Her kadın süslenmeyi sever. Peki kadını süslenmeye iten sebepler nelerdir?
- Kadının yaratılışında olan süslenme tutkusu.
- Kendisi dışında onu süslenmeye zorlayan güçler.
Kadınlar bakmaktan çok bakılmayı seven edilgen varlıklar oldukları için, onların büyük bir ekseriyeti cicili-bicili giymeyi, süslenip-püslenmeyi sever. Böyle olan kadınların süslenmesine engel olmak onlara vücutlarının ihtiyacı olan, mesela C vitaminini vermemek gibi olur. Böyle olan bir kadına süslenmenin değil, süsünü yabancılara göstermesinin anlamsızlığını ve zararlarını öğretmek gerekir. bunu dışarıya taşıran duygunun marazi ve psikolojik bir yetersizlik olduğunu anlatmak gerekir. Bu kadının kocası da onun süslenmesini istiyorsa ne âlâ, bu tutkusunu kocasına karşı gerçekleştiriverir. Kocası süslenmesinden hiçbir zevk almıyorsa onun süslenmesine bütün bütün engel olmak değil, yabancılara göstermemesini sağlamakla yetinmelidir. Unutmamalıdır ki,
Allah (c.c.) kadınlara hitaben: “Süslerini göstermesinler… Gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar… Kalplerinde hastalık olanların hastalığını depreştirmemek için seslerini kadınsı kadınsı inceltmesinler… Cahiliyet dönemi kadınları gibi, süslü-püslü kırıla döküle gezmesinler…” buyurur.
(Bkz. Kur’an-ı Kerim, Ahzap:32)
Bu ayetler bir yönüyle, kadının tabii olarak süslenmiş olduğunu anlatır. Ama bir yönden de insan için Mevlasının emirlerine uymak, her türlü zevkten daha aziz gelmelidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de, “Erkeklerin göreceği şekilde süslenerek ve koku sürünerek çıkan kadının, evine dönünceye kadar Allah’ın c.c. gazabı altında olduğunu” haber verir. (Bkz. Taberani)
Kadının süslenmesi kendi arzusundan değil de, bir dış isteğe dayanırsa, bu da helal, ya da haram olabilir. Süslenmesini kocasından başka birisi istiyorsa Bu anlamsız ve haramdır eğer kocası istiyorsa meşru çerçeve içerisinde bu, helal olması bir yana, aynı zamanda bir görev ve zorunluluktur. Kocanın, karısının süslenmesini istemesi cinsel arzu ve dikkatlerini onda toplaması ve harama bakmak istememesi anlamına geldiğinden, bu iyi bir davranıştır, kadının da bunu fırsat bilmesi ve kocasının gözüne girmesi gerekir. Onun bunu iyi duygularla yapması kendisine ibadet sevabı kazandıracaktır.
Ama eğer kocası kendisi için değil de, hanımının başkaları için ve sokağa çıkarken süslenmesini istiyorsa bu, kendi erkekliğini yeterli bulmama biçiminde, psikolojik cinsel bir hastalıktır, marazi bir tatmin arama yoludur ve haramdır.
Dinimizce her ne kadar, kadının sokakta ve sokak için süslenip, kokulanması günah ise de, evde karı-koca birbirleri için süslenip, kokulanabilirler.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem uzaktan gelen erkeğin gece habersiz evine girmesini tavsiye etmez. Kadının süslenmesine imkan tanımak için gündüz ve haberli girmesini tavsiye eder. (Bkz. Buhari, Nikah 121. 122. Müslim, Rada: 56 İmaret: 181)
Günümüzde olduğu gibi sokaklarda kadınların cicili bicili pazarlandığı bir ortamda müslüman kadınlar da, elbette daha becerikli ve uyanık olmalı, namahremine göstermemek şartıyla kocasına süslenmeli, boyanmalı ve kocasının gözünü sokaktan evine çekmeyi başarabilmelidirler. Bu günah değil, sevaptır. Bazı erkeklerin gözünün dışarıda olmasında kadınlarının da hataları vardır.
Kadınların kocaları için süslenirken de kullandıkları losyon veya esansların alkol domuz yağı vesaire gibi mahzurlu maddelerden imal edilmemiş olmasına dikkat etmelidirler. Müslüman bir kadın günde 5 defa abdest alıp namaz kılacağından cünup ve hayızlı halden kurtulmak için guslederken de oje su geçirmediğinden bunu kullanamaz.
