Cenâb-ı Allah, Ahzab Sûresi 56. Ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır, “Allah ve melekler peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler, siz de ona salât ve selâm okuyun.” Bu ayeti kerimeden dolayı ulemâ Peygamber Efendimize (sallallahu aleyhi vesellem) ömürde bir kere salâvât getirmenin farz olduğunu ifade etmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur ki, “Kıyamet günü, bana insanların en yakın olanları, üzerime en çok salâvât-ı şerife getirenler olacaktır.” (Tirmizî, Vitir 21) Salâvat-ı şerifeyi çok okumak sadece ahirette değil, dünyada da Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yakın olmaya vesiledir. Salâvât-ı şerife okuya okuya Rasullulah Efendimiz’e (s.a.v.) karşı ünsiyet ve muhabbet oluşur. O’nun da bizi sevmesi ve anması için tesirli bir yoldur.
İbadet ehli bir zat, rüyasında Hz. Peygamber’i (s.a.v.) görmek niyetiyle uyur. Rüyasında Hz. Peygamber’i (s.a.v.) görür. Ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ona iltifat buyurmaz. Zahit zat der ki, “Ya Resûlullah! Bana dargın mısınız?” Efendimiz (s.a.v.), “Değilim” buyurur. O zat, “ Beni tanımadınız mı?” diye sordu. Efendimiz (s.a.v.) tanımadığını ifade edince, “Ben falancayım, ümmetinizdenim” der. Efendimiz (s.a.v.) “ Ben seni bilmiyorum” buyurdu. Adam der ki, “İslam âlimlerinden işittim ki, Hz. Peygamber bir ana-baba, çocuklarını tanıdığı gibi ümmetini tanır,” diyorlardı. Efendimiz (a.s.): “ Ulemânın söylediği doğrudur. Ancak ben bana, çok salâvât getirenleri tanırım.” Buyurur.
Kıssadan anladığımıza göre Peygamber Efendimiz, (s.a.v.) ümmetinden salâvât-ı şerife beklemekte ve çok salâvât-ı şerife okuyanları anne babaları nasıl tanırsa öyle tanımaktadır. Bu itibarla her gün salâvât-ı şerife okumamız gerekmektedir. Tasavvuf ehlinin her gün 100 defa Resûlullah Efendimize (s.a.v.) salâvât getirmeyi ders olarak yaptığı bilinmektedir. Tasavvuf ehli olmayan mü’minlerin de her gün 100 salâvât-ı şerife getirmesi gerekir ki, salâvât getirmeyi alışkanlığa dönüştürenler bunun bereketini görecektir. Müslümanlar, sıkıntılı anlarında yardıma muhtaç anlarında da salâvât getirirse, Cenâb-ı Allah’ın yardımıyla sıkıntılarının izale olduğunu bihakkın idrak edecektir.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Ümmetimden herhangi bir işi gücü bozulup ihtiyaçları zorlaşıp çıkmaza girdiği zaman, benim üzerime çok çok salâvât-ı şerife okusun. Zira benim üzerime okunan salâvât-ı şerife tüm hüzün ve kederleri, sıkıntı ve tasaları, musibetleri izale eder. Rızıkları çoğaltır. İşlerin, ihtiyaçların güzelce sona ermesini sağlar,” buyurmuştur.
Birçok salâvât-ı şerifenin cem edilmesiyle oluşan Delâilü’l Hayrât en meşhur salâvât kitaplarındandır. Rivayet olunur ki, Seyyid Muhammed b. Süleyman el-Cezulî Hazretleri, abdest almak üzere bir kuyunun başına gider. Fakat kuyudan su çekecek bir şey bulamaz. Bir vakit, kuyunun ötesinde berisinde hâline çare olacak bir cisim arar. Kuyudan yüksekçe bir mevkide, genç bir kız hazretin müşkül vaziyetini seyreder, yanına gelir ve bir şeyler okur. Su yükselir, Cezuli Hazretleri ne okuduğunu sorar, salâvât-ı şerife olduğu söyler, hangisini okuduğunu söylemez. Süleyman El-Cezuli Hazretleri Delâilü’l Hayrât’ı yazar, genç kıza getirir. Genç kız, okuduğu salâvât-ı şerifenin bu kitap içinde olduğunu söyler; ama hangisi olduğunu söylemez.
Yusuf Tavaslı Hoca’nın Tam Dua kitabında birçok salâvât-ı şerife açıklamalarıyla bulunmaktadır. Mü’minler Rasulullah Efendimize (s.a.v.) getirilen tüm salâvât-ı şerifeleri okuma gayesinde olup, sürekli kitaplar araştırır okursa, ümit edilir ki, vefatında amel defterine Resûlullah Efendimize (s.a.v.) getirilen tüm salâvâtlar yazılmış olsun.
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in salâvâtı şerifenin faziletleri ile ilgili hadis-i şeriflerin diğerleri şunlardır: “Kim bana bir defa salât getirirse, Allah o kimseye on defâ salât eder, on hatâsı silinir ve on derece yükseltilir.” (Nesâî, Sehv, 55) “Bana salâvât getirin. Çünkü nerede olursanız olun, salâvâtınız bana ulaşır.” (Ebû Dâvûd) “Bana salâvât getirene Allah bir kırat sevap yazar. Kırat ise Uhud dağı kadardır.” (Feyzu’l-kadir, 6/170, Hadis No: 8813)
Öyle zannediyorum ki, bu ülkede ömründe bir defa secdeye varmadan, bir gün oruç tutmadan vefat eden insanlar olduğu gibi, Peygamber Efendimize (s.a.v.) bir salâvât-ı şerife okumadan eceli gelen insanlar da vardır. Bu yazının bina edilme sebebi budur.
Hz. Adem’den (a.s.) beri yeryüzünden nice ümmetler gelip geçmiştir, Allah’ın en sevdiği kulunun ümmeti olmak bizim için büyük bir bahtiyarlık ve şükür vesilesidir. Bu nimetin idrakinde olmamız ve O’na layık bir ümmet olmak için büyük bir çaba sarf etmemiz gerekir. Ümmetine düşkünlüğü ile bilinen Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ömrü boyunca ümmetine dua etmiş, ümmetinin ebedi kurtuluşa ermesi için yol gösterici nasihatler vermiştir. Ümmetinden Peygamberine bir hediye mesabesinde olan salâvât-ı şerifeleri defaatle okumak gerekir. Bilhassa Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ismi anılınca salâvât-ı şerife getirmemiz çok mühimdir.
Salâvât-ı şerife getirmek dünya ve ahiret saadetlerine ulaşmaya, Resûlullah Efendimize (s.a.v.) manen irtibat kurmaya vesiledir. Salâvât-ı şerifeler bizi Rabbimize yakınlaştırır. Rahmet kapılarının açılmasına vesile olur. Yazımızı salâvât-ı şerifelerle mühürleyelim. Essalâtü vesselâmü aleyke Ya Resûlûllah, Essalâtu vesselâmü aleyke Ya Habîbullâh, Essalâtu vesselamü aleyke Ya Seyyidel’ Mürselîn.