Site icon İslam & İslamiyet – Kevser.Org

Ramazan Ayının Fazileti ve İbadetlerimiz

“Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidâyeti, doğruyu ve yanlışı ayır edip açıklayan Kur’an’ın indirildiği aydır. İçinizden kim o aya yetişirse oruç tutsun.” (Bakara, 185).

Saygıdeğer Okuyucularım,

Yazımız, teşrif etmekte olan on bir ayın sultanı Ramazan ayının fazileti ve ibadetlerimiz üzerine olacaktır. Bu aya girerken hangi hazırlıklarla karşılıyoruz? Faziletiyle ilgili neler biliyoruz? Bu ayda hangi olaylar vuku bulmaktadır? Ramazan ayını hangi ibadetlerle ihyâ edebiliriz? Sorduğumuz bu soruların cevaplarını yazımızda açıklamaya çalışacağız. Ramazan ayının, hepimiz için birçok hayra, esen ve güvenliğe, ferah ve kurtuluşa ermenin yanında ilah-i rızayı kazanmamıza vesile olmasını Rabbimizden dileriz.

1. Ramazan Ayında Vuku Bulan Bazı Olaylar

Ramazan ayı girince vukû bulan olaylar hadislerde şöyle anlatılır. Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayetle Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurur:

عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: ” إذا دخل شهر رمضان، فتحت أبواب السماء (في رواية): فتحت أبواب الجنة، (وفي رواية): فتحت أبواب الرحمة وغلقت أبواب جهنم وسلسلة الشياطين، متفق عليه، (وزاد النسائي): ” فيه ليلة خير من ألف شهر، من حرم خيرها فقد حرم”، (وزاد النسائي والترمذي وابن ماجه وأحمد في المسند): ” وينادي مناد: يا باغي الخير أقبل أو أبشر، ويا باغي الشر أقصر، ولله عتقاء من النار، وذلك كل ليلة حتى ينقضي رمضان”.

“Ramazan ayı girdiğinde, Sema’nın kapıları açılır (diğer bir rivayette), Cennet’in kapıları açılır (diğer bir rivayette) rahmet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur”[1]. Sünen-i Nesâî’de ise şu ziyadelik vardır:

“Ramazan ayında öyle bir gece vardır ki, bin aydan daha hayırlıdır. Hayrından mahrum olan mahrum olmuştur”.[2]

Bunun anlamı, kadir gecesini içeren Ramazan ayının bu gecesinde yapılan bir ibadet diğer gecelerden farklı olarak bin ayın ibadetine bedeldir. Diğer bir rivayette de şu ziyadelik rivayet edilmiştir: “Bir Münadi Melek seslenir; Ey hayrı talep eden kişi yönel, ya da sana müjdeler olsun. Ey şerri talep eden kişi, sen de mahrum ol. Ramazan ayında Allah’ın cehennem azabından azat ettiği kimseler vardır. Ramazan bitinceye kadar her gecesi böyledir”.[3]

2. Ramazan Ayının Özellikleri

Ramazan’ın en önemli yönü, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu Cehennem azabından azat olunma ayı olmasıdır. Konuyla ilgili en can alıcı delil, Ebu Hüreyre’den (r.a) rivayetle Resûlüllah’ın (s.a.v) buyurduğu şu ifadedir:

“من قام رمضان إيمانا واحتسابا، غفر له ما تقدم من ذنبه”.

“Kim Ramazan ayının faziletine iman ederek, sevabını da Allah’tan umarak ihyâ ederse, geçmiş günahları mağfiret olunur (bağışlanır)”[4].

Maddi ve manevi birçok özelliklere sahip olan Ramazan ayının ihyâsı ancak, ruhumuzun ihtiyacı olan manevi gıdalarımızı çoğaltmamız, vaktimizi çeşitli ibadetlerle doldurarak geçirmemiz halinde ihyâ etmiş olabiliriz.

3. Ramazan Ayını Hangi İbadetlerle İhyâ Ederiz?

a) Oruç İbadeti:

İçinizden kim o aya yetişirse oruç tutsun”,[5] ayet-i kerimesinin yanında konuyla ilgili birçok hadis gelmiştir. Söz konusu hadislerin en barizi İslam’ın beş şartını beyan eden hadistir. Ebu Hüreyre’den (r.a) rivayetle Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurdular:

عن عبد الله بن عمر قال: سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: بني الإسلام على خمس: شهادة أن لا إله إلا الله وأن محمد رسول الله، وإقام الصلاة، وإيتاء الزكاة، وصوم رمضان، وحج البيت من استطاع إليه سبيلا”.