Ojeli iken gusletmiş ise cünüplükten kurtulmuş olamaz.
Yine müslüman kadın tırnaklarını da uzatmamalıdır. Çünkü uzun tırnakların altını abdest ve gusülde de yıkamak gerekir. Ayrıca uzun tırnaklarda mikroplar kolayca barınabilir.
Ebu Musa’dan (r. a.) rivayete göre, Resulü Ekrem (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Her göz zina eder. Kadın koku sürünüp (süslenip püslenip) bir toplantı yerine gittiği vakit, o şöyledir, o böyledir, yani zaniyedir.” (Bkz. Süneni Ebu Davud, 4/79, Sünen et- Tirmizi 5/106)
Yine Resul-i Ekrem (s.a.s):
“Herhangi bir kadın güzel koksun diye koku sürünüp ve halkın yanından geçerse, o, zaniyedir (yani fasıkadır). Her göz zina eder.” buyurmuştur. (Bkz. Sünen en-Nesei 8/153)
Musa b. Yesar (r.a.)’ dan yapılan rivayete göre şöyle demiştir:
“Kadının biri Ebu Hüreyre’nin yanından geçerken güzel kokusu etrafa yayıldı. Ebu Hüreyre kadına:
– Ey Cabbar’ın cariyesi nereye gidiyorsun? diye sordu. Kadın:
– Camiye gidiyorum, diye cevap verince, Ebu Hüreyre:
– Güzel koku süründün, değil mi? diye sordu. Kadın:
– Evet, diye cevap verdi. Ebu Hureyre:
– Geri dön ve yıkan. Çünkü ben Resul-i Ekrem’den (s.a.s) şöyle buyurduğunu duydum: “Süründüğü koku etrafa yayılırken mescidi de namaz kılmak için giden kadının namazı, geri evine dönüp yıkanmadıkça kabul olmaz” dedi.” (Bkz. Et-Tergib ve’t -Terhib 3/85)
Makyaj ve moda esiri günümüz kadını süslenerek yalnızca kocasından itibar görmeyi terk ederek, itibarı evinin dışında aradığı için mevcut şartlarını ve imkanlarını alabildiğine zorlayıp, daha çok cilalanıp boyalanma, daha lüks ve pahalı giyinme gayreti içine giriyor. Bu ise büyük mali külfetlere yol açıyor. Özellikle dar gelirli kesimlerden ferdi ve ailevi problemlere sebep oluyor. Kadın, esneklik sınırını aşacak derecede çekilip uzatılmaya çalışılan lastik gibi geriliyor ve kopma noktasına kadar gelebiliyor.
Bozulan toplum; yanlış değerlendirmesiyle kadını dış görünüşüyle güzel bulup değer verdikçe, kadın kocasını, ailesini ve içinde bulunduğu ortamı küçümsemeye başlıyor. Bu da geçimsizliğe, boşanma ve çocuklarından ayrılmaya kadar varam problemlere yol açıyor.
Başkalarına güzel görünmek için tepeden tırnağa süslenip sokağa çıkan bir genç kız ya da kadın, adeta: “Ey ahali! Bana bakın. Yüzümü, gözlerimi, yanaklarımı, dudaklarımı, saçlarımı, ellerimi, ayaklarımı iyice görün. Görün de benim ne kadar güzel ve çekici olduğumu anlayıp kabul edin…” dercesine tavırlar içerisindedir. Bu tavırlar ki, en iyimser ifade ile göz zinasına yol açmaktadır. Gel gör ki, bu hal, o kadının babasının, amcasının, dayısının, ağabeyini, kardeşini, eşini, evladını, dostunu, ahbabını, arkadaşını rahatsız etmez. Kem sözü kulak duyup, eli tetiğe götürür de; kem gözü görüp, namus ve ahlak anlayışını harekete geçirmez.
Bütün bunlardan sonra, varılacak vahim nokta şudur: Bu gaye ve anlayış içinde yapılan süslenme, ister istemez fuhşu ve zinayı teşvik eden, din ve ahlak telakkilerini değiştiren bu tahrikler; giderek davranışları da değiştirmekte ve bir takım eylemlere dönüştürmektedir.
Her kul hata yapar; Önemli olan yanlışını anlayıp hatadan dönmektir. Rabbim cümlemize hakikatleri anlamayı, görmeyi ve Mevlamızın razı olduğu hallere bürünmeyi nasip eylesin. Amin.