Rical/adam/yetişkin insan kavramının kerim kitabımız Kur’ân’daki konumuna gelin hep beraber bir nazar edelim. Nazar kavramı, her ne kadar kelâmî ve felsefî bir terim olsa da konumuz gereği alanla iştigal etmeden, kısaca rical kavramı üzerinden bir tefekkür alemine yolculuk edeceğiz.
Ancak şunu ifade etmeden geçmek olmaz, nazar kavramı da Kur’ânî bir kavramdır. Nazar kavramı Kur’ân’da akletme, araştırma ve düşünme merkezli bir yaşam tarzını ifade ve insanları bu tür bir yaşam tarzına adapte etmek için kullanılmıştır. Konuyla ilgili şu âyet-i kerimeler kâfi derecede bir muhtevaya sahiptir:
اَفَلَا يَنْظُرُونَ اِلَى الْاِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ۠ * وَاِلَى السَّمَٓاءِ كَيْفَ رُفِعَتْ۠ * وَاِلَى الْجِبَالِ كَيْفَ نُصِبَتْ۠ * وَاِلَى الْاَرْضِ كَيْفَ سُطِحَتْ۠
“Hâlâ (tefekkür ederek) bakmazlar mı (bakıp da ibret almazlar mı) deveye, nasıl yaratılmış? (Kudret ve ilmimize delâlet eden eserleri onda görmezler mi)? Göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına?” (Ğaşiye 88/17,18,19,20)
Konumuza dönelim ve rical/erkeklik, yetişkin adam/insan/yiğit kavramının Kur’ân’daki konseptini nazara alalım. Bakalım düşünsel aktivitemizi nasıl etkileyip yönlendirecek? İlgili kavram,
- Tevbe suresinde görünen/dış ve görünmeyen/iç, maddi ve manevi temizlik bağlamında geçer:
لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَداًۜ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۜ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ
“Orada asla (namaza) durma! İlk günden takvâ (duyarlılık) üzerine kurulan mescitte namaz kılman elbette doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah temizlenenleri sever.” (Tevbe 9/108)
- Yâsin suresinde şiddet ve musibet anında sorumluluğu üstlenme bağlamında geçer:
وَجَٓاءَ مِنْ اَقْصَا الْمَد۪ينَةِ رَجُلٌ يَسْعٰى قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَل۪ينَۙ
“(Bu esnada) şehrin ileri gelenlerinden bir adam koşarak gelmiş ve şunları söylemişti: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun!” Sizden hiçbir ücret istemeyen, kendileri de doğru yol üzerinde olan (bu elçilere) uyun! (Yasin 36/20, 21)
- Ahzab suresinde ahitleştiğinde sıdk ile hareket etmek va’d verdiğinde üstün vefa örneği göstererek va’dinde durma bağlamında geçer:
مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلاًۙ
“Müminlerden, Allah’a verdikleri sözde duran nice adamlar (yiğitler) vardır. Onlardan kimi, adağını (Allah’a sözünü) yerine getirmiş; kimi de (yerine getirmeyi) beklemektedir. Onlar (sözlerini) asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzab 33/23)
- Mü’min/Ğafir suresinde Hakka tam bir ittiba ile, doğru olanın ve doğru olan sözün yanında/hak söze tam bir uyumla bir yaşam tarzı geliştirmeye/inşaya çalışmak bağlamında geçer:
وَقَالَ رَجُلٌ مُؤْمِنٌۗ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ ا۪يمَانَهُٓ اَتَقْتُلُونَ رَجُلاً اَنْ يَقُولَ رَبِّيَ اللّٰهُ وَقَدْ جَٓاءَكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاِنْ يَكُ كَاذِباً فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۚ وَاِنْ يَكُ صَادِقاً يُصِبْكُمْ بَعْضُ الَّذ۪ي يَعِدُكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْد۪ي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ
“Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir mümin adam şöyle demişti: “Siz bir adamı ‘Rabbim Allah’tır!’ diyor diye öldürecek misiniz? (Oysa) o, size Rabbinizden apaçık deliller getirmiştir. O (Musa) yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir. Doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiği (azab)ın bir kısmı olsun gelip size isabet eder. Şüphesiz ki Allah haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola ulaştırmaz.” (Mü’min 40/28)
