Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Nefis ve Şeytanın Vesveseleri

Hayat çok kısa dediğimiz bu mecrada, iyi ve kötünün mücadele alanıdır nefis.

Bugün hep soğuk olan şehirdeyim. Yağan yağmurdan şehir sanki gri ve kirli bir tülle örtülüvermiş. Ben odamdan, yedi kat yükseklikten şehre bakıyorum. Her taraf nasıl da kalabalık; otobüsler, arabalar ve insanlar… Koştura koştura, bir şeylere yetişmek için bir çaba içinde, yani herkesin acelesi var. Düşünüyorum, acaba bu insanlar nefes aldıklarının farkındalar mı diye… İzlemekle geçirdiğim o vakitlerde, onlara imrendiğim de oluyor. Onlar şimdi fark etmeseler bile hayatın tam ortasındalar, yaşıyorlar gibi hissettim.

Aradan geçen saatlerden sonra vakti şifaya geldik… Yoldaşım, odamın kapısını tebessümle açıyor; karşılıklı hasbihallerimiz için besmelemizi çoktan çektik ve başladık istişarelerimize.

Konumuz da “nefis”… Yani, şeytanın vesveselerine kapılarak onunla iş birliğine girmek. Fakat şeytan, nefsine uyarak hareket edenleri hesap gününde yüzüstü bırakır. Nefis ise sadece şeytanın fısıltılarına kanmakla kalmaz, ayrıca kendi de insana birtakım kötülükleri yapması yönünde vesvese verir. Zira Kur’an, nefsin süfli duyguların kaynağı olduğunu ve bunun insanın yaratılışında, yani fıtratında bulunduğunu ifade etmektedir.

Nitekim Mısır azizinin hanımı, Hz. Yusuf’un (a.s.) gönlünü çelmek üzere onu davet ettiğinde, Hz. Yusuf (a.s.) kendisi de bir an onu arzulamış ama derhâl Allah’a sığınmıştı. O, bunu yaparken bir taraftan Yüce Allah’ın ikazını, diğer taraftan da efendisinin iyiliklerini hatırlamıştı. Hz. Yusuf (a.s.) yine de, “Ben bütünüyle nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü Rabbimin merhamet ettikleri hariç, insan nefsi, benliği kötülüğe sürüklemeye yakındır,” derken insanın nefsinde var olan bu eğilime işaret etmekteydi.

Sohbetimizi sonlandırdıktan sonra, hiçbir kulun dört dörtlük olmadığını, empati duygumuzdan uzak kalmadan bir vaka analizi yaptık. Ve bu çalışmalarımızda şöyle bir seslenişimiz oldu:

Ben:
“Ey mücahitler; (Sabri, Metin, Azim, Kâmil, Müstağni, Emin, İrade, güçlü nefse hâkim kişiler), Yüce Allah’a itaat yolunda olanlar, sizler her daim bu yönünüz ile Allah yolundasınız.”

Yoldaşım:
“Ey zaafkârlar; (Zayıf, Münkir, Hırsi, Hevâperest, Mübtela, nefsine hâkim olmayan kişiler), vay halinize!

Kul, Rahman’ın merhametine nail olmak istiyorsa, onunla ilgi ve alakasını kesmemelidir. Bu bakımdan Müslüman’ın, başta günde beş vakit kıldığı namaz olmak üzere, sık sık yapacağı zikir ve duaların nefsi arındırmada çok önemli bir işlev göreceği izahtan varestedir.”

Velhasılkelam; bizler de daima İslam mücahitlerinden olalım inşallah.

“Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, bunaklıktan, kabir azabından sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime, senden sakınma şuurunu (takvasını) ver ve nefsimi arındır. Onu en iyi arındıracak sensin, onun koruyucusu da onun efendisi de sensin. Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşû duymayan kalpten, doymayan nefisten ve kabul edilmeyen duadan sana sığınırım.”

Duasında buluşalım…

Exit mobile version