Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Orucun Hükümlerini Ne Kadar Biliyoruz?

Kıymetli Okuyucularım,

Dinimiz her meselenin hükmünü açıkladığı gibi orucun ibadetinin de hükümlerini detaylı bir şekilde açıklamıştır. Hemen şunu belirtelim ki, Ramazan ayı, ya da diğer aylarda tuttuğumuz oruçlarla ilgili hükümler (Teysîr) kolaylık esasına dayanmaktadır. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz, orucun diğer milletlere farz kılındığı gibi bu ümmete de farz kılındığını beyan ettikten sonra Ramazan ayında kimlerin oruç tutmaktan istisna edileceğini belirtirken: “

” يريد الله بكم اليسر ولا يريد بكم العسر”.

“Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez”[1] diye buyurmuş, başka bir ayeti kerimesinde ise,

” وما جعل عليكم في الدين من حرج”

“Allah dinde size zorluk kılmadı”[2], diye bildirmiştir. Hz. Aişe’den gelen rivayette de: “Allah Resulü iki iş (hüküm) arasında kaldığı zaman günah olmadığı müddetçe en kolay olanı tercih ederdi”[3] ifadesiyle söz konusu esası pekiştirmiştir. Dolayısıyla şer’i hükümlerin diğer alanlarında olduğu gibi, oruç ibadetiyle ilgili hükümler de kolaylık esasına dayalıdır.

1. Orucun Mahiyeti

a) Orucun sözlük anlamı:

Oruç, Sawm veya Siyâm kökünden gelen Arapça bir kelime olup imsak anlamındadır, yani kendini bir şey yapmaktan uzak tutma manasını taşır.
Örneğin, konuşmamaya karar verme gibi. Kur’an-ı kerimde bu anlamda şöyle bir ayet-i kerime bulunmaktadır. Meryem (a.s.) kendisiyle konuşmak isteyenlere:“Ben, Rahmana bir oruç adadım, dolayısıyla bugün hiçbir insanla konuşmam”[4] cevabını verir.

b) Orucun şer’i anlamı:

Fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar yeme, içme ve cinsi münasebetten oruç niyetiyle uzak durmaktır”.[5]

2. Orucun Çeşitleri

İslam dininde iki çeşit oruç bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla: a) Farz oruçlar, b) Nafile oruçlar şeklindedir.

Konumuz Ramazan ayında tutulan farz oruç olunca yazımızda bunun üzerine yoğunlaşmamız gerekecektir. Farz olan oruç; a) Ramazan orucu ve kazası, b) Kefaret orucu, c) Adak orucu olarak kısımlara ayrılmaktadır.

Ramazan orucunun vücûbiyyeti Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman Edenler, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, size de oruç farz kılındı. Umulur ki, Takvaya erersiniz”.[6]Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidâyeti, doğruyu ve yanlışı ayır edip açıklayan Kur’an’ın indirildiği aydır. İçinizden kim o aya yetişirse oruç tutsun”[7].

Ayetleriyle orucun vücûbiyyeti kesinleşmiştir. Buna ilaveten Abdullah b. Ömer ve birçok sahabeden nakledilen Cibril hadisinde Hz. Peygamber İslam’ın şartlarını sayarken Ramazan orucunu zikretmesi de[8] bu hükmü teyit etmektedir..

Böylelikle Ramazan orucu, Hicretin ikinci yılının şaban ayında ümmet üzerine farz kılınmıştır.

3. Ramazan Ayının Sabit Olması

Ramazan hilâlini bir veya daha fazla adil kişilerinin çıplak gözle görmesiyle ya da Şaban ayının otuz güne tamamlanmasıyla sabit olur. Hz. Peygamber Ebu Hüreyre’den gelen rivayette bunu şu hadisiyle açıklamaktadır:

عن أبي هريرة رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: ” صوموا لرؤيته وأفطروا لرؤيته، فإن غم عليكم فأكملوا عدة شعبان ثلاثين يوما”. قال الإمام الترمذي: ” والعمل على هذا عند أكثر أهل العلم”.

