Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Kur’an Dilinden İki Kavram İki Tefekkür: Zenb ve Seyyie

Kerim kitabımız Kur’ân’da türevleriyle beraber otuz yedi yerde geçen ve sonu kötü olan bütün eylemler ve edimler için (küfür, şirk, katl, zina gibi) kullanılan “zenb” kavramı sözlükte “arka, geri ve kuyruk” anlamlarına gelir. Mükellef kişinin, meşru olmayan alçak ve değersiz bütün işleri (küçük ve büyük günahlar) anlamında “ism” kelimesinin müradifi olarak da kullanılmıştır. Ancak ikisi arasında ince bir fark vardır. Zenb kelimesi hem taammudi/kasıtlı hem de kasıtsız işlenen bütün eylemler için kullanılırken; ism kelimesi sadece kasıtlı işlenen eylemler için kullanılmıştır. Bu iki kelime hadislerde de bolca geçmektedir.

Zenb/günah kavramı dini emirlerin/şeriatın/şâriin isteklerinin yerine getirilmemesi ya da ilgili alanların yasaklarının çiğnenmesiyle ortaya çıkan ahlâkî ve vicdanî durumun ifadesidir. Kısacası zenb kavramı, ilahi emir ve yasaklara aykırı bütün eylem ve söylemlerdir.

Kerim kitabımız Kur’ân’da türevleriyle beraber atmış iki yerde geçen seyyie ise mutlak kötülüğü; şer ve münker bütün hoş olmayan, dünyevi ve manevi yönden insanı mutsuz eden, insana hüzün ve keder veren çirkin fiilleri ve kötü âkıbeti ifade eder. Seyyie kelimesi çoğunlukla topluma karşı, bazen de Allah’a karşı işlenen kötü fiillerin ifadesinde kullanılmıştır.

اِنْ تَجْتَنِبُوا كَـبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَر۪يماً

“Eğer siz, yasaklananların büyüklerinden sakınırsanız, seyyiatınızı/kötülüklerinizi örteriz/küfrederiz. Ve sizi şerefli bir meskene yerleştiririz.” (Nisa 4/31)  dikkat edilirse kişinin büyük günahlardan kaçınması, onun küçük günahlarının affına vesile olmuştur.

Burada sormamız gereken soru şu: Zenb ile Seyyie kavramları arasında nasıl bir fark vardır? Örneğin dualarımızı yaparken “Allahümme’ğ fir lena zünûbena ve keffir ‘enna seyyiatina” “Allah’ım zenbimizi/günahlarımızı bağışla ve seyyiatımızı/kötülüklerimizi ört” deriz. Şöyle dua etmeyiz: “Allahümme’ğ fir lena seyyiatina ve keffir ‘enna zünûbena.  “Allah’ım seyyiatımızı/kötülüklerimizi bağışla ve zenbimizi/günahlarımızı ört.

وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفاً مِنَ الَّيْلِۜ اِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّـَٔاتِۜ ذٰلِكَ ذِكْرٰى لِلذَّاكِر۪ينَۚ

Kur’ân’da da Allah Teâlâ: “İyilikler (hasenat) kötülükleri (seyyiat) yok eder” buyurmuştur.  (Hûd 11/114). Ancak “İyilikler (hasenat) günahları/zünub/zenb yok eder.”  buyurmamıştır.

Yine Allah Teala: “Muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar.” buyurmuştur. Ancak “Muhakkak ki Allah bütün kötülükleri/seyyiat bağışlar.” buyurmamıştır.

Çünkü Zenb, özellikle, birinci planda kişinin kendisine yönelik ve kişiyle Rabbi arasındaki bağın kopuşuna sebebiyet verecek derecede zararlı edimleridir. Burada Allah’ın hakkını ihlal söz konusudur. Örneğin namaz kılmamak, Ramazan orucunu tutmamak, zekatını vermemek, hacc farizasını eda etmemek gibi. Bir şey/fiil kişiyle Rabbi arasındaysa işte bu durum bağışlanmaya açık bir durumdur.

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اَسْرَفُوا عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَم۪يعاًۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ

De ki: “Allah şöyle buyurdu: Ey kendi nefisleri aleyhinde haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok affedicidir; merhamet sahibidir.”

Çünkü bu durum kişiyle Rabbi arasındadır. Kişi af dilediğinde ve O’na tövbe ettiğinde ve bir daha o günaha dönmediğinde Allah onu bağışlar. Olay bir nevi burada biter.

Ancak seyyie ise bütün yaratılmışlar alanını içermektedir. Bu nedenle hem kişi ve diğer varlıklar arası hukuku, hem de kamu hakkını ilgilendirir. Örneğin insan, hayvan, nebatat ve cemadat gibi. Bu alanla ilgili fiillere örnek olarak da gıybet, nemime/koğuculuk, sirkat/hırsızlık, i’tida/haddi aşmak ve televvüs/pis işlerle uğraşmak verilebilir.

Bu alan yek diğerini ilgilendirdiğinden ve başkalarına zarar veren herhangi bir şey, olayın ve olgunun ana çerçevesini çizdiğinden dolayı, zararı gidermeniz veya özür dilemeniz veya kişinin ya da muhatabın sizi affetmesi gerekir.

Her iki kavram için de özetle söylemek gerekirse, kişinin Allah’a, kendisine ve çevreye karşı sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmemesi; bu anlamda kişinin yaptıkları bütün söz ve davranışlarını bu iki kavram hükmünde görmek mümkündür.

Bunun içinde bol bol salihat ve iyiliklerde/hasenat bulunmamız gerekir ki bunun mukabili olarak Allah Teala seyyiatımızı gidersin/örtsün.

Rabbim bizleri şu lafza-i celalin künhüne vakıf eyleyip buna müyesser eylesin!

وَاِذَا يُتْلٰى عَلَيْهِمْ قَالُٓوا اٰمَنَّا بِه۪ٓ اِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّنَٓا اِنَّا كُنَّا مِنْ قَبْلِه۪ مُسْلِم۪ينَ  * اُو۬لٰٓئِكَ يُؤْتَوْنَ اَجْرَهُمْ مَرَّتَيْنِ بِمَا صَبَرُوا وَيَدْرَؤُ۫نَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ

Kendilerine (Kur’an) tilavet edildiği (okunup aktarıldığı) zaman “Ona iman ettik. Şüphesiz ki o, Rabbimizden gelen gerçektir. Esasen biz daha önce de müslümanlardık.” derler. İşte bunlara (inanan kitap ehline), sabretmeleri nedeniyle ödülleri iki kez verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler. (Kasas 28/53-54)

Exit mobile version