10.2 C
Bursa
1 Nisan 2025 Salı
spot_img
Ana SayfaİmanKur'an'dan İkiz Kavramlar: Vela ve Bera

Kur’an’dan İkiz Kavramlar: Vela ve Bera

Bir önceki yazıda bu iki kavramla bağlantılı olan Tağut kavramını ele almıştık. Konunun uzamaması adına kalan iki kavramı bu yazımızda ele alıp inceleyeceğiz. Bu yazıda incelenecek kavramlar; birinin varlığı diğerini gerekli kılan, Kur’an’ın ikiz kavramlarından olan Vela ve Bera olacaktır.

Vela ve Bera akide/inanç rükünlerinden bir rükündür. Allah’a iman etmenin şartlarından bir şarttır. O zaman gelin bir bakalım neymiş rükün ve şart olacak kadar dini alanın olmazsa olmazlarından olan bu iki kavrama.

Vela: Allah’ı O’nun Rasulünü, sahabeyi, muvahhid mü’minleri sevmek ve onlara yardım etmektir.

Bera: Allah’a O’nun Rasulüne, sahabeye, muvahhid mü’minlere muhalefet edenlere buğz etmektir. Ayrıca kafirlere, müşriklere, münafıklara, bid’atçılara ve fasıklara karşı buğz ederek tavır almaktır.

Her mü’minin şeriatın emir ve nehiylerine sımsıkı sarılması elzemdir. Ayrıca her mü’minin şeriatın emir ve nehiylerine tutunup bu tutunmayı sevmesi; şeriatın emir ve yasaklarının cari olması için çaba göstermesi üzerine vaciptir. Yine her mü’min için şeriatın emir ve yasaklarına muhalefet edenlere muhalif olarak; imkanı ve gücü ölçüsünde Allah ve şariat düşmanlarına karşı eliyle, diliyle ve kalbiyle cihad etmesi, onlara buğz etmesi ve tarafını belirleyip Allah’a yakınlaşması zorunludur.

İnanç noktasında Vela ve Bera’nın yeri, şeriat nokta-i nazarında eşsizdir. Bu durum mü’min için en güçlü, saf ve net/şek ve şüphe barındırmayan bir imanın beyanıdır. Bunun gerçekleşmesinin göz ardı edilmesi kişiyi, Allah’ın şeriatından ve dininden çıkarır. Çünkü Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“Ey inanıp güvenenler! Yahudileri ve Hristiyanları veliler /yakın dostlar edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları veli edinirse o da onlardandır. Allah, yanlışlar içinde olan bir topluluğu yola getirmez.” (Maide, 5/51)

Vela ve Bera’nın Önemi

Vela ve Bera konusu/kavramları İslam’ın önemli kavramlarındandır. Çünkü bu iki ayrılmaz/bütünleşik kavramın tevhid ( لَا إِلَهَ إِلَّا اللهُ ) kavramıyla canlı/direkt teması ve karşılıklı ilişkisi vardır. Bu yüzden kulun, bütün kanun koyuculardan ilahlardan ve mabudlardan Bera edip (nefy) hakkıyla/bihakkın Allah’a yönelip, O’nu tek kanun koyucu, tek mabud ve ilah olarak kabul etmesi gerekir. Ayrıca her zaman sadakatini göstererek Allah’ın dostluğuna iltica edip ve sadece O’nu veli/dost (Vela) bilip; O’na sadakatsizlik gösterip O’nu dost edinmeyenleri terk etmesi (Bera) gerekir.

Konunun ehemmiyetine binaen mü’minin yolunu belirlemesi adına (kelam-ı kibar ile; yol Mevla’ya mı Leyla’ya mı) kerim kitabımızda elliden fazla yerde mevzubahis edilmiştir. İlk Müslümanlar (Ashab-ı Kiram) İslam’la müşerref olduklarında bu iki kavramı “efradını cami ağyarını mani” şiarınca derinlemesine anlamış; cahiliyye dönemine ait bütün siyasi ve sosyal cahili çağrışımları ifade eden kavramları terk ederek (Bera) ve şu ayetin hükmüne tam vakıf olarak; tam anlamıyla ve bütün yönleriyle İslam’ın kavramlarına tabi (Vela) olmuşlardır. İlgili ayetlerde bakın Allah bizlere ne buyurmuştur:

اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ

“Sizin veliniz /en yakınınız sadece Allah, resulü, namazını özenle ve sürekli kılan, Allah’a boyun eğerek zekatını veren müminlerdir.” (Maide, 5/55)