“Ramazan hilâlini gördüğünüzde oruç tutun, Şevval ayının hilâlini gördüğünüzde iftarı (bayramı) yapın. Eğer hava bulutlu olması yüzünden görünmez ise, Şaban ayını otuz gününe tamamlayın”. İmam Tirmizî: “İlim ehlinin ekserisine göre, amel bunun üzerinedir” [9] demiştir.

Ramazan hilâlinin görülmesi ve tespiti konusunda çıplak gözün esas olması yanında günümüzde sahip olunan imkanlarla örneğin, rasathanelerde bulunan teleskoplar yoluyla da tespit edildiği bilinmektedir. Bu konuda her İslam ülkesi kendi imkanlarını kullanır ya da diğer Müslüman ülkelerinin rüyeti hilâl ilanını esas alarak oruca başlar ve sonunda bayram yapar.

4. Orucun Eda veya Kazası yoluyla Vacip Olan ya da Fidye Ödeyerek Oruçtan Belirli Mazeretler Nedeniyle Muaf olan Kimseler

a) Orucun vacip olduğu kimseler:

Oruç, her akıllı, büluğ çağına ermiş sağlam ve mukim olan erkek, adet ve nifastan temizlenmiş her kadına farzdır. [10] Çocuğa gelince, oruç vacip olmasa bile, velisinin çocuğu alıştırması babından gücü yetiyorsa onun tutmasını isteyebilir.

b) Belirli mazeretler nedeniyle fidye ödeyerek oruçtan muaf olan kimseler:

Bu sınıftan olan, ihtiyar erkek ve kadınlar, hastalığının şifası umulmayan kimseler, hamile ve çocuğunu emziren kadınlar ile çok ağır işlerde çalışıp takat getiremeyen kimseler (bazı alimlere göre), fidye ödemeleri şartıyla oruçtan muaf olurlar.[11]

c) Belirli mazeret sebebiyle oruç tutamayıp kaza etmekle mükellef olan kimseler:

Bu sınıftan, hastalığının şifası umulan ve yolculukta olan kimselerle, kendilerinin oruç tutması caiz olmayan hayız ve nifas durumunda olan kadınlar Ramazan ayının dışında oruçlarını kaza ederler.[12]

5. Orucu Bozmayan ve Bozan Durumlar

a) Orucu Bozmayan Durumlar:

1) Mübalağa etmeden mazımıza yapmak, yani ağzı çalkalamak, gargara ve istinşak yapmak, (ancak burna ilaç damlatmayı ilim adamları mekruh görmüştür), 2) Oruca niyet ettiği halde cünüp olarak sabahlamak[13], 3) Göze sürme sürmek ya da göz ilacı damlatmak[14], 4) Nefsini zabt edenin eşini öpmesi, ancak nefsine hakim olmama gibi bir durumda bunu yapmaması, 5) Hararet yüzünden yıkanmak, başına su dökmek[15], 6) İğne vurdurmak, ağızdan girmediği için oruç bozulmaz, ( bazı ilim adamlarına göre: iğne ya da serum, gıda cinsinden olursa bozulur, değilse bozulmaz demişlerdir) 7) Hacamat yaptırmak[16], 8) Kaçınılması güç olan toz, sinek ve benzeri şeylerin ağıza girmesi de orucu bozmaz, 9) Buhur ve güzel kokuları kokmak orucu bozmaz (böyle bir yasak olsaydı, konuyla ilgili bir hüküm illa ki gelmesi gerekirdi), 10) Misvak kullanmak ta orucu bozmaz (diş macunuyla dişleri fırçalamak ta bu kabildendir), 11) Gıda türünden bir maddeyi satın almak için diliyle tadına bakmak ya da bir yemeğin yutulmadan tuzuna bakmak da orucu bozmaz.

