17 C
Bursa
21 Kasım 2024 Perşembe
spot_img
Ana SayfaİslamRızkın Şifreleri

Rızkın Şifreleri

Rızık, en geniş tabir ile kişinin istifade ettiği maddi ve manevi her şeydir. Ezelde tayin edilen rızık, insanoğlu anne karnındayken gelmeye başlar. Anne karnındaki bebek, Cenâb-ı Allah’ın kudretinin bir tezahürü olarak mucizevi bir şekilde göbek kordonuyla rızkını alır, dünya hayatına gözünü açmasıyla anne sütüyle rızıklandırılır.

Cenâbı-Allah, sadece insanların değil, tüm mahlûkatın rızkını gönderir. Kayaların içinde bile hayatını idame ettiren ve kuşlar tarafından besin getirilen böcekler keşfedilmiştir. Süleyman Peygamber, denizde otururken ağzında yeşil bir yaprak olan karıncanın geldiğini görür. Deniz kenarına bir kurbağa gelir, bu kurbağaya karınca yeşil yaprağı verir. Süleyman Peygamber, karıncaya bunun hikmetini sorar. Karınca der ki, “Bu deryanın ortasında Allah bir taşın içinde bir böcek yarattı, bana onun rızkını taşıma vazifesini verdi. Her gün ona yetecek kadar rızkı getiriyorum. Allah’ın kurbağa suretinde yarattığı bir melek o rızkı benden alıp böceğe veriyor. O böcek diyor ki; “Rabbim beni yarattı, deniz ortasında taş arasında mekân verdi ve Rabbim benim rızkımı unutmadı.”

Rabbimiz; “Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah’ın üzerine olmasın. Allah onların hâlen bulunduğu yeri de emanet olarak konulacağı yeri de bilir; hepsi apaçık kitapta vardır.” buyurmuştur. (Hud Suresi, 6. Ayet)

İnsanoğlu, kendisine ulaşacağı kesin olan rızık için çabalayıp durur da, Allah’a kulluk etmeyi unutur. Şeyh Sadi Şirazi Gülistan kitabında rızık konusunu fevkalade ifade etmiştir;

“Ay, güneş, rüzgâr, bulut, yağmur… Hepsi felek, hepsi harıl harıl çalışıyorlar. Hepsi bir faaliyet içinde, hiç duran yok, tembellik eden yok, gaflet eden yok, hepsi harıl harıl çalışıyorlar. Neden? Sen bir lokma elde et de, onu gafletle ye diye. Yağmur yağar, güneş ısıtır, yer bitirir, rüzgâr üfürür, yel savurur… Ondan sonra buğdaylar olgunlaşır, harman olur, sen onu yersin. Kâinatta ne varsa, hepsi senin emrine verilmiş. Hepsini senin emrine vermiş de Allah-u Teâlâ Hazretleri, şu tezata dikkat edin, yâni akıl takılmaz mı bu işe? Her şey senin için itaat edip duruyor, sana hizmet edip duruyor da, yakışır mı eşref-i mahlûkat olan sana Allah-u Teâlâ Hazretleri’ne itaat etmemek? Yâni insan utancından kıpkırmızı kesilir, terinden böyle yerin dibine geçer. Allah-u Teâlâ Hazretleri’ne karşı insan nasıl olur da günah işler? Bunca nimeti bol bol veriyor. İsyankârlık, asilik, ma’siyet ve unutmak, gaflete düşmek, hatırlamamak, vazifesini hatırına getirmemek, kulluğu unutmak ve hata üstüne hata etmek… Bak arada hiç münasebet var mı?”