“İslam beş üzerine bina edilmiştir: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna şehadet edilmesi, namazın dosdoğru kılınması, zekâtın verilmesi, Ramazan ayında orucun tutulması, güc getirenin hacca gitmesi”. [6]

Ayrıca Amr b. Mürre’nin rivayetini de zikretmemiz yerinde olacaktır:

عن عمرو بن مرة الجهني رضي الله عنه قال: جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال يا رسول الله: أرأيت إن شهدت أن لا إله إلا الله وأنك رسول الله وصليت الصلاة الخمس وأديت الزكاة وصمت رمضان وقمته، فممن أنا؟ قال: ” من الصديقين والشهداء”.

“Bir adam Nebi (s.a.v)’e gelerek Eğer Allah’tan başka ilah olmadığına, senin de Allah’ın Resulü olduğuna şehadet eder, beş vakit namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar ve o ayı ihyâ edersem, kimlerden olurum Ey Allah’ın Resulü? deyince, bunun üzerine, Sıddıklardan ve şehitlerden olursun diye cevap vermiştir “.[7]

b) Ramazan’da Oruçlu İken Günahlardan Kaçınılması:

Günümüz Müslümanların düştüğü en önemli yanlışlardan birisi, oruçlu olmasına rağmen maneviyatı yüksek olan bu ayda bile bazı alışkanlıklarından vazgeçmemeleridir. Yalan konuşma, gıybet etme, laf taşıma, kavga etme, fahiş söz söyleme ve vakit namazlarını kaçırma gibi günahları hatırlatabiliriz. Dolayısıyla Ramazan ayında oruç tutan bizlerin, azalarımızın da oruç tutmasına dikkat edilmeli, işlediğimiz günahlar sebebiyle oruç ve diğer ibadetlerden elde ettiğimiz ecir ve mükâfatlarımızın zail olmasına izin vermemeliyiz. Hz. Peygamber bu hususta şu hadisiyle bizleri ikaz etmiştir.

عن أبي هريرة قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: ” من لم يدع قول الزور والعمل به، فليس لله حاجة في أن يدع طعامه وشرابه”.

Ebu Hüreyre’den (r.a) rivayetle Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu:” Kim yalan konuşmayı ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, onun yemeyi ve içmeyi bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur”.[8]

c) Teravih Namazlarını Cemaatle Eda Edilmesi:

Ramazan ayının en canlı ve neşeli ibadeti, camilerimizi cemaatıyla süsleyen teravih namazlarıdır. Hz. Peygamber ile üç gece kılınan bu namaz, vahiy gelir ümmete farz olur endişesiyle dördüncü gece cemaatle kılınmaya devam edilmemiştir. Hz. Ömer döneminde söz konusu endişe bulunmadığından Ubey b. Ka’b (r.a) ’ın imametiyle bu namaz tekrar cemaatle kılınmaya başlanmıştır. O dönemden günümüze kadar Ramazan aylarında gerek ülkemizde gerekse İslam ülkelerinde bulunan camilerde teravih namazları kılınmakta ve kıyamete kadar kılınmaya da devam edilecektir. Ecir ve mükafatı çok olan bu ibadet hakkında Ebu Zerr el-Giffari’den (r.a) gelen rivayette Resulüllah (s.a.v) şöyle buyururlar:

عن أبي ذر الغفاري رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: ” من قام مع الإمام

حتى ينصرف، كتب له قيام ليلة”.

“Kim bitirinceye kadar imamla birlikte teravih namazını ihyâ ederse, kendisine geceyi ihyâ etmiş sevabı yazılır”.[9]

d) Kadir Gecesinin İhyâ Edilmesi:

Kadir gecesi, Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gecedir. Ramazan ayının değerli diğer aylar içerisinde ne ise, Kadir gecesinin de değeri, Ramazan’ın diğer gecelerinin içindeki değerin o kadar üstündür. Öyle ki bu gece hakkında Leyletü’l-Kadr (Kadir gecesi) ismiyle özel bir sure inmiştir. Şöyle ki:

“إنا أنزلناه في ليلة القدر، وما أدراك ما ليلة القدر، ليلة القدر خير من ألف شهر، تنزل الملائكة والروح باذن ربهم من كل أمر سلام، حتى مطلع الفجر”.

1. Doğrusu Biz, onu (Kuran’ı) Kadir gecesinde indirdik. 2. Kadir gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? 3. Kadir gecesi; bin aydan daha hayırlıdır. 4. O gece Rablerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner. 5. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir”.[10]

Bu gecenin faziletine ve manevi değerine binaen, Hz. Peygamber ihyâ edilmesi konusunda çok önemli bir müjde vermiştir. Ebu Hüreyre’den rivayet edilen hadis-i şerifte Resulüllah (s.a.v) şöyle buyururlar:

” من قام ليلة القدر إيمانا واحتسابا غفر له ما تقدم من ذنبه”.

