Sanılanın aksine Rousseau çocuklara Allah’a ve dine dair bilgiler vermeyi yasaklamaz. O sadece çocuğa verilecek din eğitiminin yaşına uygun olması gerektiğini ve çocuk dediğimiz 0-10 yaş arasının bu soyut kavramları anlamayacağını söyler. Ona göre bir öğrenme tamamen yaşantı ürünü olmalı ve çocuk somut yaşantılarla bunu içselleştirmelidir. O tamamen doğaya dayalı bir eğitimi ister. Ona göre başarılı çocuk tüm matematik işlemlerini yapabilen, her felsefi tartışmada söz sahibi olabilen biri değil uçurtmanın gölgesinin yerini uçurtmaya bakmadan bilebilendir. Zira Emile bunu öğrendiğinde çok mutlu olduğunu ve emilenin dadısına bu yüzden ödül verdiğini anlatır kitabında.
Rousseau’nun yöntemi bir yana, din eğitimi ne zaman başlar sorusuna bir bilge direkt sonuca bağlayarak şöyle cevap veriyor; Bir çift evlenmeye karar verdiği zaman biter. Yani doğru bir eş seçimi arayışıyla başlar ve o kişi seçildiğinde biter. Buna göre anne babanın eğitimi çocuk eğitiminden daha da önemli bir mesele olmaktadır. 2 yaşlarında başlayan taklit döneminde ebeveyni taklit eden çocuk daha sonra bu davranışı özümsemeye başlayacaktır. 3-4 yaşlarındaki soru sorma dönemleri de yine kendini yetiştirmiş bir ebeveynin başarıyla üstesinden geleceği dönemlerdendir. Dolayısıyla ve zannımca çocuk eğitimi, çocuk din eğitimi; anne babanın eğitiminin, çevrenin, kalıtsal özelliklerin ve fırsatların toplamıdır.