Şeyh Sadi Şirazi’nin tefekkür âleminden gelen rızıkla ilgili hikmetli sözleri ne kadar da düşündürücüdür. Cenâb-ı Allah, bizleri yokluk âleminden çıkarıp, varlık âlemine insan suretinde eşref-i mahlûkat sıfatıyla göndermiştir ve rızkımızı anne karnımızdan son nefesimize kadar çeşitli vesilelerle bize ulaştırmaktadır. Bu kadar sayamayacağımız nimetler karşısında Rabbimize bihakkın ibadet etme gayesinde olmamız gerekir. Şüphesiz ki kulluk, Cenâb-ı Allah’ın rızasını kazanmak için yapılır; fakat bilinmelidir ki kulluğu ihmal ederek sadece dünya için çalışmak rızkın zorlaşmasına ve bereketinin gitmesine sebep olur. Rasulullah Efendimiz, (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; “Her kimin maksadı ahiret olursa, Allah onun zenginliğini kalbine koyar, dağınık işlerini bir araya toplar ve istememesine rağmen dünya kendisine kolay bir şekilde gelir.” (Tirmizi)

Üniversiteyi bitiren memur olmak için her gün saatlerce ders çalışan binlerce genç kardeşimiz toplamı en fazla bir saati bulan beş vakit namazı ihmâl eder. Yıllarca didinir durur işe girmez, işe girse kazancında bereket olmaz. Namaz kılmamak rızkın azalmasına, kazançtaki bereketin ortadan kalkmasına sebeptir. Bereket odur ki, gözle görülmez kendini belli eder. Kazancı birbirine yakın olan iki kişiden biri maişet derdi çeker, diğeri rahatlıkla geçinir, aradaki fark berekettir.

Birisi Hz. Ali’ye gelip fakirlikten şikâyet eder. Hz. Ali ona birçok sual sorar. Fakirliğe sebebiyet verenlerin ondan uzak olduğunu görünce der ki; “Öyleyse sen namazda anne babana dua etmiyorsun!” Sual soran kişi; “Evet ey mü’minleri emiri doğru buyurdunuz.” der. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem); “Kul, ana-babasına dua etmeyi terk ederse, dünyada evladın rızkı kesilir.” (İbn-i Cevzi) buyurmuştur. Rızıkla ilgili hadisi şeriflerden biri de, şudur; “Yalan söylemek rızkı azaltır.” (İsfehanî)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Bir kimse istiğfarı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.”  buyurmuştur. (İbn-i Mace) Hasan Basri Hazretlerine dört kişi gelir. Her birinin farklı bir derdi vardır. Biri kuraklıktan, biri fakirlikten, biri tarlasının verimsizliğinden, sonuncusu da çocuğunun olmayışından yakınır. Hasan Basri Hazretleri her birine istiğfar etmelerini tavsiye eder. Yanında bulunan biri, “Her birinin derdi farklı; fakat dördüne de istiğfar etmelerini söylediniz, bunun hikmeti nedir?”  der. Hasan Basri Hazretleri, Nuh Suresinin 10-12. ayetlerini okur; “Rabbinizden mağfiret dileyin, çünkü O, çok bağışlayıcıdır. Üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı çoğaltsın, çocuklarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan edip, sizin için ırmaklar akıtsın.”

Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) bir sahabe gelir ne kadar çalışırsa çalışsın rızkının genişlemediğini söyler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Evine selamla gir, kimse yoksa bile selam ver, akabinde ihlas suresini oku.” buyurur. Bu olaya bir sahabe şahit olur ve kısa zamanda o kişinin rızkının bollaştığını söyler.

Yazıcıoğlu Ahmet Bican tarafından kaleme alınan Envarü’l Âşıkin kitabında fakirlikle alakalı Musa Peygamberin Cenab-ı Allah ile diyaloğu yer almaktadır. Musa Peygamber; “Ya Rabbi, fakirlikten, ölümün şiddetinden, kıyametin dehşetinden, kabir azabından korkarım” der. Bunun üzerine Allah;“Ey Musa! Fakirlikten korkuyorsan kuşluk namazını kıl! Fakirlikten kurtulursun. Ölüm şiddetinden korkuyorsan, akşam ve yatsı arasında namaz kıl, kabir azabından korunmak için de gece dört rekat namaz kıl. Kıyamet korkusunu da Recep ayında oruç tutarak gider.”  der.