Kim Kadir gecesinin faziletine iman ederek, sevabını da Allah’tan umarak ihyâ ederse, geçmiş günahları bağışlanır”.[11]

Hz. Aişe validemiz Allah Resul’üne (s.a.v) bu gecede yapılan duayı sorduğunda

Ona, yapılacak duayı şu lafızları söyleyerek öğretmiştir:

” اللهم إنك عفو تحب العفو فاعف عني “.

“ Allah’ım, Sen bağışlamayı seversin, beni Bağışla”.[12]

Ramazan gecelerinin sultanı olan kadir gecesinde yapacağımız ibadetler, fecre kadar devam etmeli, gecemizi, meşru olan namaz, Kur’an tilaveti, zikir yapma, dua etme gibi her türlü ibadetlerle donatmamız önem arz etmektedir. Unutmayalım ki, bin aydan daha faziletli olan bu geceyi hesapladığımızda seksen üç yıl ve dört aya tekabül etmektedir. Bunun anlamı, eğer kadir gecesini ihyâ etmeyi başarırsak bir ömrü ibadetle geçirmiş kadar sevap kazanmışız demektir.   

e) Ramazan’da Kur’an-ın Tedris Edilmesi:

Ramazan ayında Hz. Peygamber sürekli hatim indirirdi. Bu ayın her gecesinde kendisine vahyolunan Kur’an-ı Cibril’e (a.s) arz yoluyla tilavet ederdi. Günümüzün Ramazan aylarında mukabele yoluyla indirilen hatimler, onun bu uygulamasına dayanmaktadır. Bu nedenle Ramazan ayına Kur’an ayı denilmiştir. Konuyla ilgili rivayet edilen hadis şudur:

عن عبد الله بن عباس رضي الله عنهما قال: “كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود الناس وكان أجود ما يكون في رمضان حين يلقاه جبريل، وكان يلقاه في كل ليلة من”رمضان، فيدارسه القرآن، فلرسول الله صلى الله عليه وسلم أجود بالخير من الريح المرسلة”.

Abdullah b. Abbas’tan (r.a) rivayetle der ki:” Resulüllah (s.a.v) insanların en cömert olanıydı. Özellikle Ramazan ayında Cibril ile karşılaşınca çok cömert oluyordu. Ramazan’ın her gecesinde Onunla karşılaşır ve Resulüllah’a Kur’an-ı tedris ettirirdi. Allah Resulü (s.a.v) hayır konusunda, gönderilen bir rüzgârdan daha cömert idi”.[13]

Söz konusu hadisi şerifte Sahabî Abdullah b. Abbas’ın anlatımıyla Hz. Peygamber’in özellikle Ramazan ayında ne kadar cömert davrandığı bildirilmektedir. Günümüzde özellikle bu mübarek ayda Müslümanların tasadduk konusunda cömert olmalarına ne kadar ihtiyacımız vardır. Gazze’de ve Doğu Türkistan’da inim inim inleyen ve bir damla suya muhtaç o kadar Müslüman bulunuyor ki, bunun hesabını Rabbimize nasıl vereceğimizi düşünmemiz bile bizi kahretmeye yetiyor.

f) Ramazan’da Oruçlunun İftar Ettirilmesi:

Ramazan ayı dünya Müslümanlarının dayanışmada bulunduğu aydır. Bunun en güzel örneği oruçlu olan bir Müslüman kardeşimizi iftar soframıza davet ederek iftar ettirmemizdir. Kaldı ki Efendimiz (s.a.v)  buna şu hadisiyle teşvik etmişrir:

عن زيد بن خالد الجهني رضي الله عنه عن النبي صلى الله صلى الله عليه وسلم قال: ” من فطر صائما كان له مثل أجره غير ألا ينقص من أجر الصائم شيء”.