“Onlardan çoğunun, kâfir olanlarla veli/dostluk ettiklerini görürsün. Nefislerinin onlar için hazırladığı şey ne kötüdür! (Bu yüzden) Allah onlara gazap etmiştir ve onlar azap içinde ebedî kalıcıdır!” “Onlar Allah’a, Peygamber’e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) veli/dost edinmezlerdi fakat çoğu yoldan çıkmışlardır.” (Maide, 5/80, 81)

Vela/Muvalat sadece söz ile meydana gelmez/olmaz. Bilakis söz ve eylem birlikteliğini gerekli kılar. Çünkü Allah’ı dost/mevla edinmek Allah’a imanı, O’nun vahdaniyyetini, O’nun sevgisini, O’nu Şari kabul edip şeriatına ittibayı, O’nun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram olarak bilmeyi ve uymayı, O’nun Rasulünü de (s.a.v.) mevla bilip sünnetini idrak ederek Sünnet-i Seniyye’ye ittibayı ve bu hal üzere Allah’ın dininin tatbikini sağlamayı ve diğer mü’minleri de dost bilip onların hüzünleriyle hüzünlenmeyi, sevinçleriyle sevinmeyi ve onlarla yek vücut hareket edebilmeyi gerekli kılar.

Mü’mine düşen görev her şeyiyle küfürden beri (Bera) olmaktır. Mü’minin itikadı/akidesi Allah düşmanlarından ve bid’atçilerden beri olmadıkça sahih olmaz. Ayrıca Allah’ın azabından da/cezalandırmasından da necat bul(a)maz. Bütün bu emirler ve işler, bir beşer görüşünden mülhem/ileri gelen söylem ve eylemler değildir. Bizzat Şari’ olan Allah tarafından açık/vazıh olarak şeriatın kaynağı olan kendi kitabında beyan edilmiştir. Gelin ilgili ayetlere bir göz atalım.

“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri evliya/veli/dost edinmesin! Kim bunu yaparsa, artık Allah ile bir şeyi (ilgisi) kalmaz. Ancak onlardan (kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Dönüş, yalnızca Allah’adır.” (Ali İmran, 3/28)

“Ey iman edenler! Küfrü imana tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) evliya/veli/dostlar edinmeyin! Sizden kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Tevbe, 9/23, 71) “Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler/dostudurlar. (Birbirlerine) iyiliği emreder (öğütler), kötülükten engeller (sakındırır); namazı kılar, zekâtı verir; Allah’a ve Elçisine itaat ederler. İşte Allah onlara merhamet edecektir. Şüphesiz ki Allah güçlüdür, doğru hüküm verendir.” (Tevbe, 9/71)

“Şüphesiz ki iman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden (fedakârlık yapan muhacir)ler ve (onları) barındırıp yardım edenler (ensar) var ya, işte onlar birbirlerinin evliya/dostudur…” (Enfal, 8/72)

Bazı ayetlerde Allah Teala, hem yakınımızda (akraba vb. gibi) bulunan ama iman etmeyen, hem de uzağımızda bulunan (kafirler vb. gibi ) kesimlere karşı da Bera’nın mucipliğinin idrakini nazarlarımıza veriyor:

“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun, Allah’a ve Elçisine karşı gelenlerle -babaları veya çocukları veya kardeşleri veya akrabaları da olsa- dostluk ettiğini göremezsin. İşte (Allah) onların kalbine iman yazmış ve katından bir rûh (Kur’an) ile onları desteklemiştir. (Allah) onları içlerinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah kendilerinden razı, onlar da O’ndan memnun olmuşlardır. İşte onlar Allah’ın tarafındadır. Dikkat edin! Allah’ın tarafı(nda olanlar) kurtulanların ta kendileridir.” (Mücadele, 58/22)

Bu konunun hitamesi ise Mümtehine suresinin birinci, sekizinci ve dokuzuncu ayetleridir.

