Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Öğüt Vermek ve Sözlerin Üslûbu

Bakmak ile görmek arasında ne büyük bir fark vardır, değil mi? Hatta o kadar büyük bir fark vardır ki, neredeyse her birimizin görmekten aciz kalıp sadece bakmakla yetindiği noktalar mevcuttur. Bu noktalar bazen o kadar çoğalırlar ki, gözleri kör eden, kulakları sağır eden durumlara yol açabilirler.

İnsanların büyük bir kısmı her zaman birilerine tavsiyeler verip bir şeyler öğretmek isterler. Bazen o kadar ileri giderler ki, topluluk içerisinde tavsiye vereyim derken karşı tarafın kişiliğine hakaret ettiklerinin farkına bile varmazlar, hatta varamazlar.

Dinimizin vermiş olduğu güzel tavsiyelerden bir tanesi de, herhangi bir yerde yanlış bir şey yapan bir kişiyi gördüğünüzde onu bir kenara çekip düzgün ve ılımlı bir üslupla yanlışını söylemektir. Bu davranış bizlere tavsiye eşliğinde emir olarak da gelmektedir. Çünkü işin sonunda kul hakkına girmek gibi bir tehlike de vardır. Hazin olan ise bu davranışın yanlış olduğunu bildiğimiz halde yine bu tür hatalara defaatle düşmemizdir. Nefsimizin yanlışlarına, şeytanın vesveselerine tekrar tekrar yol açıyoruz.

“Bir insana başkalarının yanında verilen öğüt, öğüt değil, hakarettir.” der İlmin kapısı Hz. Ali (r.a.)

Yüce Rabbimiz her hatamızda hatalarımızı yüzlerimize vursaydı, bizim halimiz nice olurdu, değil mi? Hâlbuki Allahü Teâlâ Hazretlerinin nice isimleri vardır ki, şahsımıza örnek mahiyetiyle alabilelim. Bu her sahada böyledir aslında. Eğitimde, kültürde hatta savaşta da dahildir. Savaşın bile bir ahlakı vardır. Kültürün asırları aşan izleri vardır. Eğitimin ise tüm dünyayı değiştirecek gücü vardır.

Davranışlar özelinde ve ortamına göre çok önem arz eder. Mesela Hz. Peygamber (s.a.v.) irşad görevini kötü, korkutucu ve aşağılayıcı bir dille yapmış olsaydı, ümmet bu kadar büyür müydü? Hz. Musa (a.s.), Firavun’a karşı etkisiz ve kötü bir üslupla tavır takınmış olsaydı, ona inananlar bu kadar genişler miydi?

Ya da Hz. Yusuf (a.s.), akıllı bir üslupla konuşmamış olsaydı, zaman içerisinde nasıl Mısır’a hükümdar olacaktı, değil mi?

Yani buradan anladığımız konu, özet olarak Yunus Emre’nin “Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı, söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede.” beytinde söylemiş olduğu gibi çok önemli bir kıymettir. Yerine göre öğüt vermek, hakaret olarak adlandırıldığı gibi, yerine göre de hayat kurtarıcı bir el olabilmektedir.

Vesselam…

Exit mobile version