Oruç tutan büluğ çağına ermiş her kimse, sabah vaktinin (ezanın) girmesine kadar yemek, içmek ve hanımıyla ilişkide bulunması serbesttir. İmsak vakti adı altında sahuru 15, 20 dakika önce bitirmek diye bir uygulama sünnette yoktur. Gerek ayeti kerimede[17] gerekse Ebu Hüreyre’den gelen rivayette[18] olduğu gibi sahuru fecir ezanına kadar tehir etme konusunda müsamaha edilmiştir.

Ayrıca adet ya da nifas görmüş kadınların, geceleyin bu durumları bitmiş olup kanama kesilmesi halinde, yıkanmayı sabaha kadar tehir etmelerinde bir beis görülmemiştir. Oruçlu sabahlayabilirler, ancak sabah namaz için temizlenmeleri ve yıkanmaları gerekmektedir.

b) Orucu Bozan Durumlar:

Orucu bozan durumları, kazayı gerektiren ve kaza ile kefareti gerektiren durumlar şeklinde özetleyebiliriz. Önce kazayı gerektiren durumları görelim:

Kazayı gerektiren durumlar:
  1. Kasten yemek içmek: Bu konuda ihtilaf edilmiş, Hanefi uleması o günün kazası gerektiği gibi kefaret de gerekir derken, diğer mezhep sahipleri sadece kaza gerektiğini, kefareti gerektiren açık bir delil bulunmadığını belirtmişlerdir. Şayet oruçlu olduğunu unutarak ya da ikrah ettirilerek yer ve içerse o günü kaza etmesi gerekmez, bilakis orucuna devam eder[19].
  2. Kasten kusmak: Eğer kusma bir rahatsızlıktan dolayı galebe çalarsa oruç bozulmaz, kasıtlı bir şekilde kusarsa oruç bozulur, kazası gerekir[20].
  3. Hayız ve Nifas hali: Güneş batmasına son bir lahza kalsa bile, adet (hayız) görülünce oruç bozulur ve adet olduğu günler kaza edilir.
  4. İstimna (mastürbasyon): Hangi nedenle olursa olsun oruç bozulur. Bozulmaz diyen şaz görüşlere itibar edilmez.
  5. Normal ağızdan doyurmayan bir şey yemek, ağza kaçırmak, eğer fazla tuz boğaza girerse orucu bozar.
  6. Oruçlu olduğu halde, oruç tutma niyetini değiştirmesi, yani oruç tutmamaya niyet etmesi, o halde iken bir şey yemese bile orucu bozulur. Çünkü niyet orucun rükünlerinden biridir.
Kaza ve kefareti gerektiren durum:

Eğer Kişi Ramazan’da oruçlu iken hanımıyla beraber olursa, cumhur alimlere göre bu durum hem kaza hem de kefaret gerektirir. Hanefi uleması, kasten yeme ve içmeyi de kıyas yoluyla bu hükme bağlamışlardır. Kefaretten kasıt ise, sırasıyla 1) bir köleyi azat eder, 2) Bundan aciz kalırsa, Ramazan’dan ayrı olarak diğer aylardan iki ay bir gün yani 61 gün peş peşe oruç tutar, 3) Bunu yapmaktan da aciz kalırsa, 60 tane fakiri, ailesine yedirdiği gıdadan doyurur. Söz konusu kefaretin uygulanmasında sıra veya tertibin, efdaliyet yönüyle olduğu gelen rivayetlerden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tertibe riayet edilmesi şartı bulunmamaktadır. [21]

Orucun Kazası Nasıl Yapılır?

Kazanın vakti geniş olduğu gibi kefarette böyledir. Aslında orucun kazası eda edilmesi gibidir. Kaç gün oruç tutmadıysa o kadarını daha sonra tutar.[22] Ancak orucun kazası eda edilmesi gibi peş peşe tutulması şartı yoktur. Bunun aksine kefaret orucunda peş peşe şartı bulunmaktadır. Şayet kaza orucunu tutamayıp, sonraki Ramazan ayı giriyorsa, önce o Ramazan’ın orucunu tutar. Akabinde geçmiş Ramazan ayından kalan günlerini kaza eder. Çünkü zamanı dar olan ibadetler, zamanı geniş olan ibadetlere önceliklidir.