Rızkın şifreleri sabahın bereketli saatlerinde gizlenmiştir. Peygamber Efendimiz, ümmetine rızık hususunda bir şifre bildirmiştir; “Sabah namazı kıldığı yerde, güneş çıkıncaya kadar zikreden kimse, rızkını arama hususunda afakı dolaşan kimseden daha büyük bir iş yapmış olur.” (Hz. Osman (r.a.) Mehmet Zahit Kotku Hazretleri de aynı doğrultuda, sabah namazını camide kılıp, orada kerahat vakti müddetinde Rabbini zikredip iki rekat işrak namazı kılan ve sonra işe giden kimsenin rızkının peşinden kovalayacağını ifade etmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Gizli açık çok sadaka verin ki rızkınız bollaşsın, yardıma mazhar olasınız ve duanız kabul edilsin.” [İbni Mace] buyurmuştur. Dolayısıyla rızkının genişlemesini isteyen bol bol sadaka vermelidir. Rabbimiz, cömerttir, cömertleri sever ve cömertlere ikramlarda bulunur. Bir hadis-i şerifte bu durum şu şekilde ifade edilmiştir; “Cömerdin evine rızık, devenin göğsüne vurulan bıçaktan daha tez gelir.” [İbni Mace]

İnsanın rızkını genişletmek için haram yollara tevessül etmesi rızkını arttırmaz. Sadece kul helal rızkı haram rızıkla değiştirmiş olur. Hz. Ali, bir camiye namaz kılmak için girerken atını orada bulunan birine emanet eder. Atını emanet ettiği kişi, atın yularını çalar. Hz. Ali pazarda aynı kendi atının yularını bulur beş dirheme alır ve der ki; “Bu kişi acele etti, helal rızkı haramıyla değiştirdi. Camiden çıkarken bu kişiye beş dirhem vereceğimi kararlaştırmıştım; beş dirhem onun helal rızkı olacaktı, o helal rızkı haram yoldan elde etmiş oldu.”

Aynı minvalde bir olayda Kâbe’de yaşanır. Bir genç Kâbe civarında bir torbada bin altın bulur. Bir müddet sonra bir ses işitir, torba bulan var mı diye, o kişiye torbada ne olduğunu sorar ve bin altını teslim eder. Buna mukabil altınların sahibi gence otuz altın verir. Genç, zaman içinde ticaretle uğraşır büyük kazançlar elde eder ve evlenir. Eşinin çeyizinde bir torbaya gözü ilişir, bu nedir der? Eşi de; “Merhum babam, yıllar evvel Kâbe’de bin altın kaybeder, altınları bulan gence otuz altını verir, bu torbada 970 altın var.”

Hayat pahalılığının arttığı günümüzde rızkın şifrelerini bilmek ve bu minvalde hayatı idame ettirmek büyük bir önem arz ediyor. Her geçen gün, hayat zorlaşıyor. Önceden ortaokul, lise mezunları rahatlıkla işe girebilirken, şimdi üniversite mezunlarının işsiz kaldığı, geçim sıkıntısına düştüğü bir devirde yaşıyoruz.

Rızık temin etmek gayesiyle sebeplere sarılmak ne kadar önemliyse, rızkı bereketlendiren manevi yolları öğrenmek de o derecede önemlidir. Kul, kalbinde Cenab-ı Allah’ı razı etme düşüncesi taşıyıp, dini vecibelerini yerine getirmeyi ihmâl etmezse, Cenab-ı Allah onu ummadığı yerden rızıklandırır.

YAZARIN DİĞER MAKALELERİ

1 Yorum

  1. Kalemine sağlık, Rızkın maceralı yolculuğu bu yolculuğun uğrak yerleri , neticede virajları ve son yol ayrımı; zorlu hak ve kolay batılı güzelce anlatmışsın.
    Bizde bu yolun sonunda madalyayı ilahi ile mukafatlanan bahtiyarlardan oluruz dileğiyle.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

SOSYAL MEDYA

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
4,338TakipçilerTakip Et
- Reklam -spot_img

Yeni İçerikler

Son Yorumlar

Hatice yorumladı Yalan Dünya
Sümeyye yorumladı Yalan Dünya
Başak koçoğlu yorumladı Gençlik ve Din
Yunus yorumladı Gençlik ve Din
Levent Ateş yorumladı Gençlik ve Din