerlerine almış bulunan dört kabile topluluğundan birer adam gelsin buyurdu. Her birisinin birer ucundan tutmasını söyledi. Sonra da taşı elleriyle alıp şimdiki yerine bıraktı. (Hz. Muhammed aleyhisselam ve İslamiyet/ M. Asım Köksal, sayfa 138-139)

Allah indinde bu kadar kıymetli olan Kabe’ye hürmet edilmesi ve belirtilen ibadetlerin yapılması hakkında Kur’an-i Kerim’de birçok ayetler vardır. Örneğin Bakara suresi 196. ayette Allah-u Azimüşşan şöyle buyuruyor: “Hac ve umreyi Allah için tamamlayın. (Hac veya umre vazifesini tamamlamaktan herhangi bir özür nedeniyle) alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban (gönderin). Kurban yerine ulaşıncaya kadar traş olmayın. Sizden kim hasta olur ya da başında (ona eza veren) bir şikâyeti olur ise fidye olarak oruç tutması, sadaka vermesi veya kurban kesmesi gerekir. (Engeller kalkıp) emniyete kavuştuğunuz zaman, kim hac zamanına kadar umreden faydalanmak ister ise kolayına gelen bir kurban (kessin). (Kurbanı) bulamayan da üç günü hacda yedi günü de döndükten sonra olmak üzere tastamam on gün oruç tutsun. Bu (fidye), ailesi Mescid-i Haram (mıntıkasında) oturmayanlar içindir. Allah’tan korkup sakının ve bilin ki Allah, cezası çetin olandır. (2/Bakara 196)

“Ve etimmü’l-hacce ve’l-umrete lillah. Hac ve umreyi Allah için tamamlayın, ayet i kerimesi hakkında merhum Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan hocaefendi (Hac ve Umre adlı kitabında) bu tamamlamanın iki şekilde olacağını beyan etmiş. Birincisi; sonuna kadar götürün, tastamam yapın, eksik yapmayın manası var. Bazılarına göre de haccı ve umreyi dosdoğru yapın anlamı var diye bildirmiş.

Hac ve umreyle ilgili ayetlerden bazıları; Bakara suresi 189, 196, 197, 198, 199, 200. Maide suresi 97. Hac suresi 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37. Kur’an-ı Kerim’de sadece bir tek ayet bile olsaydı Kabe’ye hürmet için yeterli olurdu. Amma Allah-u Teala bu konuda birden fazla ayet indirmiş. Demek ki Kabe’yi ziyaret çok önemli bir konu.

Kabe’yi ziyaret bu denli önemli ve İslam’ın beş farzından birisi iken gücü yeten Müslümanların ömründe bir kez haccetmesi gerekir. Fakat hac belli vakitlerdedir ve usulüne uygun yapılması gerekir. Bir de istediğiniz vakitte ziyaret etme imkanı vardır ki buna da umre deniliyor. Umrenin de kuralları ve usulü vardır. Nasıl ki namazın, abdestin, oruç tutmanın bir usulü varsa umre ve haccın da bir yapılış şekli vardır. Allah’ın Kabe’yi ziyareti kabul etmesi için bu kurallara uyulması gerekir. Her şeyden önce Müslüman olma şartı vardır. Kabe’yi ziyarete güç yetiren bir Müslümana ise ömründe bir kez haccetmek farzken umre yapmak da sünnet oluyor. Hatta sünnet-i müekkede oluyor. Umre kuvvetli bir sünnet yani.

Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem de hac ve umre konusunda birçok hadis irad eylemiş. Onlardan birkaçını buraya yazıyorum.

“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kâbe’yi haccetmek, Ramazan orucunu tutmak.” (Müslim, Îmân, 21)

“Haccetmek isteyen kimse acele etsin! Olur ki hastalanır veya bineği kaybolur ya da (haccı engelleyici) bir ihtiyaç ortaya çıkar.” (İbn Mâce, Menâsik, 1; Ebû Dâvûd, Menâsik, 5)

“Hz. Peygamber’e “Amellerin hangisi daha faziletlidir?” diye soruldu. O: “Allah’a ve Resûlü’ne iman etmek.” diye cevap verdi. “Sonra hangisi?” denildi. O: “Allah yolunda cihad” buyurdu. “Bundan sonra hangisi?” denildi. O: “Kabul olunan hac.” cevabını verdi.” (Buhârî, Hac, 4)

“Hz. Peygamber basit bir binek üzerinde dört dirhem bile etmeyecek bir ihramla haccetti ve şöyle dedi: ‘Allah’ım! Bu haccımı gösteriş ve şöhretten uzak bir hac eyle!’” (İbn Mâce, Menâsik, 4)

“Allah, Mekke’yi haram kıldı… O’nun otu koparılmaz, ağacı kesilmez, av hayvanları ürkütülmez, duyuran kişiye verme dışında buluntusu alınamaz.” (Buhârî, Cezâü’s-sayd, 9; Müslim, Hac, 447

