Herkesin yazılmış bir kaderi vardır. İnsan olarak ta coğrafya olarak ta bu böyledir. Tercihler insan kaderinin parçasıdır. Deprem bölgesinde yaşıyorsak sürekli depremlerle imtihan olacağız demektir. Ama deprem bölgesini terk edip deprem olmayan bir yere yerleşmekte elimizdedir. Her ne kadar böyle olsa da başka yerlerde başka problemlerle de karşılaşacak sabır ve namazla Allahtan yardım dileyeceğiz.
Bu konuda Hz. Ömer’in (r.a.) yaşadığı şu olaya değinmekte fayda var. Şam’a gitmekten vazgeçip salgından kaçan Hz Ömer’e (r.a.) Ebu Ubeyde (r.a.) ; “Ey Ömer, Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” sorusuna karşılık. “Evet Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyorum” buyurmuştur. Oraya gitme tercihi de kaderi, vazgeçme tercihinde bulunması da kendi kaderidir. Ama tedbirli davranarak gitmemeyi tercih etmesi insan olarak yapması gereken elzem bir husustur. Nasıl olsa Şam için yola çıktık girelim geri dönmeyelim gibi bir tavır alınsaydı bu tedbirsizliği ile kendileri de salgına yakalanabilirdi. Akıl sahibi varlıklar olan insanoğlu bu cüzi iradesiyle tercihte bulunabilmekte ve yaptıklarından kendisi sorumlu tutulmaktadır. Her ne kadar insan tercihi ile kader ilişkisi kursak da her şey Allah’ın dilemesi ile gerçekleşmektedir. “O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir.” (Bakara, 117) Kader ve kaza Allah’ın ilim ve iradesi iledir.
Peygamberimiz (s.a.v.), “Kadere iman, kaygı ve üzüntüyü giderir.” (Münavî, Feyzu’l-Kadîr, 3/187) buyurmaktadır. Ama bu her şeye razı gösterip olaylardan bu şekilde kaçmak anlamına gelmez. Allah’ın depremleri vs. afetleri bize ceza olarak verdiğini söyleyenler olsa da bu oluşan yıkımlara karşı tedbir almamıza mani olmamalıdır. Tedbir almak kaderden kaçış değildir. Son iş ise tedbirleri aldıktan sonra Allah’a güvenmek, ona dayanmak, yani tevekküldür.
Bir depremde sorunun beşeri kaynaklı mı yoksa bir jeolojik olay mı olduğunu tespit edip ona göre planlar yaparak yaşamalıyız. Olaylardan ders çıkarıp tedbir almalı, yaşamımızı ona göre planlamalıyız. Unutulmamalıdır ki tedbirler de depremler için kesin çözüm olmayabilir. Bizler üzerimize düşen tedbir konusunda ehemmiyetle durmalıyız. İyi veya kötü tercihlerimiz ile de sonuçlarına katlanmalıyız. Meydana gelecek olanlardan kaderi, dolaylı olarak ta Allah’ı suçlu bulmamalıyız. “İnsanın kaderi önceden belirlenmiş dolayısıyla netice değişmez.” düşüncesiyle tedbiri, gayret ve çabayı bırakmak rüzgârın önündeki yaprak gibi savrulmamıza neden olacaktır.
Bir örnekti yakın zamandan olduğu için depremler ve hala devam eden. Örnekleri bu bağlamda çoğaltabiliriz elbet. Hz. Ömer’in (r.a.) kader ve tevekkül konusuna bakış açısı bizlere bu konuları nasıl anlamamız gerektiği hakkında bilgi vermektedir.
Peki coğrafya kader midir? Kaderdir diyebiliriz ama kaderlerini coğrafyaya bağlayıp boş verselerdi insanlar, bugün yeryüzünde Filistin diye bir ülke olmazdı. Onlar hala silinmediği için Filistin’den bahsedebiliyoruz. Unutmayalım, gayret ve çabayı bırakmak rüzgârın önündeki yaprak gibi savrulmamıza neden olacaktır.
Gayret bizden, takdir Allahtan.