“Ey iman edenler! Onlar size gelen gerçeği inkâr etmişlerken, Rabbiniz Allah’a imanınızdan dolayı Elçiyi de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorken, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara (o kafirlere) içten sevgi besleyerek onları (sakın) evliya/dost edinmeyin! Benim yolumda cihad etmek (fedakârlık yapmak) ve rızamı kazanmak için (yurdunuzdan) çıktığınız hâlde, (hâlâ) onlara içten sevgi (mi) gizliyorsunuz (besliyorsunuz)! Ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da çok iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse), elbette doğru yoldan sapmış olur.” (Mümtehine 60/1)

“Allah sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz. Şüphesiz ki Allah adil davrananları sever.” “Allah sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara (düşmanlara) yardım edenleri tevella/dost edinmenizi yasaklar. Kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (Mümtehine 60/8-9)

Kur’an Ayetleri Işığında Peygamberlerin Hayatında Vela ve Bera

Acaba Vela ve Bera’nın Peygamberlerin hayatındaki örneklik teşkil eden yeri nasıldı? Örnek olması açısından ve yazının çerçevesini genişletmemek adına sadece bir kaç peygamber hayatından kesitler verilecektir. İlk olarak konuyla ilgili Hz. İbrahim (a.s.)’in hayatına kısa bir göz atalım. Hz. İbrahim’in bu konuda hem kavmiyle hem de babasıyla güzel bir örnekliği vardır. Aziz kitabımız Kur’an bu durumu şöyle özetler:

“İbrahim’de ve onunla birlikte olanlarda sizin için elbette güzel bir örnek vardır. Onlar toplumlarına demişlerdi ki: “Biz sizden ve Allah’ın peşi sıra taptıklarınızdan uzağız (Bera). Sizi tanımıyoruz. Siz tek bir Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir…” (Mümtehine 60/4)

وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ

“Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Ben sizin taptıklarınızdan uzağım! (Bera)

Hz. Nuh’un hayatına kısa bir göz atalım. Allah’ın Peygamberi Nuh (a.s.) onların küfürde inatlarından dolayı kavminden, eşinden, oğlundan teberri eden birisidir. Allah Teala’nın oğlunun salih olmayan amelde bulunmasından dolayı Nuh’un ehlinden olmadığı konusunda kendisini uyarmasından sonra Hz. Nuh, Oğlundan teberri etmiştir. Bu teberri durumu Kerim kitabımızda şöyle ifadelendirilmiştir:

“Nuh, Rabbine şöyle seslenmişti: “Rabbim! Şüphesiz ki oğlum da ailemdendir. Senin vaadin elbette gerçektir. Sen hüküm verenlerin en isabetli hüküm verenisin.” (Hud 11/45)

Hz. Nuh’un olay anındaki Rabbine bu seslenişine Allah Teala ondan teberri etmesi yönünde cevap vermiştir:

“(Allah) şöyle demişti: “Ey Nuh! O asla senin ailenden (destekçilerinden) değildir; şüphesiz ki o (yaptığı) kötü bir iştir. Hakkında bilgin olmayanı benden isteme! Şüphesiz ki cahillerden olma(ma)n konusunda sana öğüt veriyorum.” (Hud 11/46)

Tam da buraya Tağutluk konusunda beşerin görmüş olduğu en şedid Firavun’un hanımı Asiye/Asya’nın vela/tevella ve berasını/teberrasını işlemek konunun nirengi noktalarındandır. Allah Teala Kur’an’da muvahhid müslüman bir kadın olarak Asiye’den bahseder. Kur’an Asiye’nin kavminden ve eşi, Tağut Firavun’dan teberrisini şöyle ifadelendirir:

“Allah inananlara ise Firavun’un hanımını (Asiye’yi) örnek vermektedir. (O) “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev nasip et! Beni Firavun’dan ve onun iş(ler)inden koru! Beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti.” (Tahrim 66/11)

Son olarak Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s)’in teberrisine kısaca bir örnek verelim. Allah Rasulü, dünyayı teşrif ettiklerinde sevinenlerden birisi de amcası Ebu Leheb idi. Ama Hz. Muhammed (a.s.) Allah’ın elçisi olduğunu ilan edince en büyük düşmanı amcası Ebu Leheb oldu. Onun ve hanımının Allah Rasulüne düşmanlıkları neticesinde kendileri hayattayken Tağutluklarını ve cehennem odunu olduklariını ifade eden Mesed Suresİ haklarında nazil oldu. Bu olay üzerine Allah Rasulü amcası Ebu Leheb’den teberri etti.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Aybüke Hasaltun yorumladı Aşk Kim, Aşık Kim?
Uğur Tokuş yorumladı Aşk Kim, Aşık Kim?
nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Aşk Kim, Aşık Kim?
nurettinacar2016@gmail.com yorumladı Cebel-î Nûr-un Gül Goncası
Mesut Çalışkan yorumladı Cebel-î Nûr-un Gül Goncası