- Nûr suresinde bütün dünyevi ayartmalara karşı dirençli olma (günaha götürecek olan bütün yolları masivayı terk) bağlamında geçer:
ف۪ي بُيُوتٍ اَذِنَ اللّٰهُ اَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُۙ يُسَبِّحُ لَهُ ف۪يهَا بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِۙ * رِجَالٌۙ لَا تُلْه۪يهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَا۪يتَٓاءِ الزَّكٰوةِۙ يَخَافُونَ يَوْماً تَتَقَلَّبُ ف۪يهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُۙ
“(Allah’ın nuru/aydınlığı/ışığı) Allah’ın isminin yüceltilmesine ve öğütlerinin dinlenmesine izin verdiği evlerde vardır. Orada sabah akşam O’nu tesbih ederler. O adamlar/yiğitler, ticaretin de alışverişin de kendilerini Allah’ı hatırlamaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı kişilerdir. Onlar, kalplerin ve gözlerin ters döneceği bir günden korkarlar.” (Nur 24/36-37)
- Kasas suresinde centilmenlik, asalet ve iş görme bağlamında geçer:
فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ * فَجَٓاءَتْهُ اِحْدٰيهُمَا تَمْش۪ي عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍۘ قَالَتْ اِنَّ اَب۪ي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ اَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَاۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَۙ قَالَ لَا تَخَفْ۠ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ
“Bunun üzerine (Musa) hemen onların yerine (davarlarını) sulamıştı. Daha sonra bir gölgeye çekilmiş ve “Rabbim! Doğrusu bana vereceğin her lütfa öyle muhtacım ki!” demişti.” Derken, iki kızdan biri utana utana Musa’ya geldi: “Babam, bizim yerimize sulamanın karşılığını vermek için seni çağırıyor.” dedi. Musa, yanına vararak başından geçenleri anlattı. “Korkma! Zalimlerden kurtuldun.” dedi. (Kasas 28/24, 25)
- Nisa suresinde aileye bakmak, sorumluluk, ailenin yüklerini taşımak, aileye kol kanat germek bağlamında geçer:
اَلرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَٓاءِ بِمَا فَضَّلَ اللّٰهُ بَعْضَهُمْ عَلٰى بَعْضٍ وَبِمَٓا اَنْفَقُوا مِنْ اَمْوَالِهِمْۜ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُۜ وَالّٰت۪ي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّۚ فَاِنْ اَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ سَب۪يلاًۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِياًّ كَب۪يراً
“Erkekler/er-Rical kadınları gözetirler. Zira Allah her birine farklı yetenekler ve özellikler vermiştir. Zira erkekler evin geçiminden sorumludur. Erdemli kadınlar, (Allah’ın yasasına) boyun eğer ve Allah’ın korumasını emrettiğini (onur ve iffetlerini) tek başlarına bile olsalar korurlar. İffetlerinden endişe duyduğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve nihayet onları çıkarın. Size itaat ederlerse onlara karşı bir yol aramayın. Allah Yücedir, Büyüktür.” (Nisa 4/34)
- Hucûrat suresinde Allah’tan korkmak, erdemlilik ve takva bağlamında geçer:
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوباً وَقَـبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ
“Ey insanlar/halk, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. Allah yanında sizin en değerliniz en takvalı/erdemli olanınızdır. Allah Bilendir, Haberdardır.” (Hucurat 49/13)
Aynı zamanda rical kavramı tasavvuf literatüründe Kur’an’dan mülhem, “manevî bağları güçlü, edeb ve kudret sahibi olan mürşid/velî” anlamında kullanılmıştır.