Orucun Adapları

Oruç tutarken riayet edilmesi tavsiye edilen bazı adapları zikretmek yerinde olacaktır. Söz konusu adapları sırasıyla görelim:

a) Sahura kalkmak ve geciktirmek[23], b) İftarı bekletmemek ve acele etmek[24], c) İftar anında dua etmek[25], d) Oruca uygun olmayan hallerden kaçınmak[26], e) Misvak kullanmak, f) Kur’an-ı çok tilavet etmek[27], g) İbadete eğilmek, özellikle Ramazan’ın son on günü olan kadir gecesini ihya gecelerinde[28].

6. Oruç Tutulması Nehiy Edilen Günler

Hz. Peygamber tarafından oruç tutulması nehiy edilen ya da mekruh sayılan bazı günler bulunmaktadır. Nebevi buyruğa uymamız açısından bu günleri bilmemizde fayda vardır. Sözgelimi:

1) Bayram günleri, 2) Teşrik günleri, 3) Münferit olarak cuma günü, 4) Münferit olarak cumartesi günü, 5) Ramazan ayını karşılarken şek (şüphe) günü, 6) Aralıksız bütün yılın günlerini oruç tutmak, 7) Kadının kocasından izinsiz bazı günlerde nafile oruç tutması, 8) Visal (yemeden içmeden) orucu tutmak[29].

7. Ölen kimsenin Kalmış Oruçlarının Tutulması

Ölmüş birisinin kalmış oruçlarının başkası tarafından tutulması konusunda fıkıh uleması ihtilaf etmiştir. Bir kısım alimler, velisi dahi olsa eksik kalan günleri tutamaz ancak fidyesini verir demişlerdir. Şafii mezhebinde tercih edilen görüşe göre, velisi onun yerine namaz kılamaz ama oruçlarını tutabilir denilmiştir.

Netice itibariyle konuyla ilgili deliller[30] toplanıp değerlendirme yapıldığında, ölenin velisi sadece adak olan oruçları tutabilir, ölenin diğer oruçları varsa onların sadece fidyesi verebileceği anlaşılmaktadır.

Sonuç

Sonuç itibarıyla oruçla ilgili hükümleri elimizden geldiği kadarıyla detaylı bir şekilde izah etmeye çalıştık. Yazımızı oruçla ilgili Ebu Hüreyre’den gelen Hz. Peygamber’in kudsî bir hadisiyle bitirelim:

قال الله عز وجل: كل عمل بن آدم له (تضاعف الحسنة بعشر أمثالها إلى سبعمائة ضعف) إلا الصيام، فانه لي وأنا أجزئ به، والصيام جنة، فاذا كان يوم صوم أحدكم فلا يرفث، ولا يصخب، ولا يجهل، فإن شاتمه أحد أو قاتله، فليقل إني إمرؤ صائم (مرتين). والذي نفس محمد بيده، لخلوف فم الصائم أطيب عند الله يوم القيامة من ريح المسك، وللصائم فرحتان يفرحهما: إذا أفطر فرح بفطره، وإذا لقي ربه فرح بصومه (رواه مسلم) وزاد البخاري: ” يترك طعامه وشرابه وشهوته من أجلي، الصيام لي وأنا أجزئ به، والحسنة بعشر أمثالها”.