Zeyd b. Halid el-Cühenî’den (r.a) rivayetle Nebi (s.a.v) şöyle buyurdular: “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, onun ecrinin aynısı oruç tutanın ecrinden hiçbir şey eksilmeksizin kendisine verilir”.[14]

Zikrettiğimiz nebevi hadisten esinlenerek, İslam Tarihinden günümüze kadar geleneksel haline gelen iftar sofraları geçmiş, bugün ve gelecek Ramazan aylarında devam etmesi, ümmet arasında canlılığını koruyan sosyal yardımlaşmanın en güzel göstergesidir. Ancak savaş halinde yiyecek ve içecek bulamayan ve fakir olan İslam beldelerinden Afrikalı Müslümanların, sitayişle bahsettiğimiz o iftar sofralarına sahip oldukları maalesef söylenemez.

g) Malın Zekatını Hesap Edip İhtiyaç Sahiplerine Verilmesi:

Kur’an ve Sünnet’in naslarına ve fakih imamlarının hüküm yönüyle icma’ına baktığımızda zekât ibadetinin vücûbiyyeti ve önemi ortadadır. Zekât hakkında birçok ayeti kerime bulunmaktadır.  Ayrıca bu ayetlerde kimlere zekât verileceği de belirtilmiştir. Sözgelimi;

“والذين في أحوالهم حق معلوم، للسائل والمحروم”

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de: Onlar ki mallarında ihtiyacını belli eden kişi ile yoksul için belli bir hak vardır”.[15]

Diğer bir ayeti Kerime’de ise şöyle buyrulmaktadır: “الذين هم للزكاة فاعلون”

Onlar zekatlarını hakkıyla verirler”.[16]

“اِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَٓاءِ وَالْمَسَاك۪ينِ وَالْعَامِل۪ينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَ۬لَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِم۪ينَ وَف۪ي

سَب۪يلِ اللّٰهِ وَابْنِ السَّب۪يلِۜ، فَر۪يضَةً مِنَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ”.

“Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihat edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”.[17]

Genelde Müslümanlar, yıllık dönem itibarıyla ya haç dönemi ya da Ramazan’da zekatlarını ayet-i Kerime’de belirtilen sınıflardan birine verirler. Ülkemizde Müslümanlar ise, zekatlarını Ramazan aylarında ferdi ve kurumsal olarak çıkartırlar. Ayrıca gerek Diyanet İşleri Başkanlığı ve gerekse Dini ve hayır kurumları devreye girer, bu konuda ülkemizin insanını yönlendirerek kimlere verecekleri konusunda yardımcı olurlar. İslam Dini, sosyal tabakalar arasında adaleti, zengin ile fakir arasında dengeyi kurabilmek için zekât müessesenin yanında tasadduk ve hayır yapmayı öngörmüş, bunları yeterli görmeyerek Ramazan’da fakirleri doyurmak ve ihtiyaçlarını görmek üzere Sadaka-i Fıtır’ın verilmesini de imkân sahiplerine vacip kılmıştır.

h) Bayramdan Önce Sadaka-i Fıtır’ın Çıkartılması:

Sadaka-i fıtır (fıtır sadakası): Ramazan ayının sonuna yetişen ve aslî ihtiyaçlarından başka en az nisap miktarı bir mala sâhip bulunan her Müslümanın vermesi gereken vacip bir sadakadır.[18]

Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber (s.a.s.), köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her Müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir.[19]

İbn Abbas (r.a), Sadaka-i Fıtır verilmesinin hikmetini şu sözleriyle anlatır:

“عن عبد الله بن عباس رضي الله عنه قال: ” فرض رسول الله صلى الله عليه وسلم زكاة الفطر طهرة للصائم من اللغو والرفث وطعمة للمساكين”.

Abdullah b. Abbâs’tan rivayetle o şöyle der: “Resûlüllah hem oruçluyu (işlediği) faydasız fiillerden ve (söylediği) kötü sözlerden temizlemek, hem de fakirlere gıda (temin etmek) üzere Fıtır zekâtını farz kıldı”.[20]

Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan Bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Nitekim bayram namazından önce verilmesi müstehap kabul edilmiştir. Fıtır sadakası, buğday, arpa, hurma veya üzüm gibi maddelerden verilebileceği gibi bunların değeri para olarak da verilebilir. Ancak fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur.[21]

Diyanet İşleri Başkanlığı 2024 yılı Ramazan ayının fitre miktarını 130 TL olarak belirlemiştir. Ancak günümüzün hayat pahalılığını göz önünde bulundurursak, bunun bir fakiri doyuracak kadar yeterli bir meblağ olmadığı açıkça görülecektir. Dolayısıyla bu konuda daha cömert olmamızda yarar vardır.

i) Ramazan Gecelerinde Allah’a Dua Edilmesi:

Dua, Rabbimize bir yakarıştır, Müminin sığınadır. İster Ramazan, isterse bu ayın dışında olsun, dua etmemiz bizden her zaman talep edilmiştir:

“وقال ربكم ادعوني استجب لكم”،

Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, size cevap vereyim”.[22]

.”وإذا سالك عبادي عني فاني قريب، أجيب دعوة الداعي إذا دعان”

Eğer kullarım sana beni sorarlarsa, şüphesiz ki ben onlara çok yakınım. Dua edenin duasına, her zaman icabet ederim”.[23]

.عن أبي هريرة رضي الله عنه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: ” وأن لكل مسلم في كل يوم وليلة دعوة مستجابة” (أي في رمضان).