Hz. Aişe (r.a.): “Ey Allah’ın Rasulü! Cihadı amellerin en faziletlisi görüyoruz, biz (kadınlar) de cihad etsek?” diye sormuş, Hz. Peygamber: “Hayır! (Siz kadınlar için) cihadın en faziletlisi kabul olunmuş hacdır” buyurdu. (Buhârî, Hac, 4)

“Hacılar ve umreciler Allah’a gelen elçilerdir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, O’ndan bağışlanma dilerlerse onları bağışlar.” (İbn Mâce, Menâsik, 5; Nesâî, Cihad, 13)

“Bir Müslüman telbiye getirdiğinde sağında ve solunda (eliyle işaret ederek) şuradan şuraya kadar taş, ağaç, toprak ne varsa hepsi onunla birlikte telbiye getirir.” (Tirmizî, Hac, 14; İbn Mâce, Menâsik, 15)

“Her kim bizim namazımızı kılar, kıblemize yönelir ve kurbanımızdan yerse Allah’ın ve Resûlü’nün ahit ve emânına sahip Müslüman odur. Sakın ahit ve emânı hususunda Allah’a hiyanet etmeyin.” (Buhârî, Salât, 28)

“Sizden biri, kıbleye yöneldiği zaman, ancak Yüce Rabb’ine yönelmiştir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 22)

“(Ey Kâbe!) Sen ne güzelsin, kokun da ne güzel! Sen ne yücesin ve saygınlığın da ne yüce! Ama canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde malıyla, kanıyla ve hakkında hüsn-i zan beslenmesiyle müminin hürmeti (dokunulmazlığı), senin hürmetinden daha büyüktür!” (İbn Mâce, Fiten, 2)

“Kâbe’yi tavaf, Safâ ile Merve arasında yapılan sa’y ve şeytan taşlama işi ancak Allah’ın hakkıyla anılması içindir.” (Ebû Dâvûd, Menâsik 50; Tirmizî, Hac, 64)

“Kâbe’yi tavaf etmek, namaz kılmak gibidir. Ancak tavafta konuşabilirsiniz. Kim tavaf esnasında konuşursa sadece hayır(lı şeyler) konuşsun.” (Tirmizî, Hac, 112; Dârimî, Menâsik, 32)

“Abdullah b. Sâib anlatıyor: Hacer-i Esved ile Rükn-i Yemâni arasında Rasûlullah’ın (s.a.v.) şöyle dua ettiğini işittim: “Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru.” (Ebû Dâvud, Menâsik, 51)

“Vallahi kıyamet günü Allah Hacer-i Esved’i mahşer yerine getirecektir. Onun göreceği iki gözü, konuşacağı bir dili olacak ve kendisini hakkıyla selâmlayanlara şahitlik yapacaktır.” (Tirmizî, Hac, 113; İbn Mâce, Menâsik, 27)

“Hz. Ömer (ra) Hacer-Esved’e gelerek onu öpmüş ve “Biliyorum ki sen bir taşsın, ne bir fayda verirsin ne de zarar! Rasûlullah’ı (s.a.v.) seni öperken görmeseydim, seni öpmezdim” demiştir.” (Buharî, Hac, 50)

“Allah, İsmail’in anasına (Hacer’e) rahmet etsin! Şayet o, (suyun etrafını çevirmede) acele etmeseydi, zemzem, akan bir pınar olurdu.” (Buhârî, Ehâdîsü’l-enbiyâ, 9)

“O (Zemzem) gerçekten mübarektir ve doyurucudur.” (İbn Hanbel, V, 174; Müslim, Fedâilü’s-sahâbe, 132)

“Ramazan’da yapılan bir umre, (sevap bakımından) hacca denktir.” (Tirmizî, Hac, 95)

“Umre yapmak farz mı?” diye sorulunca Hz. Peygamber (s.a.v.): “Hayır, fakat umre yapmanız, (yapmamanızdan) daha faziletlidir.” buyurdu. (Tirmizî, Hac, 88)

“İki umre, aralarında işlenen günahlara kefarettir. Allah tarafından kabul gören haccın karşılığı ise cennettir.” (Buhârî, Umre, 1; Müslim, Hac, 437)

“Umre için izin isteyen Hz. Ömer’e Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi: ‘Kardeşim! Duana bizi de kat ve bizi unutma!’” (Tirmizî, Deavât, 109; İbn Mâce, Menâsik, 5)

Amir b. Rebia radıyallahu anh’ten Beyhaki’nin rivayet ettiği bir hadiste de Peygamber Efendimiz aleyhisselam buyuruyor ki: “Güneş batıncaya kadar bir mü’min lebbeyk Allahümme lebbeyk diye seslenir durursa güneş ancak onun günahıyla birlikte batar.”

Ne mutlu Allah’ın beytine hürmet edenlere! Ne mutlu hacılara ve umrecilere, ne mutlu onlara ki Mekke’de Kabe’yi lebbeyk sadalarıyla dolduruyorlar ve günahları güneşle birlikte batıp gidiyor.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Hatice yorumladı Yalan Dünya
Sümeyye yorumladı Yalan Dünya
Başak koçoğlu yorumladı Gençlik ve Din
Yunus yorumladı Gençlik ve Din
Levent Ateş yorumladı Gençlik ve Din