Aziz ve Celil olan Allah şöyle buyurur:” Ademoğlunun her işlediği amel kendisi içindir (Öyle ki, iyilikler bir haseneden on misline, on mislinden yedi yüz katına çıkartılır). Ancak oruç öyle değildir, o benim içindir, onun mükafatını ben vereceğim. Oruç bir kalkandır, oruç tuttuğunuz günde tutan kişi, fahiş söz söylemesin, bağırmasın, sövmesin, eğer birisi gelip kendisine kötü söz söyler ya da dövüşmeye kalkışırsa, “ben oruçluyum (iki defa) desin. Muhammed (s.a.v)’in nefsini elinde tutan Allah’a yemin olsun ki, kıyamet gününde oruçlunun ağız kokusu misk kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun sevineceği iki sevinci vardır: birincisi, iftar ettiği zaman iftarıyla sevinir, ikincisi ise Rabbine kavuştuğu an oruç ameliyle sevinir”.[31] (Buhârî’de şu ziyadelik vardır):” Oruçlu, yemeğini, içeceğini ve şehvetini benim için bırakır. Tuttuğu oruç benim içindir ve onun mükafatını ben vereceğim, iyilikler on misliyle verilir”.[32]

Rabbim, oruçlarımızı kendi katında makbul ve müyesser kılsın, Ramazan’ın rahmet ve bereketini bizlerden esirgemesin, Ramazan ayında cehennem azabından azat olunan kullarından eylesin (Âmin).


[1] Bakara suresi, 185.
[2] Hac suresi, 78.
[3] Ahmed. b. Hanbel, Müsned, Hz. Aişe’den rivayetle…
[4] Meryem suresi, 26.
[5] Bkz. Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-sünne, I. 431.
[6] Bakara suresi, 183.
[7] Bakara suresi, 185.
[8] Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim; Abdullah b. Ömer’den rivayetle…
[9] Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim; Sünen’ü-t-Tirmizî, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[10] Bkz. https://islamqa.info/tr/answers/26814/ramazan-orucu-kimlere-farzdir.
[11] Bakara suresi, 184.
[12] Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim, Hz. Aişe’den rivayetle. Ayrıca bkz. Muhammed b. Sâlih el-Useymîn, eşŞerhu’l-Mumti, VI, 330.
[13] Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim, Hz. Aişe’den rivayetle…
[14] İmam Tirmizî’nin de ifade ettiği gibi, bu bapta yasaklayan sahih bir delil bulunmamaktadır.
[15] Bu konuda Müsned Ahmed; Sünen Ebû Dâvûd; Mâlik’in Muvatta’sında sahih bir hadis nakledilmiştir.
[16] “Hz. Peygamber (s.a.v) oruçlu iken kan aldırmıştır” lafzı için bkz. Sahîh-i Buhârî, İbn Abbâs’tan bununla ilgili rivayet gelmiştir. Yalnız konu ihtilaflıdır. Orucu bozar diyen alimler de bulunmaktadır.
[17] Bakara suresi, 187.
[18] Müsned Ahmed; Sünen Ebû Dâvûd, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[19] Kütüb-i Sitte’de, Ebû Hüreyre’den rivayet edilmiştir.
[20] Ahmed. b. Hanbel, Müsned; Sünen Ebû Dâvûd; Sünen’ü-t-Tirmizî; Sünen İbn Mâce, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[21] Kütüb-i Sitte’de, Ebû Hüreyre’den rivayet edilmiştir.
[22] Bakara suresi, 185.
[23] Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim, Enes b. Malik’den rivayetle…
[24] Sahîh Buhârî, Amr b. Murre’den rivayetle.
[25] Sünen Ebû Dâvûd, Abdullah b. Ömer’den rivayetle..
[26] Sahîh Buhârî, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[27] Sahih Buhârî, Abdullah b. Abbâs’dan rivayetle.
[28] Sünen Ebû Dâvûd; Sünen Nesâî, Sünen İbn Mâce, sahih bir senedle Ebû Zerr el-Giffârî’den rivayet edilmiştir.
[29] Zikredilen günlerde oruç tutulmasını yasaklayan hadisler varit olmuştur.
[30] Konuyla ilgili olarak Hz. Aişe ve Abdullah b. Abbas gibi önemli sahabilerden muteber hadis kitaplarında sahih rivayetler bulunmaktadır.
[30] Sahîh Müslim, Ebû Hüreyre’den rivayetle
[32] Sahîh Buhârî, Ebû Hüreyre’den rivayetle.

Exit mobile version