Bazen anlamsızca korktuğumuzu, kalbimizin yerinden çıkacağını, göğsümüzün daraldığını hissederiz. Bu hissiyatları birden çok şekilde davranışlarımıza yansıtırız. Özellikle çocuklar korkuları ile baş edemediklerinde tikler, gece uykusuzlukları, yalan söyleme, altına kaçırma, tırnak yeme, benlik algısında yanılgılar gibi birçok psikolojik rahatsızlıklar yaşarlar. Dini açıdan değerlendirdiğimizde anlamlandırılamayan korkuların altında bebeklikten itibaren yaşın bir döneminde yaşanan ve maruz kalınan dini korkular vardır. Çocukluk çağları kişilerin yaşamlarını şekillendiren önemli bir zamandır. Bazı Psikologlara göre kişilik gelişiminin %90’ı okul öncesi dönemde yani ilk 6 yaşta oluşmaktadır. Bireylerin çocukluk döneminde doğru eğitim verildiği düşünülerek maruz kaldıkları baskıcı ve korkucu din eğitimi, yaşamın her noktasında onların boğazına sarılmaktadır. Bir çocuğa din eğitimi verebilmek için onların fiziksel, duyusal, zihinsel ve psikososyal gelişimine önem verilmeli, bu bağlamda nasıl eğitim verilmesi gerektiği değerlendirilmelidir. Eğitim yetersizliği veya yanlış eğitim çocukları din kavramından soğutmakta, hem kimliklerini bulmaları hem kendilerini bir topluma ait hissetmelerini zorlaştırmaktadır.
Çocukların gelişim özellikleri keşfedildiğinde, dini eğitimin nasıl verileceği konusunda aile, öğretmen ve diğer çevrede olan kişiler doğru yaklaşacaktır. Çocukluk çağı; kolay inanma, ben merkezcilik, antropomorfik, spontene oluşan dini tecrübeye dayalıdır. Çocuklar çok çabuk söylenene inanmakta, soyut somut kavramını oturtamadıkları için hayal dünyasında kurgularla yaşamaktadır. Örneğin, bir çocuğa ‘ekmek kapısı’ denildiğinde deyimin anlamını kavrayamamakta, bu nedenle ekmeğin içinde kapı hayal etmektedir. Çocuklar ben merkezci dönemlerinde fiziki ve biyolojik ihtiyaçların yanında dini inancıda keşfetmeye başlamaktadır. Bu dönemde çocuğa Allah seninle birlikte ve hep senin yanında inancı verilmelidir. Çocuklar Allah‘ı erkek cinsiyetinde değerlendirmektedir. Somut bir yaratıcı tasarrufuna inanmaktadırlar. Çocuğun yaşı ilerledikçe Allah’ın varlığı nitelik kazanacaktır. Çocuklar 4-6 yaş arası dönemde aile, akraba eve arkadaşlıkları tanımlamaya başlar. Bu dönemde dini açıdan aileden, arkadaşlarından, akrabalarından gördükleri, duydukları her şey onların zihninde büyük öneme sahip olmaktadır. Özellikle bu dönemde çocuklar karanlığı keşfedemediklerinde korkuları fazlasıyla artmaktadır.
4-6 yaş arası çocuklarda Allah anlayışı bireysel bir eğitim ile sağlanır. Bu yaş döneminde çocuklar Allah’ ın kendisini yarattığını söylemektedirler. 7-9 yaş arası çocuklarımızda ise Allah’ ı sorgulama, yaratılışı sorgulama, ödül-ceza kavramı gibi meraklar ortaya çıkmaktadır. 4 yaş öncesi dini açıdan korkutulan çocuklar (Allah taş yapar, karanlığa gitme çarpılırsın, şeytan geliyor, cinler geliyor) bu yaşta dini terimlerden korkmakta ve içine kapanmaktadırlar. 10-12 yaşlarında çocuklar olgunlaşarak yetişkin gibi düşünmeye başlarlar. Cennet-cehennem ve ölüm kavramı bu yaşlarda oturmaya başlar.
Bastırılan çocuklar ergenlik döneminde Allah’ı reddetmekte, inançlarını, yaşadığı kültürü sorgulamaktadırlar. Bilinmeyen dualar, sureler ve Kuran, yanlış kılındığı düşünülen namaz, hep hata yapmış gibi hissedilen insani sorgulamalar, Allah tarafından cezalandırıldığını düşünmek son zamanlarda gençlerimizde ve yetişkinlerimizde gördüğümüz konulardır. Dini eğitimin doğru zamanda, doğru şekilde verilmesi bugünün korku ve kaygılarından bizleri arındıracak ve daha kaliteli, daha tasavvufi, daha cesur ve zihnen temiz, vicdanen rahat yaşamamızı sağlayacaktır. Çocuklara din, sevgi ve sabır ile öğretilmelidir. En masum kalp, çocuk kalbidir, en temiz kan, çocuk kanıdır. Bu nedenle çocuklar filizlenir ve yetişir. Sonuç olarak, çocukları bastırmak veya tamamen dini eğitimden uzak tutmak onların benlik algılarına zarar vermekte, kaygı ve korkularını arttırmaktadır.
Sevgilerle…