Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Modern Dünyanın Gizli Düşmanı

“Ey Ademoğulları! Her mescide güzel elbiselerinizi giyerek gidin; yiyin, için fakat israf etmeyin, çünkü Allah müsrifleri sevmez.” (A’raf Suresi, 31)

İsraf, dinimizin en sevmediği hususlardan birisidir. İsraf ile ilgili birçok ayet ve hadis vardır. Şu ayetin tüylerimizi ürpertmemesi mümkün mü?

“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat saçıp savurma; çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.” (İsra Suresi, 26-27)

Çocukluğumda mahallede bir büyüğümüz vardı. Mahalleli ona aklını yitirmiş gözüyle bakardı. Ancak onun yanına varınca aklını yitirmediği apaçık görülmekteydi. Peki, neden aklını yitirmiş gözüyle bakıyorlardı? Her sabah evden bir çuval ile çıkar, akşama kadar sokaklarda, çöplüklerde ekmek arayıp çuvalı doldurur, temiz olanları tüketirdi. Diğerlerini hayvan sahiplerine dağıtırdı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Kur’an Yolu” adlı tefsirinde, üzerinde çok düşünülmesi gerektiğine inandığım bir bölüm şu şekildedir:

“Dünya nimetleri ve yer altı ve yer üstü servetleri mülk olarak Allah’a aittir. Bir zerresi yersiz, faydasız ve gereksiz sarf edildiğinde Allah’ın mülküne, O’nun halen yaşayan ve gelecekte yaratacağı kullarının haklarına tecavüz edilmiş olur.”

Çarşıdan aldığımız meyveler bozulunca çok üzülüyorum. Meyveyi önüme alıp bizim soframıza gelme aşamalarını düşünüyorum. Bahar gelmiş, ağaçlar çiçek açmış. Çiçekler meyveye dönüşmüş. Bir süre ağaçta kalarak büyümüş ve olgunlaşmış. Birileri olgun meyveleri toplayıp kasalara koyuyor. Oradan hal pazarına gidiyor. Birileri de oradan satın alıp dükkânına getiriyor. Dükkânda sergiliyor. Biz de satın alıp evimize getiriyoruz. Bu meyveyi çürütüp çöpe atarken bu süreçleri gözden geçirip üzerinde düşünürsek, meyvenin hal dilinde şöyle dediğini işitmemiz işten bile değil: “Arkadaş, ben o yoğun bir süreçten geçerek Allah’ın bir nimeti olarak sofranıza geldim. Beni çürütüp çöpe atmak Allah’tan reva mıdır?”

Vehbi Koç’un israf konusundaki görüşleri, bireylerin harcamalarını nasıl yönetmeleri gerektiğine dair önemli bir bakış açısı sunar. Koç, kişisel eğlence veya lüks tüketim yerine, topluma faydalı projelere yatırım yapmanın gerekliliğini vurgular. Lüks araçlar gibi maddi şeylere karşı dikkatli olmasına rağmen, eğitim kurumları ve hayır işleri gibi sosyal sorumluluk projelerine büyük bir bütçe ayırmaktan çekinmediğini ifade eder. Bu sözler, toplum için değer yaratan harcamaların israf olarak görülmemesi gerektiğini anlatır ve bireylerin kaynaklarını daha verimli kullanmaları gerektiğini öğütler.

İsrafı sadece yemek içmek olarak düşünmemeliyiz. Elbiseden ayakkabıya kadar, özelliklerini kullanamayacağımız pahalı teknolojik aletlere varıncaya kadar her şey israf kapsamına girer. Örnek vermek gerekirse, sadece konuşmak için vasat bir telefon yeterli iken çok pahalı ve lüks bir telefon alıp birçok özelliğini kullanmamak da israftır.

Yaşamdan gizli israfa bir örnek vermek istiyorum. Markete gidip 150 TL’den 100 TL’ye düşmüş çay alıyoruz. İndirimli aldığımız için seviniyoruz. Eve gelip çayı demliyoruz. Çaydanlığa alabildiğine su ve demliğe de içebileceğimiz kadar çay koymak yerine göz kararı çay koyuyoruz. Çay faslı bitince demliğin yarısını tükettiğimizi görüyoruz. Bu çay da çöpe dökülüyor. Böylece 100 TL’ye indirimli aldığımız çayın yarısını dökmekle sanki 200 TL’ye almış gibi oluyoruz.

İsrafın bir çeşidi zaman israfıdır. Zaman çok kıymetlidir. Hizmet odamıza gelenler bilir; her zaman önümde bir rahle ve kitap bulunur. İşten fırsat buldukça kitap okurum. Böylece boş zamanımı israf etmemiş olur ve karşımdakilere subliminal mesaj veririm.

Yaşamımızı sürdürürken Yüce Allah’ın ayet-i kerimesinde belirttiği üzere, şeytanın kardeşleri olarak nitelendirilme tehlikesini göz önünde bulundurmalıyız.

Sonuç olarak, israfın sadece ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda manevi ve toplumsal bir mesele olduğunu anlamalıyız. İsraf etmek, hem Allah’ın bize bahşettiği nimetlere karşı bir saygısızlık, hem de toplumun ve gelecek nesillerin haklarına tecavüz anlamına gelir. Bu yüzden tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli ve her bir nimetin değerini bilmeliyiz. Kullandığımız kaynakları israf etmemek, sadece kişisel olarak değil, toplumsal ve dini bir sorumluluktur. İhtiyaçlarımızı bilinçli şekilde karşılarken, fazlalıktan kaçınmak ve ölçülü olmak hem dünyada hem de ahirette bizlere huzur ve bereket getirecektir.

Exit mobile version