İnsanlara merhamet etmeyene, Allah merhamet etmez. (Müslim, Fedail 66- Tirmizi, Birr 16)
Ahir zamanın ahirindeyiz. İşaretler, alametler, uyarılar, ihtarlar…
Hiç durmadan yağmur dibi yağıyor üzerimize. Durumuz, ölçümüz, hesabımız, korkumuz yok sübhanallah.
Zaman, insanlıktan kopma elindeki erdemlerden bir bir uzaklaşma zamanı.
Her gün biraz daha bencil biraz daha vahşileşiyor insan. Bu kadar hızla bozuluyor olmamız çok ürkütücü.
Merhamet insan yaratılışında ihsan olunan bir cevher. Her cevher gibi işlenip çalıştırıldıkça çoğalır. İhmal edilip yok sayıldıkça da azalır.
Sevgi çanağında açar merhamet çiçeği, sevgi ise Allahın lütfudur biz kullarına. Nimeti, verileni, geleni hep onun hediyesi, ikramı, sınavı diye gördüğümüzde kul olmak duygusu ile hafifler yüklerimiz.
O her verdiğinde merhamet ile verir, acır, sever, korur, gözetir kulunu ve öyle olmamızı ister, bekler, teşvik eder.
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah merhametlidir ve merhametli olanı sever. Allah rahmetini, rahmet sahibi kimselerin üzerine indirir.” (a.g.e., 10381).
Sebep ve gerekçe olmaksızın Allahın yarattığı her kula merhamet. Merhamet duygu olarak yaratılan faaliyet olarak sonuç bulandır. İçinden sessizce her canlıya acır ve merhamet edersin ancak bu seni her hangi bir eyleme götürmüyorsa, yaptırım gücü zayıfsa merhamet sonucuna ulaştırmaz.
Küçük günahlara ısrarla devem eden önce hilmini sonra merhametini yaralar. Müstehaplara dikkat eden özen gösteren önce hilmini sonra merhametini artırır. Ruhun hassas iklimine ihtimam gerekir. Öylesine ortalıkta başıboş bırakılmamış. İnce ince ölçüler, yormayan görevler, besleyen yasaklarla her gün daha iyiye güzele ulaşmanın kuralları sunulmuştur islami ilimlerle.
İlkokulda öğretilir, işlenirdi bir bir, hayvanlara su vermek, açları kollayıp gözetmek, hastaları ziyaret etmek. Bu yardım faaliyetleri ki bunlar merhametin meyveleridir, küçücük çocuk ruhunda yardım etmenin yaşattığı hazzı yakalama şansını verirdi.
Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü günümüz insanı hipnotize yaşadığı için kendine ait olan zaruri ihtiyaçlarını atlayabiliyor ki başka her hangi bir şeyleri nasıl fark etsin. Duymuyor, görmüyor, hissetmiyor. Sanalda izlediği çeşit çeşit acı ve ıstırap alt beyninde bu film, bu oyun diye kayıtlı. Gerçeğe de oyun ve film tepkisi veriyor. Zira gerçek duygusu yok.
Nefs nefestir. Kendin için özel olan ve paylaşmadığın tek şey sana ait olan sayılı nefeslerdir. Nefeslerin senin olunca, nefsinde her şeyi SEN bilip her şeye tek sahip olma arzusu oluşur. Bu sayılı nefesler bitecek, elinde hiç bir şey kalmayacak, o zaman kendim için yapmalıyım ne yaparsam.
İşte kulun doğrudan geriye dönüşü bu noktada başlar. Artık paylaşmak, yardımlaşmak, birleşmek, bütünleşmek kalmaz. Dünyanın merkezine kendini koyar ve ne yaparsa sadece kendi menfaatine yapar.
Günümüz insanının en büyük savaşı da burada başlıyor. Kendini sev, kendin için yaşa, bir daha gelmeyeceksin dünyaya, senden bir tane daha yok. Bu cümleler aslında net olarak ahiret inancı olmayanların sloganıydı. Yıllarca bunlarla yol aldılar. Şimdi ise kişisel gelişimciler ve psikologların da yardımıyla sağlıklı ve güçlü olmanın sloganı haline geldi.
Her gün türlü sebeple önümüze düşen türlü komut, bizim alt beynimize tek başımıza olduğumuzu vurguluyor. Kimse yok, yalnızız, güven yok, sevgi yok, öyle bir yerdeyiz ki tırnaklarını çıkar. Nemanı kap, sonra sin, en derine en karanlığa. Sakla yaptıklarını, yapacaklarını. Hamleni, hedefini kimse bilmesin.
Kimseyi görme, görünme. Zaten yoklar, kimseye üzülme değmiyor, yardım etme acıma hak etmiyor. Herşeyi al, o hakkın, bu hakkın, şu hakkın.
Bozuk bir felsefeden yola çıkan bu bencilik- kendicilik ne ara bu kadar boy saldı, tüm insanlığı kuşattı. Anlaşılan o ki insanlık bitmeden durmayacak.
Her gün çocuklar okulda, yetişkinler iş yerinde, otobüste, hastanede, markette, hatta evlerinde nette, iletişilen her yerde nerede ve ne şekilde olursa olsun, insanın olduğu her yerde bu kendine kapma, kendine yaşama savaşıyla yaralanıp yoruluyor.
Yanında olmayan karşındadır, karşında olan önce rakiptir, rakip senin elde edeceğine talip olandır. Ortam sertleşirse rakip sana düşmandır, savaşta her yol mübah olunca ayağını doğrudan çekip yanlışta depar atman kaçınılmazdır.
Merhamet, ancak katı kalpli kimselerden çekilip alınır.
(Ebu Davud, Edep 58– Tırmizi Birr 16)
Bir şekilde Rabbimin ikazlarını, dinimizin ölçülerini ( onu bozuk gösteren, bozuk ruhlu, bozuk emelli insanların renklerinden arınmış haliyle) dikkate alıp insanın, cennet için hazırlanmış özel ve masum bir canlı olduğunu fark etmeliyiz.
Hızla akan teknolojik çılgınlığın zihinlerimize yaptığı asit yağmuru etkisiyle doğru tohumların filizlenmeden çürüdüğü bir durumda her gün yeniden ve ilk baştan başlayarak çabalamak ve daha hızlı olmak zorundayız.
Sen çocuğuna haftada bir kere Allah’ı ve ahireti anlatırsın iki arada bir derede ayak üstü yarım yamalak, avucuna sınırsız verdiğin teknolojik zehir aralıksız her saniye zihnine sızar ve yerleşir.
Merhamet miydi konumuz. İnsanı kabul etmeyen, kendinden başkasını insan olarak görmeyen çocukların, at yarışı gibi daha üste, daha fazlaya bilenen ebeveynlerin dünyasında hiç duyulmadık bir konu bu.
Hangi ayet, hangi hadis-i şerif hangi yüreğe acıyı, sızıyı, paylaşmayı gerçek lezzetiyle hissettirebilecek. Sadece Rabbimin lütfettiklerine.
Yine boyun büküp yalvarmak vakti…
Allah’ım sen gönüllerimize birbirimize karşı muhabbet ve merhamet ver. Bizi bencillik ve hırstan koru. Sen merhamet edenlerin en güçlüsüsün. Bizi rızanın dışına sürüklenmekten muhafaza eyle…
Ellerine sağlık canım 🥰♥️♥️
Ahir zaman ahir insan…
Halimiz cidden perişan…
Yüreğinize sağlık…