Ebû Hüreyre’den (r.a) rivayetle Nebi (s.a.v) şöyle buyurdular:” (Ramazan’da) her Müslümanın her gece ve gündüz olarak icabet olunacak bir duası vardır”.[24]

Dua bizim en güçlü silahımızdır. Bu yüzden dua ile ilgili şu ayeti kerime pek anlamlıdır: “De ki Ey Resulüm: “Eğer dualarınız olmasaydı, Rabbim, ne diye size değer versin ki…”. [25]

j) İbadetlerimizin Sadece Allah Rızası İçin Yapılması:

İbadetlerimizin Rabbimiz tarafından kabulü, iki önemli şarta bağlıdır. Birincisi: Tevhit inancımıza bağlı olarak ibadetlerimizin sadece ve sadece Allah’a yönelip Ona yapılması ve Onun için yapılması. İkincisi ise: Sünnet’e uygun olması açısından Resulü’nün buyruğuna göre hareket edilmesidir.

Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de bu meyanda şöyle buyurur:

“وما أمروا إلا ليعبدوا الله مخلصين له الدين حنفاء، ويقيموا الصلاة ويؤتوا الزكاة وذلك دين القيمة”.

Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve Hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur “.[26]

Hz. Peygamber bu ayet-i kerimeyi teyit sadedinde şöyle der:

“إن الله لا يقبل من العمل إلا ما كان خالصا وابتغي به وجهه”.

“Allah, sadece kendi rızası talep edilerek halisane bir şekilde yapılan ameli kabul eder.[27]

Sonuç olarak, bu ayda yapılacak nice salih ibadet ve taatler bulunmaktadır. Fikir vermemiz açısından biz, bazı önemli amelleri konumuzun başlığı altında işledik.

Cenâb-ı Hak, cümlemizi bu mübarek Ramazan ayının feyz ve faziletinden hissedar olan kullarından eylesin. İbadet ve amellerimizi kendi katında makbul ve müyesser kılsın inşallah (Âmin).

Hepimizin Ramazan ayı hayırlı olsun efendim.


[1] Bkz Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[2] Bkz. Sünen Nesâî, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[3] Bkz. Sünen Nesâî; Sünen Tirmizî, Sünen İbn Mâce; Müsned Ahmed, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[4] Bkz. Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[5] Bkz. Bakara suresi, 185.
[6] Bkz. Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim, Abdullah b. Ömer’den rivayetle.
[7] Bkz. Müsned Bezzâr; Sahîh İbn Huzeyme, Sahîh İbn Hibbân, Amr b. Mürre el-Cühenî’den rivayetle.
[8] Bkz. Sahîh Buhârî, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[9] Bkz. Sünen Ebû Davud; Sünen Nesâî, Sünen İbn Mâce, sahih bir senedle Ebû Zerr el-Giffârî’den rivayet edilmiştir.  
[10] Bkz. Kadir suresi, 1-5.
[11] Sahîh Buhârî; Sahîh Müslim, Ebû Hüreyre’den rivayetle.
[12] Bkz. Sahih Buhârî, Hz. Aişe validemizden rivayetle.
[13] Bkz. Sahih Buhârî, Abdullah b. Abbâs’dan rivayetle.
[14] Bkz. Sünen Nesai; Sünen Tirmizî, Sünen İbn Mâce, sahih bir senedle Zeyd b. Hâlid el-Cühenî’den rivayet edilmiştir.  
[15] Bkz. Meâric sûresi, 24-25.
[16] Bkz. Müminûn suresi, 4.
[17] Bkz. Tövbe suresi, 60.
[18] Bkz. İmam Nevevî, el-Mecmû’, 6/103-105.
[19] Bkz. Sünen Ebû Dâvûd, Zekât, 20.
[20] Bkz. Sünen Ebû Davûd; Sünen İbn Mâce, Abdullah b. Abbâs’dan rivayetle.
[21] Bkz. İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 2/366.
[22] Bkz. Mümin suresi, 60.
[23] Bkz. Bakara suresi, 186.
[24] Bkz. Müsned Bezzâr, Ebu Hüreyre’den rivayetle.
[25] Bkz. Furkan suresi, 77.
[26] Bkz. Beyyine, 5.
[27] Bkz. Sünen Ebu Dâvûd; Sünen Nesâî, Ebû Umâme el-Bâhilî’den rivayetle.

Exit mobile version